Covid-19’un yeni varyantı hızla yayılıyor, bakanlık önlem almıyor
Covid-19 pandemisi yeniden kapımızı çaldı. Aslında hiç gitmemişti. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Mayıs 2023’te Covid-19’u “küresel acil sağlık durumu” olmaktan çıkarmıştı ancak pandemi bitti dememişti. Azalmış da olsa Covid-19’dan ölümler devam ediyordu. Türkiye ise çok kısıtlı şekilde paylaştığı Covid-19 verilerini Mart 2023’te sonlandırmıştı (Oysa o ay 85 vefat görülmüştü). Test yapmayı bırakmış, tüm önlemleri de kaldırmıştı. Dolayısıyla dünyada hızla yayıldığı bilinen yeni alt varyantlara karşı Türkiye savunmasız hale gelmişti.
Türkiye’de 2023’ün yaz ayları grip benzeri şikayetlerle sağlık merkezlerine başvuran hastaların beklenmedik şekilde çok görüldüğü bir dönem oldu. Oysa ülkede grip benzeri hastalıklar kış aylarında etkili olurdu. Şikayetler arasında Covid-19’u düşündüren çok sayıda belirtinin olması (ateş, koku kaybı gibi) ülke içinde Covid-19 salgını şüphesini akla getiriyordu.
TTB (Türk Tabipleri Birliği) gibi meslek örgütleri, Covid-19’u yakından takip eden uzmanlık dernekleri ve duyarlı bilim insanları, dünyadaki ile benzer şekilde Türkiye’de de Covid-19 salgını olmasının kuvvetle muhtemel olduğunu, devletin yeniden test yapmaya başlaması ve Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) de dikkat çektiği gibi tespit edilecek virüsün analizlerinin yapılarak alt varyantının belirlenmesi gerektiğini, Sağlık Bakanlığına hem medya aracılığı ile hem de resmî kanallardan defalarca iletti. Ancak bakanlık o günlerde bu uyarılara kulak asmadı.
Nihayet bakanlık Eylül ortasında, Türkiye’de Covid-19’un yeni alt varyantını taşıyan 9 hastanın tespit edildiğini ilan/itiraf etti. Bakan hem bu açıklamasında hem de sonraki günlerde yaptığı açıklamalarda virüsün ülke içinde yayılımını çok iyi takip ettiklerini, virüsü çok iyi tanıdıklarını, bu alt varyantın öldürücülüğünün çok düşük olduğunu, endişeye gerek olmadığını da belirtti. Oysa ülkede virüsü tespit etmek için ne test yapılıyor ne de yayılmasına karşı önlem alınıyor.
Pandeminin başladığı ilk zamandan bu yana Covid-19 virüsünün 5 varyantının ve pek çok alt varyantının gelişimine şahit olduk. Öldürücülüğü başta yüksekken, sonrasında aşının da bulunmasıyla öldürücülüğü başlangıca göre bariz şekilde azaldı. Kimi zaman bulaştırıcılık kapasitesi arttı, kimi zaman aşıdan kaçma kapasitesi. Sonuç olarak dünya Covid-19 salgınını görece ucuz atlattı. Biz Gerçek gazetesinde çok defa yazdık, pek çok bilim insanı da uyardı. Virüsün gelişimi bu şekilde olmak zorunda değildi, hâlâ da dünya için tehlike geçmiş değil.
Dünyada bugün için haftalık vaka sayısı 200 binin üzerinde seyrediyor. Haftalık ölüm sayıları ise 1.000’lerde. Tekrar altını çizelim, sadece Türkiye’nin değil dünya ülkelerinin çoğunun yaygın test yapmadığı koşullarda tespit ediliyor bu sayılar. Dolayısıyla gerçek rakamlar muhtemelen çok daha fazla.
Virüsler ne kadar fazla insana bulaşırsa o kadar yeni varyant türetme kapasitesi kazanabilen organizmalar. Doğru, şu anki yeni varyantların öldürücülük kapasitesi neyse ki düşük görünüyor. Ancak bu demek değil ki öldürmüyor. Örneğin Hatay Erzin Devlet Hastanesi Başhekimi yeni varyant nedeniyle vefat etti. Salgın dünyada bu hızla yayılmaya devam ederse daha öldürücü ve bulaşıcı yeni varyantlar türeyebilir. Böyle bir durum, emekçi halkı ve işçileri, pandeminin ilk günlerinden çok daha beter günlerin beklediği anlamına gelebilir. Hem Sağlık Bakanlığı hem de bir bütün olarak hükümet, salgının ilk günlerinden itibaren yalnızca sermayenin çıkarları doğrultusunda bir politika izlemişti. Fabrikalara tabur tabur işçileri yollayıp emekçi halkı önlemlerin alınmadığı iş yerlerine sürmüştü. Bugün de benzer bir tutum alacağını yeni varyanta karşı yaklaşımından anlamak güç değil.
Yeni varyantların daha fazla hastayı öldürmemesi ve daha öldürücü bir forma dönüşmemesi için Sağlık Bakanlığı şu önlemleri derhal hayata geçirmeli: Yeni varyantlara karşı etkili aşıları tedarik edip yaygın aşılamaya geçmeli. Aşı tereddüdüne ve aşı karşıtlığına karşı, halkı ikna edici, ciddi bir kampanya yürütmeli. Yaygın test uygulamasına tekrar geçip vaka ve ölüm sayısı gibi verileri halkla şeffaf şekilde paylaşmalı. Kârdan yana değil, işçi sınıfından ve emekçi halktan yana ihtiyaçları gözeterek önlemleri almalı.