Arjantin’de kendi kendine şok tedavisi ve karşısında yükselen mücadeleler

Arjantin’de kendi kendine şok tedavisi ve karşısında yükselen mücadeleler

Dünya genelinde siyasal çalkantılar, çöküntüler sürüyor; katı olan her şey buharlaşmaya devam ediyor. Kasım 2023’te gerçekleşen Arjantin seçimlerinde, devlet bürokrasisi içinde güçlü olan Peronist rakibine karşı %55’lik bir oy oranı yakalayan Javier Milei, Arjantin devlet başkanı seçildi. Kendisini “Anarko-kapitalist” olarak tanıtan, ama faşizm ile liberal ekonomi politikalarının bir toplamını savunan Milei yaptığı ilk halka sesleniş konuşmasında, ülke ekonomisine hızlı bir şekilde “şok terapisi” yapacağını söyledi ve oldukça öngörülü bir şekilde protestoları zorlaştıracak, polis baskısının önünü daha da açacak adımlar atmaya başladı.

Gerçekten de Arjantin halkı Milei’nin başkanlığının neredeyse ilk gününden itibaren eylemlere başladı ve her hafta ayrı bir kitlesel eylem, ayrı bir grev düzenler oldu. Milei’nin ekonomiyi kuralsızlaştıracağı, işçi haklarına saldıracağı, kira sınırlamalarını kaldıracağı ve sosyal haklarda çok kapsamlı kısıtlamalara gideceğini açıkladığı andan itibaren halk; daha Ocak ayında Genel Emek Konfederasyonu’nun (CGT) çağrısıyla birlikte sokakları doldurdu. Bu uyarı eylemlerinin ardından Şubat ayında grev dalgaları başladı: toplu taşıma, sağlık ve eğitim sektörlerinde ardı ardına grevler yapıldı. Milei’nin ekibindeki ekonomistler, şok terapisinin şimdiden faydaları görülmeye başlamıştır derken Arjantin’de enflasyon yüzde 276’ya çıktı. Ekonomist olmadıkları için bu iyileşmeyi göremeyen (!) Arjantin’in emekçi halkının isyanı büyürken, polis baskısı da Mart ayından itibaren giderek arttı. Arjantin’in önde gelen üniversitelerini “komünist yuvası” olarak nitelendiren Milei’nin, göreve geldiği andan itibaren devlet üniversitelerinin bütçelerinde de kesintiye gitmesiyle birlikte Nisan ayında eylemlere üniversite emekçileri, öğrenciler ve akademisyenler de katıldı.

Bu yaşananlar elbette Latin Amerika’da yaşanagelen yoğun sınıf mücadelesinin bir evresidir. Kendi kendine darbe kavramını bizlere tanıtan kıtada şimdi de kendi kendine şok tedavisi biçiminde bir sınıf saldırısı yaşanmaktadır. Ancak bunu derken, sadece dar anlamıyla sınıf mücadelesini kastetmiyoruz. Bu yaşananların bir ayağı işsizliğin artması, ücretlerin düşmesi, işçi mücadelesinin engellenmesi gibi başlıklardan oluşur; ancak en az bunun kadar önemli ve bunlarla doğrudan bağlantılı bir diğer ayağı ise Arjantin’in bir yandan emperyalizm ile, diğer yandan da dünya genelinde yükselen faşist hareket ile yeni bir ilişki kurmasıdır. Davos’taki Dünya Ekonomik Forumu’nun “yıldızı” olan Milei orada “Batı medeniyeti tehlikededir” diyor. Çin ile ilişkileri keseceğini, İsrail, Ukrayna ve ABD ile daha yakın ilişkide olacağını söylüyor. Arjantin’in komünistlerin hakimiyetinde olduğunu söyleyip, bunu yıkacağını ilan ediyor. Uzun bir süreçte işçi sınıfı ve halk mücadelesi ile kazanılan ekonomik ve sosyal hakları (örneğin kürtaj) çiğneyeceğini açık açık belirtiyor.

Peki seçimlerdeki bu sonucu nasıl açıklayacağız? Milei, Arjantin’deki çürümüş bürokrasiyi işaret ediyor, bunların üretken olmayan doğasını işaret ediyor, akademiyi hedef gösteriyor ve orada tartışılanların halkın gerçek dertlerinden ne kadar uzakta olduğunu anlatıyor. Burada bir yanlış var mı? Milei’nin hilesi bu söyledikleri değil, bunları bizler de söylemeliyiz! Esas hile bu parazit bürokrasinin destek olduğu parazit burjuvaziyi gözlerden saklaması ve halka düşman olarak bir komünizm heyulası sunmasıdır. Evet, bugün Latin Amerika’da ve dünyada komünizm heyulası dolaşıyor. Bizlerin de sorumluluğu, burjuvazinin gölgesinden korktuğu komünizmi onlar için somut bir tehlike, işçi sınıfı ve emekçiler için somut bir alternatif haline getirmektir.

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Mayıs 2024 tarihli 176. sayısında yayınlanmıştır.