İşçinin ekonomisi: İşsizlik artmaya devam ediyor: Genç ve kadın işsizliği dev boyutlarda!
TÜİK’in açıkladığı Temmuz ayı işsizlik rakamlarına göre geçtiğimiz yılın aynı ayına göre işsizler ordusuna 1 milyon kişi daha eklendi ve resmi işsiz sayısı 4,5 milyona yükseldi. Sigortalı işçi sayısı aynı dönemde 547 bin kişi azalarak 15 milyon 678 bine düştü. Yaz aylarında tarımın ve turizmin istihdam üzerinde yarattığı mevsim etkisine rağmen resmi işsizlik oranı yüzde 13,9 oldu. Bu oran geçtiğimiz yıl yüzde 10,8’di. Mevsim etkisinden arındırılmış rakamlarda ise işsizlik yüzde 14,3 seviyesinde gözüküyor.
İş aramayanlar, iş bulmaktan ümidini kesenler, mevsimlik çalışanlar ve daha fazla çalışmaya hazır olduğu halde daha az sürelerle iş bulabilenler işsizlik rakamı içinde yer almıyor. DİSK-AR’ın açıkladığı rakamlara göre, bu kesimler de hesap edildiğinde geniş tanımlı yani gerçek işsizler 7 milyon 364 bin gibi dev bir orduyu oluşturuyor.
İşsizlik en fazla gençleri ve kadınları vurmaya devam ediyor. Uzun bir süredir her dört gençten birinin işsiz olduğu Türkiye’de, genç işsizliği daha da artarak yüze 27,3 ile zirveye çıktı. Tarım dışı genç kadınların işsizliği ise yüzde 41,7 ile kara bir rekor daha kırdı.
Yine suçlu halk oldu: İş beğenmiyorlar yalanı!
Bu kara tablonun baş sorumlusu tabii ki mevcut iktidardır. Ancak iktidar, işsizlikte de suçu halka yıkıyor. AKP Konya Milletvekili Halil Etyemez, “Türkiye’de 17 yıldır işsizlik yok, iş beğenmiyorlar” diyerek iktidarın sorunu kabul etmediği gibi çözmeye de niyetli olmadığını bir kez daha gösterdi.
TÜİK rakamları iş beğenmiyorlar iddiasının tamamen yalan olduğunu ortaya koyuyor. İşkur’a kayıtlı işsiz sayısı giderek artıyor, son olarak 4 milyon kişiyi geçti. Yani işsizlerin neredeyse tamamı resmi kanallardan da harıl harıl iş arıyor. Yine İşkur rakamlarına göre açık iş sayısı geçtiğimiz yıl Ocak ayında 1 milyon 875 bin iken bu yıl 1 milyon 623 bine düşmüş durumda. Bu rakam içinde kamuda da açık işler 16 binden keskin biçimde 11 bine inmiş. Vatandaşın iş beğenmediği düpedüz yalandır, özel sektör de devlet de iş vermiyor. Tam tersine işçi çıkartıyor. Mevcut işçileri de işsizlikle korkutarak âdeta onların suyunu çıkartıyor.
İşsizlikteki en çarpıcı artış meslek lisesi mezunlarında görülüyor. Meslek liselilerinde işsizlik muazzam bir sıçramayla yüzde 10,3’ten yüzde 15,3’e çıkmış durumda. Meslek liseliler iş beğenmiyor falan değiller. Patronlar staj adı altında meslek liselileri bedavaya sonuna kadar sömürüp, iş düzenli istihdam etmeye geldiğinde yan çiziyorlar. Sorun bu!
Üniversite mezunlarının mesleklerini yapamıyor oluşu ise kanayan bir yara olmaya devam ediyor. Farklı dallarda diploma alan genç işsizler, iş beğenmemek bir yana “ne iş olsa yaparım” dediği halde yükseköğretim mezunlarının işsizlik oranı yüzde 13,3’ten yüzde 14,2’ye çıkmış durumda. Türkiye’nin büyük sorunu iş beğenmemek değil diplomalı işsizliktir!
İşçinin çözümü: İşçi çıkartmak yasaklansın! İşçi çıkartan işyerleri kamulaştırılsın! İş saatleri kısaltılsın! Kamu yatırım seferberliği ile iş imkânı sağlansın!
İşsizlik kapitalizmin bir illetidir. Kapitalizmden önce insanlığın işsizlik diye bir sorunu yoktu, kapitalizmden sonra da olmayacak. İşsizliğin kaynağında üretim araçlarının özel mülkiyette olması ve patronların istihdam kararlarını kâr güdüsüyle yapması yatar. Kârlı olmayan emek isterse en hayati ihtiyaçları üretiyor olsun kapitalist bu emeği istihdam etmez. Piyasada işler biraz kötü gitti mi ilk iş işten çıkartmaya giderler. İşler canlandığında ise yeniden işçi almadan önce mevcutları daha fazla çalıştırmanın yoluna bakarlar. İşte bu yüzden patronların düzeni sürekli işsizlik yaratmaktadır. En önemlisi de patronlar, işsizlik ne kadar çok olursa çalışanları korkutarak daha düşük ücretlere daha fazla saatlerde çalışmaya zorlayabilirler.
İşçinin emeği ve halkın ihtiyaçları açısından baktığımızda ve kârlı olma kriterini devreden çıkarttığımızda ise işsizliğin çözümü zor değildir. Mevcut işler tüm çalışan nüfus arasında paylaştırılabilir ve bunu sağlayacak şekilde iş saatleri azaltılıp uygun yerlerde yeni vardiyalar açılabilir.
Çalışma hakkı dokunulmazdır. İşçi çıkartmak yasaklanmalı, işçi çıkartan işyerleri işçi denetiminde kamulaştırılmalıdır. Devlet kamu kaynaklarını faiz olarak yabancı ve yerli tefecilere aktaracağına, halkın ihtiyaçlarını karşılamak için yatırım seferberliği yapmalı ve istihdam alanları açmalıdır.
İşçinin çözümü elbette ki patronları ikna ederek değil onlara diz çöktürerek gerçekleştirilebilir. Bu gerçek bizi iktidarın hangi sınıfın iktidarı olacağı sorununa getirmektedir. İşsizliğin çözümü için bir işçi emekçi iktidarı için mücadele etmek zorundayız!
Bu yazı Gerçek gazetesinin Kasım 2019 tarihli 122. sayısında yayınlanmıştır.