Altı ay sonra Wall Street
17 Eylül 2011’de başlayan Wall Street İşgal eylemi devam ediyor. Elbette ki ilk başladığı günlerdeki kadar katılımcı yok ve daha küçük çaplı gösterilerle sürüyor ancak bu durum çok normal. Zira altı aydır süren bir eylemi her an canlı tutmak zaten olanaklı değil. Ama eylemin önemi, Amerikan toplumunun ve işçi sınıfının sisteme ilişkin muhalefetini canlı tutmasında ve geliştirmesinde yatıyor. Zira Amerikan halkının önemli bir kısmının desteğinin hâlâ devam ettiğini belirtmek gerek. Çünkü sadece New York’ta değil, ülkenin farklı eyaletlerinde de başlatılan işgal eylemleri oralarda da halen devam ediyor. Ayrıca eylem hâlâ hareketli, hâlâ etkili. Bu nedenle polisin gerçekleştirilen yürüyüşleri engelleme çabası da sürüyor. 17 Mart Cumartesi günü, eylemin başlamasının tam altıncı ayında, polisin tavrını protesto etmek için işgal eyleminin başladığı, ama sonradan polisin boşaltmış olduğu Zuccotti Parkı’ndan yürüyüşe geçen eylemcilere polis yine müdahale etti ve 73 kişiyi gözaltına aldı. 24 Mart Cumartesi günü de yine yüzlerce eylemcinin katıldığı bir yürüyüşle polisin gaddarca müdahaleleri protesto edildi.
Burada çok önemli bir gelişmeye vurgu yapmakta yarar var. Wall Street eylemcileri, 19 Mart Pazartesi günü Zuccotti Parkı’nda bir basın açıklaması düzenlediler. Ve bu açıklamada polis müdahalelerini protesto etmek amacıyla gerçekleştirdikleri gösteride 1 Mayıs’a ilişkin bir çağrıda bulundular. 1 Mayıs’ta bir günlük bir grev çağrısıydı bu. Aynı zamanda 1 Mayıs günü hiçbir alışveriş yapılmaması, para harcamaktan kaçınılması için de çağrıda bulundular. Burada ABD'de ilerici insanlar arasında kapitalizme yöneltilen 'tüketim toplumu' eleştirisinin hâkim olduğunu görüyoruz. Wall Street İşgali hareketi, öznel olarak kendini bütünüyle düzenin karşısında konumlandırıyor. Tabii, hareketin nesnel olarak da anti-kapitalist bir niteliğe bürünmesi için üretim alanında yaşanan ilişkileri hedef alması gerekir. Ama bu nokta, hareketin kendiliğinden bir anlamda kapitalizme karşı bir tepki geliştirmiş olduğu gerçeğini saklamamalıdır.
1 Mayıs günü New York’ta sendikalar koalisyonu ve diğer grupların katılacağı bir yürüyüş planlanıyor. Böyle bir çağrı Türkiye’de neredeyse her yıl şu ya da bu grup tarafından yapılır. Karşılık bulup bulmaması bir yana, çoğumuz için böyle bir çağrı çok da yeni bir şey değildir. Ama söz konusu olan ABD ve Amerikan işçi sınıfı olunca bu çağrının çok önemli bir anlamı vardır. Zira her ne kadar Amerika 1 Mayıs’ın başlangıçtaki vatanı olsa da bugün göçmen işçiler dışında Amerikalılar 1 Mayıs’ı kutlamaz, emek ve dayanışma günü olarak görmez, hatta birçok Amerikalı 1 Mayıs’ın işçiler açısından ifade ettiği şeyin bile farkında değildir. Şimdi böyle bir çağrıyla 1 Mayıs’ın Amerikan işçi sınıfının ve sendikaların gündemine sokulması çok önemli bir noktadır.
1 Mayıs’ta yapılacak bir grev katılım ve hedefleri açısından başarıya ulaşırsa, Amerikan işçi sınıfı açısından yeni bir kapı açılıyor demektir ve bu, tüm dünyadaki işçi sınıfı ve sosyalist hareket için çok önemli bir adım olacaktır. Doğrusunu söylemek gerekirse bırakalım başarılı olup olmamasını, çağrının kendisi bile heyecan verici. Umarız bu çağrı karşılığını bulur ve şu ya da bu biçimde grev gerçekleştirilebilirse tüm dünyadaki yansımalarını izleme şansını yakalarız.
Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Nisan 2012 tarihli 30. sayısında yayınlanmıştır.