Ölümünün 90. Yılında Lenin yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor!
İstanbul’da Devrimci İşçi Partisi tarafından düzenlenen “Ölümünün 90. Yılında Lenin Yolumuzu Aydınlatıyor!” başlıklı etkinliğin konuşmacısı DİP Genel Başkanı Sungur Savran’dı.
Devrimci İşçi Partisi, içinden çıktığı gelenek içerisinde yaşadığı tüm ayrışmaları Leninizmin siyasi ve örgütsel düzeyde savunulması ve pratiğe geçirilmesi temelinde yaşamıştır. Leninizmin, Stalinistler tarafından çarpıtılmasına olduğu kadar bazı sözüm ona Trotskistler tarafından anti-Stalinizm kisvesi altında terk edilmesine karşı da uzlaşmaz bir mücadele içinde bugünlere ulaşan DİP, 90. Ölüm yıldönümünde Lenin’i İzmir ve İstanbul’da düzenlenen etkinliklerle andı ve Lenin’in mücadelesini bugünün deneyimleri ışığında bir kez daha bilinçlere yerleştirmeye çalıştı.
26 Ocak Pazar günü İstanbul Okmeydanı’ndaki Devrimci İşçi Partisi binasında gerçekleştirilen etkinlikte konuşan Sungur Savran, Lenin’le birlikte Ocak ayında yaşamını yitirmiş devrimci önderler (Almanya’da önce Spartaküs Birliği ve sonra Komünist Partisi’nin kurucuları) Rosa Luxemburg ve Karl Liebcknecht’i anarak başladı. Almanya’da her yıl Ocak ayında 3L adı ile anılan 3 büyük devrimcinin (Lenin, Luxemburg ve Liebcknecht) uzlaşmaz işçi sınıfı devrimciliği ve enternasyonalizmde kesişen kavgalarını aktaran Savran, birbirleriyle yaptıkları farklı polemiklerin ardından Rosa ve Lenin’in birbirlerini büyük devrimciler olarak gördüklerinin altını çizdi. Gerçek devrimci Marksistler için tartışmalar hatta polemikler sınıf savaşımına hizmet ettiği ve teorinin pratikte sınanmasına vesile olduğu ölçüde devrimci mücadelenin kopmaz bir parçasıdır. Bu temelde Sungur Savran konuşmasında sık sık Lenin’in mimarı olduğu parti teorisinin mutlaka demokratik bir merkeziyetçiliğe dayandığına vurgu yaptı. Lenin’in partisini doğru bir siyasi yönelişe çekmek için başta Nisan Tezleri olmak üzere verdiği mücadelelerden bahsetti.
Savran, Lenin’in sosyal demokrat hareket içindeki oportünist eğilimlere karşı kendiliğindenciliğe kapılmadığını parti teorisinin ele alındığı Ne Yapmalı eserinde bir parti modelinden öteye geçerek devrimci Marksist siyasetin ilkelerini ortaya koyduğunu anlattı. Sungur Savran, Lenin’in emperyalizm kitabıyla hem kapitalizmin ulaştığı aşamanın devrimci tahlilini yaptığını hem de ulusal sorunda Marksizme büyük bir katkıda bulunduğunu ekledi. Savran, Lenin’in ulusların kendi kaderini tayin hakkını bir burjuva ilke olarak değil uluslararası proletaryanın çıkarları açısından savunduğunu, Leninistlerin tüm ulusların tam ve gerçek eşitliğini soyut bir ahlaki ilke olarak değil enternasyonalizmin bir gereği olarak benimsediğini vurguladı. Bu bakış açısıyla DİP’in politikasını da değerlendiren Savran, Kürt halkının mücadelesine verdiğimiz desteğin enternasyonalizmin bir gereği olduğunun, ezilen ulus milliyetçiliğini anlamak ve baskıya karşı ilerici yanlarını görmekle birlikte devrimci Marksistlerin asla milliyetçi olmayacağının altını çizdi.
Dünya devrimine adanmış bir hayat yaşayan Lenin’in mücadelesini anlatan Savran, Lenin’in Rus Komünist Partisi’nin programına nasıl ısrarla partinin hedefi olarak dünya devrimini yazdırdığını aktarırken, Türkiye tarihinde programında hedef olarak dünya devrimini benimseyen iki parti olduğunu, bunlardan ilkinin Mustafa Suphi’nin Komintern üyesi olarak kurulan Türkiye Komünist Fırkası ve diğerinin de bugün Devrimci İşçi Partisi olduğunu hatırlattı. Bu vesile ile Ocak ayında yitirdiğimiz Mustafa Suphi ve yoldaşları da 3L ile birlikte devrimci Marksizm’in şehitleri olarak anıldılar.
Konuşmasına Nazım Hikmet’in Lenin öldüğünde yaşadıklarını anlatan bir eseriyle başlayan Savran sözlerine yine Nazım’ın Lenin’in ölümü ile ilgili yazdığı Ustamızın Ölümü isimli şiiri ile son verdi.