Bindiler bir alamete…
Köprüyü geçene kadar…
Tayyip Erdoğan, bazılarının sandığının aksine, 15 Temmuz’da ne kadar zayıf olduğunu anladı. Uluslararası alanda yalıtılmıştı; ardında güvenebileceği bir silahlı güç yoktu; kendi partisinin içi bile kendisine ihanet edenlerle doluydu. Bu zor durumdan sıyrılmak için eski bir taktiğine başvurdu: bazı politikalarından ricat etti, AKP Genel Merkezi’ne dev Atatürk posteri astırdı, Kılıçdaroğlu’nun Taksim mitinginin önünü açtı. Bu zayıflığın en iyi belirtisi ise, aynen 7 Haziran seçimlerinden sonra olduğu gibi başkanlık iddiasının gündemden kaldırılması oldu. Köprüyü geçene kadar.
1 Eylül’de yargı yılının açılışı sırasında patlak veren tartışma ile birlikte Milli Mutabakat ilk yarayı aldı. Ama o dönemde Gerçek sitesinde yazıldığı gibi henüz yıkılmamıştı. Ne zaman ki Eylül ortalarında Bahçeli Tayyip Erdoğan’ın 15 Temmuz’dan beri ağzına bile alamadığı başkanlığın önünü açtı, işte o zaman Milli Mutabakat paldır küldür devrildi. Artık kılıçlar yeniden çekilmişti.
Ne var ki, CHP Kürt sorununda AKP’ye karşı açık arttırmaya giriştiği ölçüde ondan ciddi bir muhalefet yapması beklenemez. Ortadoğu konusunda CHP’den AKP’nin giriştiği maceralara karşı tutarlı bir ses duymak olanaklı değil. Bir burjuva partisi olarak CHP işçi sınıfının haklarının tırpanlanması konusunda da ciddi bir tavır takınamayacağı için AKP’nin kitle tabanını sarsması mümkün değildir. Kılıçdaroğlu, aynen Baykal döneminde olduğu gibi, laiklere, Alevilere, Kemalistlere dayalı bir politika izliyor. Bu da herhangi bir atılım yapmasını olanaksız kılıyor.
330’u bulalım derken dolar 3.30’u aştı!
Milli Mutabakat’ın bir sonucu, Tayyip Erdoğan’ın, burjuvazinin güçlerini karşı karşıya getiren sert politikalarının, uluslararası ve yerli sermayedarlarda yarattığı ürküntünün bir süre boyunca askıya alınması oldu. TÜSİAD güdümündeki Kılıçdaroğlu için Milli Mutabakat zaten bir dolar-borsa istikrar mutabakatıydı. İlki çökünce istikrar da çöktü. Erdoğan ile Bahçeli’nin 330’u bulması da, referandumda yüzde 50’nin üstü de riskli, ama bu arada dolar aldı başını, 3,50 liraya yaklaştı. Yarın daha da uçup gitmeyeceğine kimse garanti veremez.
Ortadoğu’da çok taraflı bir savaşın bataklığı… Başkanlık denen, sarsıntılara gebe macera… Avrupa Birliği ile üst perdeden gerilim… Bütün bunların geri planında her geçen gün yavaşlayan bir ekonomi… Türkiye boylu boyunca bir finansal ve ekonomik krize doğru dalış yapıyor. Erdoğan ve Bahçeli bindiler bir alamete, bakalım nereye gidiyorlar?
Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Aralık 2016 tarihli 86. sayısında yayınlanmıştır.