Başyazı: “Jeffrey’nin şehidi” olmayacağız!
“Zenginimiz bedel verir askerimiz fakirdendir/ şol Yemen’de can verenler biri memet biri memiş” diye isyan eder bir halk türküsü. Çünkü Osmanlı’da da bedelli askerlik vardır. Zenginler bedel-i şahsi adı altında kendi yerlerine fakir halktan insanları askere gönderir. Sonra bu uygulama bedel-i nakdi ile bugünkü bedelli askerliğe benzer bir hâl alır. Bugün yine zenginler bedel, fakir halkın evlatları can vermeye devam ediyor. Basına yansımıyor ama halk Türkiye’nin birçok yerinde kaybettiği evlatların ardından “hükümet uyuma, şehidine sahip çık” diye haykırarak yürüyor.
Nasıl olur da bir hükümet kendi sorumluluğu altında verebileceğinin en fazlasını, canını veren vatandaşlarına sahip çıkmaz? Nasıl olur da kendine “milletin reisi” sıfatı takan biri, milletin evlatlarının ardından gülerek şen şakrak konuşmalar yapar? Cephede ölen askerlerin hepsi sözleşmeli profesyonel askerler. Hepsi yoksul olan bu gençlerin zorunlu askerlik göreviyle değil “sözleşmeli erbaş ve er yönetmeliği ek-1”deki iş sözleşmesi ile cepheye yollanmaları devleti yönetenlere işveren gibi davranma hakkı verir mi?
Gülüyorlar, şakalaşıyorlar. Canını verenlerin, kanını akıtanların acısının zerresi yok. En fazla bir işveren gibi şirketinin bütçesindeki amortisman giderleri kadar endişeli… Türkiye’yi anonim şirket gibi yönetmekle övünenler için ölmek askerin işi! Trump’la oturmuş Putin’in dedikodusunu yapmışlar, Suriye’nin neresinde ne kadar petrol var onu konuşmuşlar… Reis dünyanın tepesinde ahbabıyla şakalaşıyor, halkın evlatları şehitler tepesini boş bırakmıyor. Şimdi James Jeffrey’nin “şehidimiz var” sözleri daha iyi anlaşılıyor. Değil mi ki ilk fırsatta “biz NATO’yuz” dediler, ABD’yi imdada çağırdılar, işte o da kendini üst işveren olarak görüyor!
Devrimci İşçi Partisi olarak bu “ya paranı ya canını” yasasıdır diyerek bedelli askerliğe karşı çıkan tek parti olduk. Zengin sınıfların çıkarını milli çıkar diye pazarlayan sağlı sollu milliyetçi partilerse hep birlikte destek verdi. Kimisi indirim kimisi taksit istedi sadece. Orduyu emperyalizmin savaşlarına sürecekler; İran’la, Suriye ile savaşa sokacaklar dedik. Bunun için profesyonel ordu istiyorlar dedik. Ünlü Amerikan para babası spekülatör vaktiyle “Türkiye’nin en iyi ihraç malı ordusudur” demişti. Emperyalistler bu yüzden “vatan görevi” diye zorunlu askere alınan değil “iş sözleşmesi” ile cepheye gönderilen bir ordu istedi. Öteden beri emperyalizmin taşeronluğuna meraklı milliyetçiler de ihaleyi kapmak için bedelli askerliği ve profesyonel orduyu destekledi.
Bu yüzden ne bu hükümet ne de zengin sınıfların başka bir hükümeti şehitlere sahip çıkacak. Nerede, niçin ve kimin için savaşılacağına alın teriyle üretip açlık ücreti alanlar ama toplam verginin üçte ikisini ödeyenler değil, Mehmetçik Vakfına yaptığı bağışı bile vergiden düşen işçiyi emekçiyi sömürüp milyarları kasalarına dolduran patronlar karar verdikçe bu değişmeyecek. O yüzden emekçi halkımız evladına kendi sahip çıkacak. Bu düzen böyle gitmez diyecek! Kin ve nefret yayanlar ne derse desin, savaşını Araba, Kürde, Farisiye yani kardeşine karşı değil; emperyalizme, Siyonizme ve işbirlikçilerine karşı verecek. Bu memleketin memetleri memişleri “Jeffrey’nin şehidi” olmayacak!
Bu yazı Gerçek gazetesinin Mart 2020 tarihli 126. sayısında yayınlanmıştır.