Tunus devriminin birinci yıldönümü
Bundan tam bir yıl önce, 14 ocak 2011’de, Tunus’ta devrimci kitlelerin basıncı altında 33 yıldır başta olan diktatör Zeynel Abidin bin Ali görevini terk ederek Suudi Arabistan’a kaçmıştı. Türkiye’nin o aşamada Tunus’tan haberi bile yoktu. Bu topraklarda muhtemelen ilk ciddi haberi, devrimden birkaç gün önce sitemiz yapmıştı. Bin Ali kaçtıktan sonra dahi burjuvazinin de, solun da Tunus devriminin ne kadar geniş kapsamlı bir süreç başlatabileceği konusunda en ufak bir fikri yoktu. Devrimci İşçi Partisi (DİP), bildiğimiz kadarıyla Türkiye’de, hatta belki de dünyada, Tunus devriminin bütün Arap dünyası çapında büyük bir sarsıntıyı harekete geçireceğini öngörmüş ilk harekettir. Neden? Tek bir nedenle. DİP’in bütünüyle bağlı olduğu devrimci Marksist gelenek devrimlerin bütün tarih boyunca başka ülkelere ve coğrafyalara yayılma eğilimleri gösterdiğini kavramıştır da ondan. Buna karşılık solun çok büyük bir bölümü, ulusal ve ulusçu bir devrim kavrayışıyla devrimlerin sınırların ötesine taşma eğilimini ufkunun içine bile alamamaktadır.
Aşağıda Devrimci İşçi Partisi’nin (o zaman Parti Girişimi’nin, ama bu bildiriden sadece bir ay sonra partinin kuruluş süreci tamamlanmıştı) Tunus devriminin hemen ardından yayınladığı bildiriyi okuyacaksınız. “Arap devrimi başlamıştır” ifadesi, bildirinin öngörü kapasitesini daha başlıktan ortaya koyuyor.
Bugün ılımlı İslamcılık Mısır’da olduğu gibi, Tunus’ta da devrimin önüne kesiyor. Bu hareketin üstünlüğünü ne süre ile sürdüreceği, Tunus devriminin bir daha ayağa kalkıp kalkmayacağı somut gelişmeler üzerinden belirlenebilecek bir şeydir. Aşağıdaki bildiri kısa olabilmek için devrimin önündeki İslamcı engelden söz etmiyor. Ama o dönem yazılan başka yazılarımız bu tehlikeye açık seçik biçimde değiniyordu (bkz. örneğin Sungur Savran yoldaşımızın yine o dönemde bu sitede yayınlanmış şu yazısı: “Tunus devriminin anlamı (4): Devrimin önündeki üç tehlike”).
Arap devrimi başlamıştır!1.Devrimci İşçi Partisi, Tunus’ta işçilerin ve işsiz gençlerin bir ay boyunca göğüslerini polis kurşunlarına siper ederek verdikleri kahramanca mücadele sonucunda 23 yıldır ülkede acımasız bir diktatörlük sürdüren Zeynel Abidin bin Ali’yi devirmesini saygıyla ve sevinçle selamlar. Tunus’ta yaşanmakta olan bir politik devrimdir. Bu devrimin burjuvazinin hakimiyetine meydan okuyan bir sosyal devrime dönüşüp dönüşmeyeceğini zaman gösterecektir. Tunus’ta sosyalist hareketler bir yana, sendikaların bile bağımsız bir güç oluşturmadığı ve uluslararası sistemin bu aşamadan sonra devrimi durdurmak üzere çok faal biçimde işin içine gireceği göz önüne alınırsa, bu ihtimal düşüktür. Öte yandan, Tunus’un yaşlı genç, kadın erkek bütün emekçi halkının sopalarla da olsa silahlanarak mahallelerini korumaya girişmeleri ve özsavunma komiteleri kurmaları, işçi ve emekçilerin iktidarının çok başlangıç düzeyinde bir çekirdeği sayılabilir. Her durumda, uluslararası işçi sınıfının bütün güçlerinin ve devrimci hareketlerin Tunus işçi sınıfının ve gençliğinin isyanının yarı yolda durmak zorunda kalmaması için ona destek olması yakıcı bir görevdir. Devrimin yolunun, burjuvazinin ve müttefiklerinin elinde AB taraftarı küreselleşmeci bir “demokrasi” ile kesilmesine karşı mücadele, bugünün en önemli görevidir. Böyle bir rejim Tunus’un işçilerinin ve işsiz gençliğinin sefaletini hiçbir biçimde ortadan kaldırmayacağına göre, devrimin büyük şehidi Muhammed Buazizi’nin kendisini yakmasının da, bugüne kadar 100’ün üzerinde işçi ve yoksulun olaylarda hayatını yitirmesinin de karşılığı bu olmamalıdır.
2.Tunus devrimi, 2008’den bu yana dünyayı pençesine almış olan Büyük Depresyon’un, sınıf mücadeleleri alanında bugüne kadar yaşanmış en önemli sonucudur. Devrimle sonuçlanan bir aylık mücadelenin dolaysız nedeni, dünyayı saran, Tunus’un zengin komşusu Avrupa’yı sarsan ekonomik krizin Tunus ekonomisinin esas gelir kaynağı turizme darbe vurması sonucunda ülkede işsizliğin tahammül edilmez düzeye yükselmesidir. Bunun yanı sıra kriz dolayısıyla Avrupa Birliği’nin işgücü göçünü engellemek için çok daha sert tedbirler alması, Kuzey Afrika gençliğinin bireysel kurtuluş ufkunun kapanmasına yol açmıştır. Bu açıdan Tunus devrimi, Yunanistan’da 2008 Aralık ayında yaşanan isyan ve 2010 yılı boyunca verilen sınıf mücadeleleri, Türkiye’de 2010 yılında yaşanan Tekel mücadelesi, Fransa, İspanya, İtalya, Portekiz, İrlanda ve Britanya’da geçtiğimiz yıl içinde yaşanan genel grevler ve öğrenci isyanları ile aynı genel dinamiğin damgasını taşımaktadır. Akdeniz’e kıyıdaş aşırı borçlu Avrupa ülkelerinin birikmiş çelişkileri ve sınıf mücadelesi geleneklerine cevaben Kuzey Afrika’nın işçi sınıfı, işsizleri ve yoksulları da ayağa kalkmaya başlamıştır. Akdeniz bir devrimci havza haline gelmektedir.
3. Emperyalizmin Tunus devrimine tepkisi, tipik bir ikiyüzlülük örneği olmuştur. Kendi hasmı olan ülkelere demokrasi söylevleri çeken ABD ve AB, iş Tunus’a gelince bambaşka bir tavır almıştır. AB, Tunus’un eski sömürgeci gücü Fransa başta olmak üzere, bir ay boyunca süren olaylarda elliden fazla gencin hayatını yitirmesi karşısında sesini dahi çıkarmamıştır. ABD, uzun süre sessiz kaldıktan sonra son günlerde bin Ali’nin günlerinin sayılı olduğunu görünce manevraya girişerek kendini eski rejimden ayırmaya çalışmıştır. Kimilerinin kahramanı Obama Tunus halkını bin Ali düştükten sonra “alkışlamayı” akıl etmiştir! Emperyalist medya, örneğin İran’daki olayları sabah akşam işlerken, mollaların az sayıda kurbanından Nida üzerinde sürekli dururken, Tunus’lu gençlerin ölümleriyle ilgilenmemiştir. Hem ABD, hem AB, emperyalizm yanlısı, Siyonizmin bile suyuna giden bin Ali’yi kendi çıkarları açısından yararlı gördükleri için son güne kadar susmuşlardır. Fransa ayrıca Magrep’te bir devrimci zaferin, kendi banliyölerinde daha beş yıl önce ayaklanmış olan Kuzey Afrika kökenli gençleri yeniden mücadeleye sürükleme ihtimalinden vebadan korkar gibi korkmaktadır. Akdeniz’in iki kıyısını bir devrimci havza olarak birbirine bağlayan aynı zamanda bu nüfus yapısıdır.
4.Arap dünyasında ilk kez işçi sınıfı ve büyük emekçi kitleler bir despotu deviriyorlar. Bunun hayal edilemeyecek kadar önemli sonuçları olacaktır. Büyük Arap uygarlığının başına çökmüş olan emperyalist işgalciler (Irak, Lübnan), krallar, şeyhler, emirler (Körfez ülkeleri, Ürdün, Fas), diktatörler (Mısır, Suriye, Cezayir, Sudan, Libya), emperyalizmin çanak yalayıcıları (Lübnan), bürokratlar (Filistin), titreyin! Arap emekçileri kendi kaderlerini kendi ellerine almaya hazırlanıyor! Günleriniz sayılıdır! Bütün Arap ülkelerinde kitleler Tunus’un genç işsiz ve yoksullarını bastırılamaz bir hayranlıkla izliyor. Tunus olayları daha şimdiden Cezayir ve Ürdün’de sınıf meseleleri temelinde büyük eylemlere yol açmıştır. Ama esas etkisi önümüzdeki yıllara, hatta onyıllara yayılarak hissedilecektir. Tunus ayaklanması aynı zamanda, Arap dünyasında emperyalizmin ve despotik rejimlerin karşısında son otuz yıldır tek muhalefet olarak görülen İslamcılığın karşısına sosyalizmin bir alternatif olarak çıkması için dev bir fırsat yaratıyor. Türkiye’nin proletarya devrimcileri olarak görevimiz, Arap dünyasının kurtuluşuna ikirciksiz ve yorulmaz bir destek vermektir.
5.Tunus devrimi aynı zamanda Türkiye’deki bütün burjuva güçlerinin ikiyüzlülüğünü ortaya koymuştur. Arap dünyasında hasbelkader kahraman haline gelen Tayyip Erdoğan, katil bin Ali rejimini kınamak için bir ay boyunca ağzını açmamıştır. Liberaller, aynen patronları sözde demokrat AB gibi, sarsılan despotizmin karşısında kitleleri desteklemek için parmaklarını kıpırdatmamışlardır. Laiki ve dincisi ile medya Tunus kitlelerinin mücadelesini suskunluk içinde boğmaya çalışmıştır. Devrimci İşçi Partisi, Sünni, Alevi ve bütün inançlardan Türkiyeli işçi ve emekçilere Tunus’un yolunu seçmeleri için çağrı yapar: Bu yol, sadece ekmeğin değil demokrasinin de işçi sınıfının ve emekçilerin mücadelesinden geleceğini bir kez daha kanıtlamıştır! Sınıf mücadelesine ve devrime artık inanmayanlar, “işçi sınıfı örgütsüzleşiyor, artık mücadele edemez” diyenler, “Müslüman ya da Doğulu toplumlar koyun gibidir, isyan etmez” saçmalığını öne sürenler utansın! Proletarya şanlı uluslararası mücadele tarihine yeni bir onur sayfası yazıyor! Hem de Müslüman ağırlıklı bir toplumda!
Yaşasın Tunuslu işçi ve genç kardeşlerimizin mücadelesi!
Tunus’ta ve her yerde “demokrasi”de durmayan, işçileri ve emekçileri iktidara taşıyacak sürekli devrim için ileri!
Yaşasın Ortadoğu Sosyalist Federasyonu!
Yaşasın dünya devrimi!
Devrimci İşçi Partisi Girişimi,
16 Ocak 2011