İstanbul Sözleşmesi’nin iptali şiddetin önünü açmaktır: Sözleşme uygulansın! Şiddete karşı özsavunma!
İktidarın, yürürlükten kaldırılması için sık sık tartışmaya açtığı İstanbul Sözleşmesi, AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş’un sözleşmeye girilmesinin baştan hata olduğu yönündeki açıklamasının ardından Erdoğan’ın başkanlık ettiği genişletilmiş il başkanları toplantısında resmen gündeme alındı. Erdoğan sözleşmeden çıkılması ihtimali dahil çalışmaların yürütülmesi talimatını verirken, Pınar Gültekin cinayetinin toplumda büyük yankı uyandırması üzerine Bahçeli de geçtiğimiz günlerde sözleşmenin iptalinin iyi değerlendirilmesi gerektiğini açıkladı.
İstanbul Sözleşmesi nedir?
2014’ten bu yana yürürlükte olan İstanbul Sözleşmesi'nin tam adı, Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesidir. Kadınları her türlü şiddete karşı korumayı, kadına karşı şiddeti ve hane içi şiddeti önlemeyi amaçlayan sözleşme, Türkiye dahil 40’ın üzerinde devlet tarafından imzalanmış bir uluslararası sözleşmedir. Sözleşme taraf devletlere getirdiği yükümlülükler bakımından 4 ana eksende incelenir. Buna göre şiddetin önlenmesi, şiddet mağdurlarının korunması, faillere yönelik etkili soruşturma ve kovuşturma yürütülmesi ve kadına yönelik şiddeti engellemeye dönük politikalar izlenmesi için taraf devletler gerekli yasal ve diğer tedbirleri almakla yükümlüdür.
Sözleşme, şiddeti her türlü fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddet eylemleri olarak tanımlaması, toplumsal cinsiyeti tanıması, hane içi şiddeti “özel”den çıkararak müdahale edilebilir kılması, kadın kuruluşları ile işbirliği öngörmesi, uzlaştırma gibi alternatif hukuk yollarını yasaklaması bakımından önemli bir dayanak oluşturuyor. Her ne kadar içeriği ve kapsamı itibariyle tam olarak uygulanmıyor olsa da, yürürlükten kaldırılması durumunda Türkiye devletinin yasal sorumlulukları ortadan kalkacağından şiddetin önünün daha da açılacağı, kadınların mücadeleleriyle uygulanagelen kazanımların kaybedileceği ortadadır.
“Aile yıkılıyor” ambalajıyla sistematik şiddetin üstü kapatılıyor
Batı değerleri gözetilerek aile yapısına dikkat edilmeden hazırlandığı, şiddetin arttığı haberlerinin yalan olduğu gibi gerekçelerle sözleşme hükümet kanadı tarafından sorgulanırken, bu yılın ilk 7 ayında 146 kadın zamanında ve yeterli önlemler alınmadığı için katledildi. İktidar çevreleri ise şiddetin kaynağı olarak kutuplaştırıcı, “öfkelendirici” yasaları, koruma kararlarını, aile bütünlüğünün bozulmasını gösterirken, şiddeti bilinçli olarak “ev içi mesele”ye indirgiyor. Ev dışında yaşanan vakalarda ise kadının namusunu sorguluyor. Evde, işyerinde, okulda, sokakta sistematik olarak şiddete maruz bırakılan kadınların sesini “aile” demagojisiyle kısmaya çalışıyorlar.
Ev içi şiddet özel bir mesele değildir. Şiddetin kaynağı; iktidarın cinsiyetçi, ayrımcı politikalarında, bu politikaların yeniden üretimini sağlayan erkek egemen kapitalist sistemde aranmalıdır. Şiddetin kaynağı için “Kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek” diyen eski bakana, şiddetin abartıldığını söyleyen Erdoğan’a bakmak gerekir. Kadınlar bu söylemler ve ayrımcı politikalarla üretimin ve toplumun dışına itiliyor. Koruyucu yasalar uygulanmıyor, bir de üstüne iptal edilmeye çalışılıyor! Sözleşme iptal edilirse düzenli aralıklarla Akit gazetesi tarafından hedef gösterilen ve aslında bu sözleşmenin bir gereği olarak çıkarılan 6284 sayılı Kanun’a (Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun) da sıranın geleceği açıktır.
İktidarın cinsiyet ayrımcı politikalarına karşı durabilmek, mücadele ile kazandığımız yasal dayanakların korunmasını ve uygulanmasını sağlamak için sesimizi yükseltmeliyiz. Buna karşın yasaların da mahkemelerin de sistematik şiddete yeteri kadar engel olmadığını, nüfuzlu olanın korunduğunu, iyi halden, tahrikten, delil yetersizliğinden her gün kadın katillerinin salıverildiğini biliyoruz. Erkek egemenliğini her gün yeniden üreten kapitalist sistemin yıkılması için mücadele etmeden sorunun ortadan kaldırılamayacağı açıktır. Sistematik şiddete, cinsiyet ayrımcı işbölümüne ve koruyucusu kapitalist sisteme karşı toplu mücadele vermek için örgütlenelim, bugünden ise şiddeti anında savuşturacak özsavunma örgütlenmeleri oluşturalım!