Üç Fransız’dan biri…
Bütün büyük burjuvalar ve düzen politikacıları birbirlerini kutluyor: Fransız demokrasisi büyük zafer kazanmış! Cumhurbaşkanı seçiminin ikinci turundan, Avrupa Birliği’nin ve Fransız TÜSİAD’ı Médéf’in sevgilisi, eski bankacı Emmanuel Macron galip çıkınca, ırkçı, AB karşıtı, güçlü devlet taraftarı Marine Le Pen yenilince sonuç Fransız burjuvazisinin gözüne böyle görünüyor.
Oysa gerçek durum bambaşka. Fransa halkının üçte birinden fazlası bütünüyle gerici, ırkçı, faşizmin bekleme odasında olan bir partinin cumhurbaşkanı adayına oy verdi! Çıplak gerçek budur. Bunun Fransız demokrasisinin büyük zaferi olarak sunulması, mezarlıktan geçerken ıslık çalmaya benziyor. Tehdit şimdilik savuşturulmuştur. Ama tehlike her zamankinden büyüktür!
Tarihi bir sonuç
Fransa’nın ön-faşist partisi Front National (Ulusal Parti-FN) 40 yıla yaklaşan tarihinde böylesine büyük bir zaferi hiçbir zaman kazanamamıştı. Partinin kadın başkanı Marine Le Pen, ilk turda sadece beş Fransızdan birinin oyunu alabilmişti. Şimdi ikinci turda bu oran üçte bire yükseldi. Bu, FN’in tarihi boyunca görmediği bir skordur. Parti en yüksek oranına 2014 Avrupa Parlamentosu seçimlerinde % 25 oy alarak ulaşmıştı. Oranın yüksekliği önemliydi, ama katılımın düşüklüğünün sonucuydu. Bu rekor şimdi 10 puan artışla kırılıyor, FN daha önceki doruk noktası olan % 25’ten % 35’e çıkıyor!
Oy sayısı bakımından durum daha da vahimdir. Marine Le Pen seçimin ilk turunda 7 milyonu aşkın oyla partisinin tarihi rekorunu kırmıştı. O güne kadar partinin en yüksek oyu Marine Le Pen’in kendisinin 2012 cumhurbaşkanı seçiminde aldığı 6,4 milyon olmuştu. 2015 il seçimlerinde 5,2 milyon, 2014 Avrupa Parlamentosu seçimlerinde ise 4,7 milyon oy elde etmişti parti. Görüldüğü gibi partinin son yıllardaki oyu 5-7 milyon arasında oynuyordu. Bu yazı seçim gecesi yazılıyor olduğu için henüz sonuçlar kesin değildir. Ama oyların dörtte üçünün sayılmış olduğu aşamada Le Pen’in oyu 9 milyonu bulmuştur. Yani muhtemelen alacağı oy 12 milyondan aşağı olmayacaktır! Sıçrama çarpıcıdır.
Yorumcular Le Pen’in iki tur arasında oyunu arttıramadığını söylüyorlar. Bir önceki paragraftaki sayılar bu yorumun saçmalığını ortaya koyuyor. Ama bir de tarihi karşılaştırma yapmak yararlı olur. 2002 yılında partinin kurucu başkanı ve Marine Le Pen’in babası Jean-Marie Le Pen de ikinci tura kalmıştı. Le Pen ilk turda aldığı 4,8 milyon oyu (% 16,9) ikinci turda ancak 5,5 milyona çıkartabilmişti (% 17,8). Oy arttıramamak işte budur. Oy oranını en az 14 yüzde puanı arttırmak, oy miktarını ise neredeyse iki katına (7 milyondan 12 milyona) yükseltmek değil!
Gelecek için büyük tehlike
İkinci turun sonuçları Fransa’nın geleceği için son derecede tehlikeli bir durum yaratmıştır.
· Le Pen’in oylarında iki tur arasındaki artışın en azından bir bölümü “Pazar’a kadar” değildir. Le Pen iki tur arasında Nicolas Dupont-Aignan adlı bir politikacıya, kazanırsa başbakanlık teklif ederek onu yanına çekmiştir. Bu politikacı ilk turda yüzde 5’e yakın oy almış, Fransa’nın önemli tarihi liderlerinden General de Gaulle’ün izleyicisi anlamında Golist bir şahsiyettir. Golist gelenek ilk kez FN’in çekim alanına girmiş bulunuyor.
· Fransa’da seçimler bitmemiştir. Haziran ayında bu sefer parlamento seçimleri (yine iki tur olarak) yapılacaktır. Le Pen ve FN bu seçimlere birçok avantajla girecektir. Bu avantajlardan ilki % 35’in rüzgârıdır. Bunun yanı sıra Fransız politik yelpazesinin iki hâkim partisinin ağır bir sarsıntı yaşandığı bir dönemde yapılacaktır parlamento seçimleri. Nihayet, FN ile Golistler seçime birlikte girecek gibi görünüyor.
· Le Pen seçim gecesi yeni ve daha geniş bir partinin kurulması için ilk çağrısını yapmıştır. FN gözlerini geleceğe dikmiş, etkisini arttırma çabası içine girmiştir. Bu etki ile kapitalizmin tarihinin en ağır krizlerinden birinden geçiyor olması gerçeği bir araya gelince, ön-faşist partinin bu seçimi kaybetse bile kazandığı yeni güç ve etki ile gelecek için büyük tehlike oluşturacağı kolaylıkla söylenebilir.
· Macron politikada acemidir. Partisi yoktur, yepyeni bir hareket kurmuştur, bu hareketin seçimlerden nasıl bir sonuçla çıkacağı belli değildir. Macron aslında Fransa’nın iki ana politik akımının (merkez sağın ve “sosyalist” adını taşıyan sosyal kapitalistlerin) iflasının yarattığı boşluğun ürünüdür. Boşluktadır. Desteğini hızla kaybedebilir. Bu da önümüzdeki beş yılı belirsizleştirerek ön-faşizm riskini arttıracaktır.
Kahrolsun Macron, faşizme karşı birleşik cephe için ileri!
Emmanuel Macron, Avrupa emperyalizminin, Fransız TÜSİAD’ı Médéf’in, bankaların adayıdır. Önümüzdeki dönemde Fransa işçi sınıfına saldırıları yükseltecek, Fransız ve Avrupa emperyalistlerinin çıkarlarına hizmet edecektir. Bu politikalardır ki, Fransız işçi sınıfının koskoca kesimlerinde yüksek işsizliğe ve ağır yoksunluk koşullarına yol açarak Marine Le Pen’e sempatinin artmasıyla sonuçlanmıştır. Macron önümüzdeki beş yıl içinde ön-faşizmin güçlenmesi için çok elverişli bir ortam yaratacaktır.
Ön-faşizme karşı mücadelenin yolu kapitalistlerin has adamlarını desteklemek değildir. Faşizme karşı esas mücadele, fabrikalarda, işyerlerinde, yoksul ve göçmen nüfusun yaşadığı varoşlarda, üniversitelerde ve okullarda ve tabii sokakta verilecektir. Bu mücadeleyi örgütlemek amacıyla bir birleşik işçi cephesinin kurulmasıdır önemli olan.
Devrimci İşçi Partisi’nin Fransa’daki kardeşi Renaissance Ouvrière Révolutionnaire işte tam da bu politikayı savunuyor.