6-8 Şubat 1968: Zonguldak maden işçilerinin fiili grevi
Tarihte adından birçok kez militan mücadelesiyle söz ettiren Zonguldak maden işçileri, 1968 yılının Şubat ayında 25 bin işçinin katıldığı fiili grevle, görüşmeleri bilerek uzatılan toplu sözleşmenin imzalanmasını sağladı.
Maden işçilerinin bu dönemdeki mücadelesi esas olarak 1965’teki büyük grevle başladı: Liyakat zamlarının adaletsiz dağıtımına karşı Zonguldak havzasında birçok madende binlerce işçi ocağa inmeyi reddetmiş ve maden giriş çıkışlarını barikatlarla kapatmıştı. Buna karşı oldukça sert müdahalede bulunan askerlerin açtığı ateş sonucunda, maden işçileri Satılmış Tepe ve Mehmet Çavdar öldü. Buna rağmen maden işçileri geri adım atmadılar ve bu saldırılar sonuç vermedi. Ancak olağanüstü hâl ilanı ve devlet yetkililerinin işçilerle görüşmesinden sonra kısmi kazanımların elde edilmesiyle eylem sona erdi.
1965 grevinin ardından işçilerin durumlarında kısmi düzelmeler olsa da sıkıntıların büyük bir kısmı devam etti. Ücretlerin düşük olması bunun başında geliyordu. 1967 yılında Zonguldak’ta toplanan asgari ücret komisyonunun, kömür işçilerinin asgari ücretini 20 lira olarak belirlemesine rağmen Ereğli Kömür İşletmeleri (EKİ) idaresi 13,50 lira uygulamasına devam etti. Maden işçisi ücret artışının yanı sıra sosyal haklardan eşit bir şekilde yararlanmayı da talep ediyordu. Zonguldak kömür havzasında o günlerde yaklaşık 40 bin işçi çalışıyordu. Bunun 20 bini daimi işçi, diğer 20 bini ise 10’ar binlik iki grup halinde münavebeli (geçici) olarak çalıştırılıyordu. Doğum yardımı ve çocuk parası karşılığında daimi işçilere verilen kömür yardımından münavebeli işçilerin de yararlandırılması taleplerin başında geliyordu.
1968’e gelindiğinde maden işçileri bu taleplerini toplu sözleşme görüşmelerinde daha yüksek sesle dile getirmek için hazırlandılar. Bu sefer işçilerin adresi 1967 yılında devletten ve sermayeden bağımsız bir ilkeyle kurulmuş olan DİSK oldu. Fakat işçilerin büyük bir çoğunluğunun DİSK’e bağlı Türkiye Maden İşçileri Sendikası’na üye olmasına rağmen, iktidarın müdahalesiyle toplu sözleşme yetkisi Türk-İş’e bağlı Zonguldak Maden İşçileri Sendikası’na (ZMİS) verildi.
Maden işçileri, yeterli üyeye sahip olmadığı halde toplu sözleşme yetkisini ZMİS’e veren yargıcı Yüksek Hâkimler Kurulu’na şikâyet ettiler. Zonguldak’a gelen müfettişler usulsüzlükleri tespit ederek, kararı veren yargıcı görevden aldılar. Ancak buna rağmen dönemin hükümeti, yargıcı göreve iade etti. İşçileri öfkelendiren diğer bir konu da, üye olmadıkları halde kendilerinden sendikaya aidat kesilmesiydi. Buna karşı işçiler sendikayı dava ettiler. Hükümetin desteğiyle yetkiyi ele geçiren ZMİS, toplu sözleşme görüşmelerini de Zonguldak’tan Ankara’ya taşıyarak sözleşmeyi işçilerden kaçırmaya çalıştı.
Toplu sözleşme görüşmeleri devam ederken EKİ Radyosu’ndan da sürekli ZMİS’e üye olmayan işçilerin imzalanacak sözleşmeden yararlanamayacakları yönünde yayınlar yapılıyordu. Buna rağmen işçiler DİSK’ten vazgeçmediler. Toplu sözleşme görüşmelerini uzatarak zaman kazanmaya çalışan Türk-İş’e bağlı ZMİS de işverenle birlikte hareket ederek işçilerin üzerinde baskı kurmanın, mücadeleyi ezmenin hesaplarını yapıyordu.
İşverene ve sendika bürokrasisine karşı mücadele
Bütün bu gelişmeler bardağı taşırdı ve 6 Şubat’ta ocağa inmeyen maden işçisi fiili greve başlayarak meydanlara çıktı. Kozlu bölgesindeki 6 bin 108 işçinin başlattığı eyleme Üzülmez bölgesinde çalışan 6 bin işçi de katıldı. Bu sırada radyodan “toplu sözleşme görüşmelerinin olumlu bir hava içinde geçtiği, bazı kişilerin işçileri kışkırtmak için dedikodular çıkarttığı” yönünde yapılan yayınlar işçilerin öfkesini daha da büyüttü. İşçiler bunun üzerine sadece iş bırakmakla kalmadı, Zonguldak’ın merkezine dört bir koldan yürüyüşe geçtiler. Dilaver ve Çaydamar bölgelerinde çalışan maden işçilerinin de harekete geçmesiyle birlikte artık bütün bir havza mücadelede birleşmiş, mücadeleye katılan işçi sayısı da 25 bine ulaşmıştı.
Zonguldak merkezde toplanan işçiler ZMİS binasını işgal etti ve kentin yollarını kapattılar. Polisin göz yaşartıcı bombalarla saldırısı da işçileri durduramayınca Devlet Bakanı, İçişleri Bakanı ve Çalışma Bakanı, Zonguldak’a gelmek zorunda kaldı. Uzun bir süre işçilerin karşısına çıkmaya cesaret edemeyen bakanlar sonunda işçilerle görüşmek zorunda kaldılar. Bu görüşmede bakanlardan sorunlarının çözüleceği sözünü alan işçiler, eyleme son vererek madenlere döndüler ve 9 Şubat günü iş başı yaptılar.
Hem işverene hem de sendika bürokrasisine karşı mücadele veren işçiler böylece TİS sürecine fiili grevle el koydular. Her ne kadar DİSK’e bağlı sendika yetki alamamış olsa da işçilerin fiili grevi sonucunda nihayet 21 Şubat’ta EKİ ile ZMİS arasında toplu sözleşme imzalandı ve işçiler, ücretlerine %33,3 oranında bir zam aldılar.
Fiili mücadele yol gösteriyor
Zonguldak maden işçileri bugün özelleştirme saldırısıyla karşı karşıya. Siyasi iktidar kaçak madenlerin işletilmesine göz göre göre müsaade ediyor. İşçileri kaçak ocaklarda çalışmaya, hiçbir önlem almayarak ölüme mahkûm ediyor.
Bu saldırılara karşı koyabilmenin tek yolu fiili mücadeledir. Fiili mücadele bugün daha büyük bir anlam taşıyor. Tıpkı 63’teki Kavel işçilerinin, 68’deki Zonguldak maden işçilerinin mücadelesinin bize gösterdiği gibi, bu toprakların işçileri grev hakkını fiili mücadeleyle kazanmıştır. Şimdi tehdit altında olan grev hakkına sahip çıkmanın ve emekçilerin karşı karşıya kaldığı tüm bu saldırılara karşı mücadelenin yolu, onların yoludur.