Chemnitz ve Köthen: Almanya’da katliam provası
İki haftadır Almanya’nın tarihi adı “Karl Marx Şehri” olan Chemnitz şehri ve Köthen isimli bir başka şehri faşistlerin gövde gösterileri ile sarsılıyor. Chemnitz’de Küba kökenli olan bir Alman vatandaşının Iraklı mülteciler tarafından öldürüldüğü söylentisi ve Köthen’de kalp krizinden öldüğü söylense de bir Almanın ölümünün Afgan mültecilerin üstüne kalması Almanya’yı yeni bir iklime sokmuş bulunuyor. Almanya’nın üzerinde faşizmin hayaleti dolaşıyor!
Tarihin ironisi şu ki, Alman faşistleri ayaklanma provası yapmak için “Küba kökenli”, yani göçmen birinin öldürülmesini bahane ederek Almanya’yı esir aldılar. Yaklaşık iki hafta önce, önce Pazar daha sonra Pazartesi günü Chemnitz’de önce 3000, daha sonra 5000 civarında faşist, mülteci düşmanı, neo-nazi, proto-faşist Almanya için Alternatif (AdF) partisi destekçisi ve pro-Chemnitz isimli aşırı sağın örgütün taraftarları şehirde yürüdü. Bu klasik anlamda linç olarak adlandırılabilecek eylemlerin eşlik ettiği bir yürüyüştü. Yürürken mülteci avladılar, gazetecilere saldırdılar, anti-faşistleri ve ırkçılık karşıtlarını hedef gözettiler. Kelimenin saf anlamıyla pogrom, yani katliam provası gerçekleştirildi.
Bu olayın üstüne Köthen şehrinde kalp krizinden öldüğü söylenen bir Alman için hem sosyal patlama niteliğinde kendiliğinden denebilecek hem de örgütlü bir başka yürüyüş gerçekleşti. Olaylar iki hafta önce başlamış olsa da Almanya durulmuş değil ve felaketlere gebedir. Hem Chemnitz’de hem Köthen’de ortaya çıkan görüntü tabandan yükselen paramiliter bir terörün ayak sesleridir. Chemnitz’de “mülteci ve anti-faşist avı” olarak karşımıza çıkan durum Köthen’de dile gelmiştir: Köthen’de açık açık “Nasyonal sosyalizm! Şimdi! Şimdi! Şimdi!” parolası yürüyüşe hakim olmakla kalmamış, yapılan konuşmalarda solcuların yakılması dile getirilmiştir. Antifaşistlerin yakılmasının konuşulmaya başlandığı bir aşamada “Hitler selamı” verdiği için üç-beş kişinin polis tarafından göz altına alınıp bırakılmasının çok da bir değeri yoktur. Ciddi kalabalıkların Hitler selamı vermeye başladığı ve bunun için cezalandırılmayı umursamak bir yana, bununla gurur duyduğu bir aşamada hayat ve politika yeni bir aşamaya ulaşmış demektir.
2006’dan bu yana Almanya’da aşama aşama önce “bayrak yurtseverliği” daha sonra mülteci ve müslüman düşmanlığı, en nihayetinde de çıplak faşizm yükselişe geçti. 2006’da Almanya’da gerçekleşen Dünya Kupası’nda Almanlar hem futbolda başarılı oldu hem de “bayrak yurtseverliği” adı altında şovenizmi yeniden saygın bir konuma yükseltmeyi başardılar. 2006’dan bu yana Alman bayrağındaki altın sarısı-siyah-kırmızı renkleri İkinci Dünya Savaşı’nın suçlarından soyutlandı. 2006 tarihi özellikle önemlidir. 2008 Üçüncü Büyük Depresyon ve ardından gelen Avro-krizinin de kırılma noktasıdır. Bayrak milliyetçiliği ve ekonomik kriz iç içe geçti. Diyalektiğin oyunu işte!
2006 öncesinden başlayarak, bugün Chemnitz’de karşımıza çıkan şehir örgütlenmelerinin zaten tohumu toprağa düşmüştü. Bu şehir örgütlenmelerine “Pro” hareketi deniyor. Genel olarak şehirlerine cami yapılmasına karşı çıkan “bir grup vatandaş” tarafından kurulan bu yapılar mantar gibi Almanya’nın dört bir tarafında bittiler. Almanya’da Hitler faşizminin mirasını sahiplenen neo-nazi NPD partisi bu yerel örgütlenmelerde kendisini marjinallikten kurtararak halkla birleştirdi. Almanya’nın her bir şehrinde farklı deneyimler elde ettiler. Pro-hareketinin İslam karşıtlığı Suriye savaşı ile birlikte patlak veren mülteci kriziyle birleşince bu defa da ortaya PEGİDA hareketi çıktı. PEGİDA da aynı pro-hareketi gibi yereldi ama sınırları da aştı. Güney Avrupa, Kuzey ve Batı Avrupa’da da PEGİDA’lar doğdu. Pro hareketi PEGİDA’yı besledi, PEGİDA neo-nazileri, toplum dışı kalan marjinal faşist gruplar kendilerini gizlemek ve örgütlenmek için harika bir alan buldular. Dünya Kupası’ndan Dünya Kupası’na bayrak sallamak yerine hem 2008 depresyonunun yarattığı iklimden hem de yabancı-mülteci-İslam düşmanı savaş ortamından beslendiler.
PEGİDA’dan ve Yunanistan’da düğümlenen Avro krizinden sonra ortaya Almanya için Alternatif (AfD) partisi çıktı. En basit ifadeyle 1930’ların geleneksel Alman liberalizmini savunan, Freiburg-Avusturya Ordoliberal ekonomi doktrininden gelen bir grup iktisatçı akademisyenin çocuğu olan AfD, partiyi kuran akademisyen kadronun amaçladığı Alman Markına dönüşü savunan, korumacı-sosyal devletçi bir ideolojinin ötesinde faşizmle kucaklaşmaya yöneldi. Partinin kurucu kadrosu ve ilk iki lideri de kısa sürede partiden tasfiye edildi. “Akademik elit” yerini yabancı düşmanı “orta sınıf”a bıraktı. Alman faşizmi çok dallı budaklıdır. Çok yereldir. En küçük spor kulübünden adını haritada bulmakta zorlandığınız kasabalarda “çiftlik” örgütlenmesine “eko-faşizm”e kadar yayılmıştır. Son olarak geleneksel neo-nazi partisi NPD’den ayrılan bir grup “Üçüncü Yol” partisini kurdu. Adına dikkat edin, Hitler’in “Üçüncü Krallık”ından geliyor! Alman faşizmi dallı budaklı, sürgün veren bir ağaç gibi örgütleniyor, bir kanser gibi, Almanya’yı ve Avrupa’yı içten içe çürütüyor.
Chemnitz ve Köthen olaylarının arkasında bu karmaşık görünen ama çok basit sivil toplumun faşistleşme süreci var. Chemnitz’de linç diyebileceğimiz ama bir katliam provası olan eylemler 2000’lerin başına giden pro-hareketinin bir sonucudur. Köthen’de ise saf Nazizm parolalarıyla karşılaşıyoruz.
Olayların Doğu Almanya’da vuku bulması liberal basının meseleyi çarpıtması için zemin yaratsa da suç Almanya’nın Doğu-Batı ayrımının ötesindedir. Henüz Almanya’nın birleştiği yıllarda Türklere ve yabancılara karşı katliamlar-kundaklamalar Batı’da başladı. Bugün mültecilere, Romanlara-Çingenelere, Yahudilere karşı fiziksel saldırılar Almanya’nın sathına yayılmıştır. Fiziksel saldırılar Müslüman mültecileri aşmıştır. Peş peşe çingene evleri yakılmıştır. Yahudilerin hedef olduğu oranda liberal basın yeni ve yeniden Nazizm gerçeğine kulak tıkayamaz duruma gelmiştir. Kundaklama, linç girişimleri, sokakta tekil saldırılar gündelik haberdir artık Almanya’da. Çeşitli şehirlerden üniforma giyen faşist grupların kendi güvenlik birimlerini oluşturdukları haberleri de basına düşüyor. Alman faşizmi paramiliter terörizmi örgütlüyor. Test sürüşü yapıyor.
Karl Marx Şehri olarak anılan Chemnitz’de Karl Marx heykelinin önünde 5 bin faşistin çekilen fotoğrafı komünizmle faşizmin, Marx’la kapitalizmin, enternasyonalizm ile milliyetçiliğin bitmeyen hesaplaşmasının fotoğrafıdır.
Chemnitz’de bir katliam ve ayaklanma provası izledik. Köthen’de solcuların yakılmasını dile getirerek Nazizm’in iktidarını talep edenlerle yüzleştik. Alman meclisindeki proto-faşist AfD partisi Chemnitz’le kucaklaştı. Pro-hareketinden PEGİDA’ya, oradan da AfD’ye nasıl bir dönüşüm yaşandıysa Chemnitz de faşizmin motorunu hızlandıracak. Ön-faşist dediğimiz AfD’nin faşizme doğru yelken açması ile karşı karşıyayız.
Avusturya’da proto-faşist Özgürlük Partisi’nin (FPÖ) hükümet ortağı olmasından sonra Almanya’da faşistler Avusturya deneyimini örnek göstermişlerdi. Trump, Le Pen, Brexit’in ötesinde, birçok küçük deneyim ve İtalya’daki zafer, Avusturya’daki deneyim ve Macaristan’daki Orban iktidarı ile birlikte düşününce faşistler birbirlerinden hem hızla öğreniyorlar hem de birlikte farklı milletlerden faşistlerin kardeşliğini örgütlüyorlar: Komünizme ve enternasyonalizme karşı!
Bu yüzden Chemnitz’de Karl Marx heykeli önündeki faşistlerin fotoğrafı tarihi bir öneme sahiptir!