Levent Dölek yazdı: Alman emperyalizmi ve Erdoğan
Erdoğan, özellikle ABD ile ilişkilerin gerilmesi ve bunun ekonomik krizi de hızlandırması dolayısıyla bir çıkış bulmak amacıyla Almanya ziyaretini çok önemsiyordu. Hiçbir zaman anti-emperyalist bir tutum ve politikaya sahip olmayan Erdoğan, ABD’den umduğunu bulamayınca bir başka emperyalist odak olan AB’ye yüzünü döndü. İktidara yakın çevreler, Türkiye ve Rusya yakınlaşmasına Almanya’nın da katılması halinde çok güçlü bir eksenin oluşacağını sanıyorlar. Bunu da Amerikan karşıtı bir politika olarak sunuyorlar. Aldanıyorlar ya da düpedüz halkı aldatıyorlar.
Almanya, enerji maliyetlerini azaltmak için Rusya’dan Baltık Denizi rotasıyla doğalgaz almak istiyor. ABD ise buna karşı. ABD, Almanya’nın askeri harcamalarını arttırmasını ve NATO içinde daha fazla rol almasını istiyor. Almanya da bundan hoşnut değil. Trump’ın İran’la nükleer anlaşmayı bozması ve Alman şirketleri için bu pazarı riskli hale getirmesi de, ticaret savaşları da Almanya’nın tadını kaçıran gelişmeler. Hepsi önemli çelişkiler ve emperyalist sistemin çürümesinden çıkan kokulardır.
Yine de bu sebeplerden Almanya’nın emperyalist kamptan kopup Rusya ile müttefik olması, Rusya ve Türkiye ile alternatif bir eksen oluşturmayı istemesi beklenemez. Çünkü Almanya, NATO ve onun içindeki hâkim güç olan ABD ordusunun verdiği güvenceyle neredeyse tüm Doğu Avrupa’yı Rus etkisinden sıyırıp ekonomik boyunduruğu altına almıştır. Ukrayna’da Rusya’ya karşı faşistler eliyle bir vekâlet savaşı yürütmektedir. Bugün Almanya’nın ABD ile aynı emperyalist kampta olmaktan elde ettiği kazançlar onunla yaşadığı çelişkilerden çok daha belirleyicidir. ABD ile ters düşebilir ama ondan kopması çok zordur. Nihayet ABD’nin Almanya’da 21 askeri üssü ve 35 bin askeri bulunduğunu da unutmayalım.
Ayrıca Almanya’nın Türkiye üzerinde hakimiyet kurmak için Türkiye ile birlikte ABD’ye karşı konum almasına hiçbir gerek yok. Türkiye’nin AB aday üyeliği siyasi, Gümrük Birliği ekonomik, NATO ise askeri zincirlerle Türkiye’yi Alman emperyalizmine kuvvetli bağlarla bağlıyor. Tüm bu unsurlar Alman şirketlerinin Türkiye’de ucuz emeği sömürerek kârlarını ülkelerine götürmelerinin de birer garantisini oluşturuyor. Gerçekleri görecek olursak Erdoğan, Almanya’ya bir pakt kurmaya, ABD’ye karşı bir eksen oluşturmaya değil apaçık para istemeye gitmiştir. Orada bizim her daim utanç duyacağımız ama kendilerinin yüzleri kızarmadan söyledikleri deyimle “Kayseri pazarlığı” yapmaya çalışmışlardır.
Bu pazarlıktaki en önemli kozlarından biri AB kapılarından uzak tuttukları mültecilerdir. Erdoğan mülteci kozunun gücünü de sınırını da bilmektedir. Avrupa’nın medeni barbarları, vatanlarını yangın yerine çevirdikleri Suriyelileri kendi ülkelerine almamak için her şeyi yapar. Tabii mümkünse Erdoğan’ı çok övüp az para vererek bu işi halletmeyi tercih ederler. Ancak şu da bir gerçek ki Erdoğan mülteci kartını oynadığında Almanya ve genel olarak AB emperyalizmi, Türkiye üzerindeki emperyalist zincirleri iyice sıkacak ve bunun bedelini ödetecek enstrümanlara sahiptir. Özellikle de Türkiye ekonomik krizle boğuşurken.
Almanya para konusunda alacaklı olduğu Türkiye ekonomisinin ölmemesinden ama sürünmesinden yanadır. Türkiye ekonomisi batmamalıdır ki emperyalistlere faizi ile borçlarını ödeyebilsin. Bunun için Alman emperyalistleri tüm dünyanın emperyalist para babaları ile aynı politikayı izlemektedir. Türkiye’nin kaynaklarını halkın ihtiyaçlarına, eğitime, sağlığa değil faiz ödemelerine ayırmasını istiyorlar. Emperyalist şirketler için ucuz emek cenneti talep ediyorlar.
Erdoğan, tüccar olduğu için gayet iyi bilir ki ticarette duygulara yer yoktur. Her ne kadar Almanya Cumhurbaşkanının yanında “burayı muhabbet sofrası olarak görüyorum” demişse de o da kurtlar sofrasında oturduğunu bilmektedir. Bu yüzden Erdoğan, Almanya’da para talep ederken, damat Berat Albayrak, Bakanlık bünyesindeki Maliyet ve Dönüşüm Ofisi için Amerikan şirketi McKinsey ile anlaştıklarını duyurdu. Safdil Avrasyacılar, Alman, Rus, Türk ekseni hayal ededursun Erdoğan iktidarı Amerikan şirketine denetim yetkisi vererek Alman (ve diğer emperyalist ülkelerin) para babalarını tavlamaya çalışmaktadır. Erdoğan’ın OHAL’i kaldırdık, reform yoluna girdik türünden sözlerinin Almanlar nezdinde hiçbir ciddi karşılığı olmaz. Borç verenler icraat görmek isterler ve McKinsey hiç de fena bir başlangıç sayılmaz.
Şunu görmeliyiz ki emperyalist dünya ile normalleşme ve bütünleşme politikasında masada sadece Suriyeli mülteciler yoktur. Emperyalistlerden yardım dilenmenin karşılığında haklarımız ve geleceğimiz rehin verilmektedir. Alman muhipliğini anti-Amerikancılık sosuna batırıp Türk milliyetçiliği ile ambalajlayarak sunanlara inanmayın! Son gelişmeler de bir kez daha gösteriyor ki emekçi halkın ekonomik krizden çıkış için vereceği mücadele, sermayeye karşı olduğu kadar istibdada ve ABD/AB (Alman) emperyalizmine karşı da verilmek zorundadır.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Ekim 2018 tarihli 109. sayısında yayınlanmıştır.