Konut fazlası kamulaştırılsın halka dağıtılsın! Evler oturanların!
Türkiye’de apartmanlar yükselmeye devam ediyor ama emekçi halk için sağlıklı ve nitelikli barınma sorunu bir türlü çözülmüyor. Özellikle İstanbul’da beklenen deprem, konut sorununu kısa vadede bir hayat memat meselesine dönüştürmüş durumda. TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası’na göre olası bir deprem senaryosunda 48 bin binanın çökeceği öngörülüyor. Bu binaların tespit edilmesi için bir yapı stok envanteri çıkartılması lazım ancak bu konuda İstanbul’da yapılmış bir çalışma yok. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na göre ise İstanbul’da 600 bin hasarlı bina bulunuyor.
Emlak zenginlerinin elindeki ev sayısı artıyor halk kiradan kurtulamıyor
Evler hasarlı, insanlar korkuyor. Ve tüm bunlar bir konut bolluğu içerisinde yaşanıyor. Ev bol, her taraf yeni inşaatlarla dolu ama içinde oturabilmek için para yok. TÜİK’in istatistiklerine göre 2014’ten 2018’e konut satışları toplamda yüzde 18 artmış, ortalama her sene 1 milyon 300 bin konut satılmış, bunların ortalama 602 bin tanesi yeni yapılmış evlerin ilk el satışları. Bu kadar ev satıldığına göre halkın ev sahipliği oranının artması, insanlarımızın kiradan çıkıp kendi evlerine geçmesi gerekir değil mi? Hayır, gidişat tam tersine. Halkın ev sahipliği oranı aynı dönemde yüzde 61,1’den yüzde 59’a düşmüş. Yani emlak zenginleri daha zengin olurken emekçi halk kiraya daha fazla mahkûm olmuş.
Şantiyeye dönen ülkede 1 milyon konut fazlası
Türkiye çapında 2018 yılı rakamları ile 1 milyondan fazla satılamayan konut bulunuyor ve bu sayı giderek artmakta. İstanbul için bu rakam 300 bine yaklaşıyor. Bu konutlar boş duruyor. Çünkü bu evler barınma ihtiyacı için değil kâr elde etmek için inşa edilmiş. Bu kârı sağlayacak fiyata satılmadığı sürece de boş tutuluyor. İnsanlar tabutluklarda yaşıyormuş, deprem tehlikesi kapıdaymış kapitalizmin ve sermayenin umurunda değil!
Deprem fırsatçılığı yüzünden kiralar arttıİnsanlar deprem korkusuyla güvenli ev arayışına girmiş durumdalar. Taşınmalar arttı. Kiralık ev arayanların sayısı artınca haliyle kiralar da arttı. Geçtiğimiz 4 ayda İstanbul’da ev kiraları yüzde 25 artış gösterdi. Maddi gücü olmayanlar güvenli bir eve taşınma planından vazgeçerek depremin yakın zamanda olmamasını ummaya başladı. İstanbul’da zamana yayılan bu felaket fırsatçılığını çok daha vahim bir boyutta Elazığ depreminden sonra gördük. Kiralar bir anda yükseldi. Deprem öncesi 1500 liraya evini kiralayan ev sahibinin depremden sonra “ya 2 bin verirsiniz ya da eşyalarınızı alın” dediği örnekler basına yansıdı.
İşçinin çözümü kamulaştırma
Konut sorunu bir hayat memat meselesi haline gelmiş durumda. İnsanların deprem korkusuyla tabutluklarda yaşaması da sağlıksız koşullarda barınması da kader değil. Emlak ve gayrimenkul zenginlerinin elinde evler birikirken halkın çoğunluğu başını sokacak sağlıklı ve depremde yıkılmayacak bir yuvanın derdinde. Bu çelişkinin çözümü konut fazlasının derhal kamulaştırılarak planlama ile ihtiyacı olan halka devlet tarafından tahsis edilmesidir. Kirada olup da deprem tehlikesi vb. sebeplerle bu konutları değiştirmek zorunda olmayanlar için ise “evler oturanlarındır!” Emlak zenginlerinin evleri kamulaştırılarak oturanlara tahsis edilmelidir. Banka kredisi ile ev almaya girişen ve aslında tüm ailesinin geleceğini bankaya ipotek ettiren emekçi halkımızın borçları silinmeli ve oturdukları evler kamulaştırılarak kendilerine tahsis edilmelidir.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Mart 2020 tarihli 126. sayısında yayınlanmıştır.