Lodos Paşa
Bundan yedi ay önce, 17 Aralık 2020 tarihinde, Devrimci İşçi Partisi’nin öncülüğünde, çeşitli ülkelerden 10’dan fazla parti ve örgüt bir bildiri yayınlayarak aşı milliyetçiliğine ve ilaç şirketlerinin “fikrî mülkiyet hakları” kalkanının ardına sığınarak son derecede yüksek kârlar elde etmesinin bedelini bütün dünya halklarının sağlığıyla, hatta hayatıyla ödemesine karşı erkenden bir uyarı yaptı. Daha sadece İngiltere, ABD ve birkaç başka ülke aşılama faaliyetine henüz yeni girişmişti. Ama daha bu erken aşamada işlerin nasıl yürüyeceği belli olmuştu. İlaç şirketleri formülleri yayılmasın diye aşılarını başka firmalara patent ödemesi karşılığında üretim için satmaya bile yanaşmıyordu. Bu durumda arz fena halde kısıtlı kalacaktı. 6-6,5 milyar yetişkin dünya nüfusunun tamamına aşı yapılması yıllar alacaktı. Bu yetmiyormuş gibi, zengin ülkeler nüfuslarına gerekenin birkaç katı aşı satın almış veya alım anlaşması imzalamıştı. Yani sadece aşı milliyetçiliği değil, aşı istifçiliği de yapıyorlardı. Bu durumda birçok ülkede 2022’ye, hatta 2023’e kadar toplum bağışıklığı hedefine ulaşılamayacağı belliydi. Bu da dönüp bencil zengin ülkelerin kendisini de vurabilirdi.
DİP ve kardeş partilerinden yaklaşık bir buçuk ay sonra Dünya Sağlık Örgütü de aynı sorunların üzerinde duran bir açıklama yaptı. Ama hiçbir şey değişmiyordu. Bunun üzerine bu satırların yazarı Gerçek gazetesinin Şubat 2021 sayısına yazdığı köşe yazısında sorunu yeniden tartışmaya açtı. Yazının ana fikri şuydu: İnsanlık gerekirse bütün kaynaklarını aşıya ayırıp en az 13 milyar doz aşıyı (herkes için iki doz) derhal üretmezse toplum bağışıklığı sağlayamayacak olan yoksul ülkelerde yaşanacak felaket boyutundaki salgınların yarattığı ortamda yaşanacak mütasyon süreçlerinde türeyecek olan varyantlar aşının bir işe yaramamasına bile yol açabilir. Yani insanlık aşıda kağnı hızıyla giderken virüs mütasyonda yıldırım hızıyla hareket ediyordu. Yarışı virüsün kazanması olasılığı çok ciddiydi.
Biz söylemekten bıkmıyoruz. Zengin kapitalist ülkelerin ilaç şirketleri ve burjuva devletleri de aynı suçu işlemekten bıkmıyor. Suçun yaratabileceği tehlikelerin en çarpıcı örneği şimdilerde İngiltere’de yaşanıyor. Bu ülke dünyada yurttaşlarını aşılamaya başlayan ilk ülke. Şu anda en yüksek oranda aşılamayı yapan ilk 10 ülke arasında. Nüfusunun üçte ikisine en az bir doz aşı yapmış durumda. Ama haftaya tam açılmayı, dış mekânlarda maskeyi atmayı, normalleşmeyi düşünürken hükümet birdenbire kapanma programını bir ay uzatmaya karar verdi.
Neden dersiniz? Şimdilerde, tek tek ülkeleri suçlar gibi olmamak için, artık Brezilya varyantı ya da Güney Afrika varyantı denmiyor; varyantlar artık Yunan alfabesinin harfleriyle (Alfa Beta, Gama vb.) anılıyor. İşte İngiltere Delta varyantının hızla yayılması ve vaka sayısının yüksek aşı oranına rağmen süratle artması dolayısıyla Temmuz ayının sonlarına kadar kapanmayı devam ettirme kararını aldı. Neden İngiltere’yi başka ülkelerden daha çok etkilemiş durumda Delta varyantı? Çünkü varyantlar harflerle sınıflandırılmaya başlanınca ilk an insan bilemiyor ama Delta varyantı son aylarda büyük bir salgın faciası yaşayan, dehşet dolu bir “pik”ten geçen Hindistan’da üremiş olan varyantın adı. Gençler “eee?” diye soracak. “Eee”si şu: Hindistan 70 küsur yıl öncesine kadar 300 yıldan fazla İngiltere’nin sömürgesi olduğu için iki ülke arasında ticaret, sermaye akımı, işgücü ve daha genel nüfus hareketleri, öğrenci akımı vb. daimî bir gidiş geliş söz konusu. Böyle olunca da Hindistan’da türeyen varyant zengin ülkeler arasında ilk İngiltere’de yayılıyor. Üstelik kendi başbakanının bile “totally fucking hopeless” (“tümüyle umutsuz baş belası”) diye nitelediği yeni ortaya çıkmış olan sağlık bakanı Hindistan’dan gelen yolculara seyahat yasağı koymayıp 20 bin kişinin ülkeye girmesine izin verdiği için. Bu durumda, İngiltere bir kez daha bütün ülkelere geleceklerini gösteriyor!
Öte yandan kendi memleketlerinde kendi vatandaşlarınca bulunmuş olan BioNtech aşısını bulamayan Almanların bir bölümünün birkaç ay önce sağlık turizmine gidip aşılandığı Rusya’da salgın bugüne kadar görülmedik ölçülerde azmış bulunuyor. Yani aşı (Sputnik V) olmasına var da hastalık yine de yayılıyor. Acaba neden? Sovyetler Birliği döneminde Rusya ile Hindistan çok yakın müttefiklerdi. Acaba bu yüzden ilişkiler devam ediyor da Delta varyantı o ülkeye de mi musallat oldu?
Biz bu yazıyı yazarken televizyona bir hanım profesörümüz çıktı. Televizyon spikeri söylemedi ya da biz duymadık ama rahatlıkla “Bilim Kurulu” adını taşıyan heyetin şerefli bir mensubu olduğunu tahmin edebiliriz söylediklerinden. Spiker soruyor Delta için ne diyorsunuz? Hanımefendi cevap veriyor: “Her virüs mütasyon geçirir. Bu normal.” Bu normal, ha? Hanımefendi, siz bu işleri bizden milyon kez daha iyi bilirsiniz, hiç kuşkumuz yok. Ama bir virüsün çoğalmasına ne kadar izin verilirse mütasyona uğraması o kadar daha yüksek olasılık değil midir? Şimdi bütün dünyada durum artık maskeyi çıkaran ABD’de olduğu gibi olsaydı, yani aşı “fikrî mülkiyet hakları” denen cendere içine hapsedilmemiş olsaydı, aşı milliyetçiliği ve istifçiliği yapılmasaydı, bugüne kadar Hindistan’dan Peru’ya her ülkede toplum bağışıklığı sağlanmış olsaydı, o zaman varyantlar bu kadar çabuk ve kolay ve çok türer miydi? “Normal” olan ne? On milyonlarca insan hasta olurken, milyonlarca insan ölürken birkaç şirketin kârının her şeyin üzerinde tutulması mı?
Hanımefendi sonra devam ediyor. Şimdi fırsatı iyi kullanmalıymışız, aşı yapılıyormuş (sanki İngiltere’de aşı yapılmıyor!), önümüz yazmış (sanki İngiltere güney yarıkürede!), maske-mesafe-temizliğe de dikkat edersek…
Amerika açıldı. Fransa adım adım açılıyor. İngiltere Temmuz sonu açılmayı umuyor. Nasılsa önümüz yaz! Osmanlı döneminde İstanbul şehremini (belediye başkanı) Paris belediye başkanını ziyarete gitmiş. Adı diyelim Ahmet Şakir Paşa olsun. İki belediye başkanı o dönemde Avrupa’nın en büyük şehirleri arasında önde gelen bu iki kentin sorunlarını konuşuyorlar. O işi nasıl hallediyorsunuz, bu işi nasıl yürütüyorsunuz derken söz kar yağdığı zaman neler yaptıklarına geliyor. Paris belediye başkanı kendisi anlattıktan sonra Ahmet Şakir Paşa’ya sormuş: “Peki siz yerdeki karı nasıl temizliyorsunuz?” Bizimki cevap vermiş: “Bizde o iş şehremininin görevi değildir demiş. Bizde o işten sorumlu olan Lodos Paşa’dır!”
Şimdi her yer Osmanlı! Önümüz yaz değil mi? Lodos Paşa bizde, Avrupa’da, Amerika’da, bütün Kuzey yarıkürede virüsü temizler! Sonra kış gelince ver elini Delta varyantı, Epsilon, varyantı, Zeta varyantı!