Buaziziler geri geliyor!



Kendini yakarak Arap dünyasında devrim yangınını başlatmış olan Tunuslu genç diplomalı işsiz Muhammed Buazizi’nin kardeşleri yeniden ayakta. Buazizi’nin içinde yaşadığı ekonomik koşulları ve gördüğü devlet baskısını protesto için kendini yakışının ikinci yıldönümü (17 Aralık) yaklaşırken, Tunus devriminin Zeynel Abidin Bin Ali’yi devirdiği 14 Ocak 2011’den bu yana iki yıl bile geçmemişken Tunus işçi sınıfı, başkent Tunus’un 120 kilometre güneyindeki Silyana kentinde kaderini yeniden kendi eline almaya başladı. 27 Kasım Salı günü işsizliği ve hayat pahalılığını protesto için başlayan genel grev neredeyse yüzde yüz katılımla yapıldı. Polisin gaddarlığı sonucunda, beş gün süren eylemler boyunca bazıları ciddi biçimde olmak üzere, en az 300 kişi yaralandı. Ama sonunda Silyana halkı kendi çapında bir zafer kazandı: hükümet şehrin bir delegasyonuyla görüşmek zorunda kaldı. Silyana’nın Bin Ali’si gibi davranan vali görevden alındı, hükümet ekonomik durumu düzeltme konusunda sözler vermek zorunda kaldı!

 

Ama daha anlaşmanın mürekkebi kurumamışken Silyana’dan sadece 20 kilometre ötedeki Bargu kentinde gençler barikatlar kurarak polisle çatışmaya başladı. Olayların en az iki kente daha sıçradığına ilişkin haberler geliyor. Bundan sonra ne olacağı, hükümetin olayları yatıştırabilecek kapasiteyi gösterip gösteremeyeceğine bağlı. Ama hükümet de kendi içinde bölünmüş durumda. Laik bir partiden gelen cumhurbaşkanı Monsef Marzuki, liberal İslamcı başbakan Hamid Cibali hükümetini eleştiriyor, hatta görevden çekilerek yerini liyakate bağlı bir hükümet bırakması gerektiğini söylüyor!

Bütün bunların ardında ne yatıyor? Tunus devrimi sosyo-ekonomik taleplerle başlamıştı; oysa devrim bir politik devrim olarak kaldı. Sosyal alana hiç uzanmadı bile. İşsizlik resmi rakamlarla dahi yüzde 18. Tunuslu gençler arasında yolda ölüm ya da iade tehlikesini de göze alarak İtalya’ya ya da Fransa’ya kaçma özlemi yeniden canlanmış durumda. Kaçma planları yapan kolu attığı jiletlerden kesik bir genç, yolda ölüm tehlikesi sorulunca gazeteciye “ben burada zaten ölmüşüm” diyor!

Buazizi devrimin yolunu açarken aynı zamanda umutsuzluk koşullarında kendini yakmayı da bir toplumsal salgın halini getirmiş. Devrimden bu yana, kendini yakanlar eski döneme göre beş katına çıkmış. Devrim sonrasındaki ilk altı ayda kendini yakanların sayısı 107 olarak saptanmış!

Tunus devrimi 14 Ocak’tan birkaç ay sonra durulduğunda da, daha sonra seçimlerde liberal İslamcılar iktidara geldiğinde de Gerçek gazetesi bu devrimin ardında işçi sınıfının, özellikle de işçi emekçi gençliğin ekonomik taleplerinin yattığını, yeni iktidar yapısının bu talepleri karşılayamayacak nitelikte olduğunu, bu yüzden devrimci dinamiğin durulmasının güç olduğunu vurgulamıştı. Başkaları “ne devrimi, ABD komplosu” safsatalarıyla uğraşırken biz Tunus devriminin sürekli devrim dinamiklerini vurguluyorduk.

Bakın şimdi BBC bugün yaşananları nasıl açıklıyor? “Başkent Tunus’taki BBC muhabiri Sihem Hasayni, Silyana’daki olayların devrimin ertesinde bir ilerleme olmamasından düş kırıklığına uğrayan halkın düzenlediği bir dizi protestonun son ifadesi olduğunu belirtiyor.”

Ya cumhurbaşkanı Marzuki? “Silyana’mız bir tane değil ki… Korkarım olaylar birden fazla bölgeye yayılabilir ve devrimin geleceğini tehdit edebilir… Halkın beklentileri çok büyük. Hükümetin performansı ise bu beklentileri karşılamaktan uzak.” El hak doğru söylemiş. Bir nokta hariç: olaylar yayılırsa devrimin geleceği tehlikeye girmez, derinleşmesi ve sağlamlaşması potansiyeli doğar! Tunuslu işçiler ve gençler siz burjuva politikacılarının devrimin üzerine oturmasına kolay kolay izin vermeyecekler!

Tunus devrimi de, aynen Mısır devrimi gibi, sürüyor!