Kıbrıs batıyor!
Dünya kapitalizmi ip cambazına döndü. 2008’den beri, “uçurumun eşiğinden dönme” vakaları birbirini izliyor. Bu sefer de üyesi olduğu Avrupa Birliği’nin toplam GSYH’si içinde yüzde 0,2 (yani binde iki) paya sahip olan Kıbrıs’ta yaşananlar, az kaldı dünya sisteminin tepe taklak devrilmesine yol açıyordu.
Olguları çok kısaca hatırlatalım. Avrupa Komisyonu-Avrupa Merkez Bankası-İMF üçlüsünden oluşan Troyka, Mart ortasında Kıbrıs’ı “kurtarma planı”nı açıkladı. Rus kara para aklayıcıları ve finans kapitalinden yüzde 10, Kıbrıs’ın emekçisinden emeklisinden yüzde 7 bir Deli Dumrul vergisi içeriyordu plan. (İkisi arasında sadece üç yüzde puanlık bir fark olduğuna dikkat çekelim!) Kapitalizm bu kriz içinde birçok ülkede kemer sıkma planları uygulamıştı. Bu ise onu aşmış, doğrudan halkın malını yağmalamaya geçmişti! Elbette hak ettiği tepkiyle karşılaştı. Kıbrıs işçisiyle, emeklisiyle, genciyle sokağa çıktı. (Muhtemelen Rus sermayesinin de basıncıyla) Kıbrıs meclisinde paket reddedildi. Daha bir ay önce halkın oyuyla seçilmiş cumhurbaşkanının önerdiği pakete mecliste tek bir olumlu oy çıkmadı! İşte görüyoruz, kapitalizmin yağmacılığına karşı halkın güçlü mücadelesi nasıl da sonuç alabiliyor!
İşin öteki yanı ise minik devletin bu Deli Dumrul vergisinin test alanı haline getirilmesi. Akıllarınca burada halk koyun gibi davranırsa, İtalya’da veya İspanya’da da uygulayacaklar. Tabii, bunun yarattığı bankaya hücum eğilimi, öngörülebilir bir şey olmalıydı. Her Avrupa ülkesinde bankalara güvende bir ilk gedik yarattı bu. Kıbrıs, bankalarını 12 gün boyunca açamadı! Açsa bankalar çökecekti!
Şimdi bir ikinci paket kabul edilmiş durumda. Bu paket, Deli Dumrul vergisini kaldırıyor, ama Kıbrıs’ı sözde kurtarma planı, bir “Kıbrıs’ı batırma planı” haline geliyor. Ülkenin ikinci büyük bankası Laiki kapatılıyor. Bu bankadaki 100 bin doların üstünde mevduat gasp ediliyor! Kıbrıs’a ekonomisi çökmesin diye sermayenin ülkeye giriş çıkışı konusunda kontrol yetkisi veriliyor. Bu demektir ki, Kıbrıs’ta başka ülkelerden farklı bir avro vardır. Kıbrıs avrodan yarı yarıya çıkmıştır!
Bütün bunların anlamı açıktır. Kıbrıs’ın Rus finans dünyasının parasının faizinden pay almaya dayalı “kalkınma modeli”nin (!) sonu gelmiştir. Kıbrıs ekonomisi sadece kısa vadeli bir sarsıntı geçirmiyor, batma tehlikesiyle karşı karşıya! Bu, işçi sınıfı ve halk açısından ağır bir yoksullaşma anlamına gelecektir. Önümüzdeki dönem Kıbrıs büyük sınıf mücadelelerine sahne olacaktır: Bir yanda Merkel, Troyka ve Kıbrıs burjuvazisi, öte yanda işçi sınıfı, emekçiler, gençlik. AKEL’in buradaki rolü mücadeleyi gemlemekten başka bir şey olmayacaktır. Kıbrıs işçi sınıfını artık yeni bir önderlik etrafında toplamak hayat memat meselesi haline gelmiştir.
Krizin doruğunda Güney Kıbrıs halkı sokaklarda mücadele ederken Devrimci İşçi Partisi, Yunanistan’daki kardeş partisi EEK ile birlikte, Kuzey’in sendikalarını Güney’deki sınıf kardeşleriyle dayanışmaya, ortak mücadeleye, genel greve çağırdı. (Bildiriyi yan sütunlarımızda okuyabilirsiniz.) Böyle bir dayanışmanın gösterilmiş olmaması hareketin ayıbıdır. Kuzey kendi krizini yaşıyor kaç zamandır: Tefecilere borçlu belediyeler, ücretlerini alamayan belediye işçileri, özelleştirme saldırısı vb. Güneyi ve Kuzeyi ile Kıbrıs’ın işçi sınıfı, birlik içinde, dünya kapitalizminin ve Avrupa Birliği’nin krizin bedelini onun sırtına yıkma çabasına karşı savaşmalıdır. Kıbrıs batıyor. Ülkeyi ancak birleşik, sosyalist bir Kıbrıs kurabilecek tek güç olan işçi sınıfı sefaletten kurtarabilir. Öyleyse, mücadeleye! Öyleyse, Kıbrıs işçi sınıfının birleşik devrimci partisini inşaya!