Fabrikalardan Haberler
Turizm sezonu açılıyor
Yeni turizm sezonu açılıyor. Biz turizm işçileri otellerin insan kaynaklarına, sağlık raporu, akciğer filmi ve dört adet vesikalık fotoğrafla beraber kışın askıda edindiğimiz borçlarımızla gidiyoruz.
Biz turizm işçileri, borçlarımızı sırtımıza yükleyip otellere iş görüşmesine giderken turizm patronları televizyonlarda geçtiğimiz sezon turizmin ne kadar iyi gittiğini bu sezon ne kadar iyi olacağını turizm gelir pastasının ne kadar arttığını, Rusya’dan İran’dan ve diğer ülkelerden ne kadar turist geleceğini bugünden açıklamaya başladılar. Aynı açıklamayı hükümet de turizm bakanıyla yapıyor. Hatta hükümet açıklamayı turizm patronlarından önce katıldığı bütün toplantı ve konferanslarda böbürlenerek anlatıyor. Ama kimse kış boyunca kirasını ödeyemeyen, bakkala, manava ve kasaba borç yazdıran kredi kartlarını en son limitlerine kadar kullanan, hiçbir yerde iş olmadığı için inşaatlarda çalışan, gerektiğinde hamallık yapan turizm işçilerinin borç batağını açıklama zahmetini kendinde görmüyor. Onlar için biz işçiler, yazın en zor çalışma koşularında canımız çıkana kadar çalıştırılıp kışın ise açlığa terk edilebilecek insanlardan başka bir şey değiliz.
Kışın geçinebilmek için yıllarca oluşan kıdem tazminatından vazgeçip, bizden kesilen işsizlik sigortasının parasını İŞKUR’dan almaya çalışıyoruz. Turizm işçisinin bu durumunu hiç kimse televizyonlara çıkıp göstermemiştir. Turizm işçisinin durumunu ancak ve ancak turizmde çalışan biz işçiler hakkımızı aramak için otellerin önüne çıkıp anlatıyoruz. Her sezon olduğu gibi bu sezonda yazın yok ücretlere çalışıp kışın açlığa terk edilmemek için bir araya gelmemiz gerekiyor. Bizim yaşadığımız sıkıntıları sadece biz işçiler anlayabiliriz ve çözüm bulabiliriz. Bunun için hep beraber turizm patronlarına karşı sendikalaşıp daha sezon açılmadan bugünden mücadele etmemiz şarttır. İş işten geçmeden harekete geçelim.
Antalya Beldibi’nden bir turizm işçisi
Beraber yediler içtiler bulaşıkları yine emekçiye yıkatıyorlar
Ben Bursa’da çalışan bir işçiyim. Devletin tepesinde yaptıkları kirli kavganın bedelini hiçbir suçum günahım olmadığı halde hayatımın 52 gününü çalarak ödettiler. Telefonda program varmış diye iftira atıp FETÖ suçlamasıyla tutuklandım. Benle birlikte 10 kişi daha vardı. Hepsi de işçiydi. Yıllar içinde biraz insan sarrafı olduğumu düşünürüm. Hepsi de işinde ekmeğinde gariban çocuklardı.
Ne dediysek inandıramadık. Hatta ben çıktım savunma yaparken “iktidar bunlarla birlikteyken de karşı çıkıyordum, şimdi de karşı çıkıyorum” dedim. Tutukluluğuna dediler. Sonra “Mor Beyin” olayı çıktı. Bizim de suçsuz olduğumuz kanıtlanmış oldu. Serbest kaldık. İlk mahkemede de beraat ettim. Ama hiç yoktan yere çoluğumdan çocuğumdan ayrı kaldım. Ben tutukluyken eve icra geldi. Yediğimiz damga ise en ağır olanı. “Allah kuru iftiradan saklasın” lafının ne anlama geldiğini ben gördüm. Yaşadım.
Benimle birlikte alınan çocukların da hepsi beraat etti. Ama onlar da mağdur oldular. Ben avukata dedim ki bizim hakkımızda hiçbir şey yokken neden tutukladılar? Bana “herkesi salsa ertesi gün hâkimi tutuklarlardı” dedi. Böyle bir şey olmaz. Sadece bizim hayatlarımızı mahvetmediler, memleketi de batırıyorlar. Kabullenemiyorum.
Vaktiyle beraber yediler içtiler. Şimdi bulaşıkları emekçiye garibana temizletiyorlar. Vaktiyle emekçiler olarak bunların başımıza musallat olmasını engelleyebilmiş olsaydık, bu kirli kavganın arasında kalıp ezilmezdik. Bunun tüm işçi sınıfına bir ders olmasını diliyorum.
Bursa’dan bir işçi
Bu yazı Gerçek gazetesinin Mart 2018 tarihli 102. sayısında yayınlanmıştır.