Mezhepçi provokasyonlara ve saldırılara geçit yok!
Ankara’da beş Alevi kurumuna provokatif saldırılar yapıldı. Türkmen Alevi Bektaşi Derneği’ne gelen bir saldırgan dernekteki bir kadını bıçakla yaraladı. Mamak’ta Şah-ı Merdan Cemevi’ndeki ibadet sırasında içeri giren bir kişi Cemevinde bulunanların üzerine sandalye fırlatarak kaçtı. Bir kişi hafif yaralandı. Aynı gün içinde Tuzluçayır Demokratik Alevi Dernekleri (DAD), Ana Fatma Cemevi, Gökçebel Köy Derneği ve Batıkent Serçeşme Cemevi binalarına da taşlı saldırılar yapıldı. Demokratik Alevi Dernekleri Ana Fatma Cemevi Ankara Şubesi önünde açıklama yapan dernek başkanı Mustafa Karabudak, saldırıların eş zamanlı ve planlı olduğunu, Muharrem ayının ilk gününün özellikle seçildiğini belirterek, Alevilere karşı ayrımcı politika izleyen iktidarın sorumluluğu olduğunu söyledi. Saldırılarla ilgili kamera kayıtları ve tanıklarla gerekli şikayetlerin yapıldığını bildirdi.
Ankara’da her türlü kitlesel hak arayışına, basın açıklaması, bildiri dağıtma, yürüyüş, miting, eylem yapma girişimine fiili bir OHAL uygulamasıyla saldıran devletin Alevilere yönelik bu planlı ve eş zamanlı saldırılara karşı nasıl bir tutum takınacağı merak konusu. Eşgali belli olan saldırganların tespiti ve yakalanmasının yeterli olmadığı açıktır. Bu planlı ve eş zamanlı saldırıların arkasındaki örgütlü güç açığa çıkartılmak zorundadır. Daha önce pek çok olayda olduğu gibi bu saldırıların da münferit vakalar olarak kayıtlara geçirilmesi sarhoşların, meczupların ya da akli dengesi yerinde olmayan kişilerin işiymiş gibi gösterilmesi asla kabul edilemez. Türkiye’nin yakın tarihi Alevilere yönelik bu tür provokatif saldırıların devletin içine uzanan güçlerce kışkırtıldığına dair örneklerle doludur. Maraş, Çorum, Sivas katliamları Alevilerin hafızasındadır. Aleviler bu olaylardan çıkan dersler ışığında örgütlü olmanın ve örgütlü hareket etmenin tek yol olduğunu da bir kez daha hatırlamalıdır.
Saldırılar ekonomik krizin derinleştiği, iktidarın güç kaybettiği bir ortamda provokatif amaçlarla, emekçi halkın, ekmek ve hürriyet talep ettiği bir dönemde mezhepçi ve ırkçı kışkırtmalarla kardeş kavgasına sürüklenmesi için gerçekleştirilmiş olabilir. Provokasyona gelmemek, provokatörlerin ekmeğine yağ sürmemek gerekir ancak bu susmak, eylemsiz ve tepkisiz kalmak anlamına gelmemelidir. Emekçi halk Alevilere yapılan saldırılara hep birlikte karşı durmalı, tüm bu provokasyonlar karşısında örgütlü bir dayanışma içinde olmalı, kardeş kavgasını kışkırtan ve bu kışkırtmadan medet umanlara karşı emekçi halkı dil, ırk, memleket, inanç, mezhep ayrımı olmadan birleştiren ekmek ve hürriyet mücadelesini yükselterek cevap vermelidir.