Cerablus-Mınbiç seferi: Türk-Kürt kardeşliğinin bağrına sokulmuş kama!
Gerçek gazetesi olarak Fırat Kalkanı operasyonu başlar başlamaz, açıklanan resmi gerekçenin gerçeği yansıtmadığını, operasyonun DAİŞ'ten ziyade Mınbiç'i DAİŞ'ten kurtaran Kürt YPG güçlerine yönelik olduğu değerlendirmesini yaptık. Zira Türkiye öteden beri DAİŞ'i tehdit sıralamasında üstlere yerleştirmiyor, hatta DAİŞ'e el altından verdiği destek dolayısıyla ulusal ve uluslararası mecralarda eleştiriliyordu. PYD/YPG güçlerinin Fırat nehrinin batısına geçmesi ise “kırmızı çizgi” olarak nitelendiriliyordu. “Fırat Kalkanı” ismi bile operasyonun esas amacının Kürt güçlerini Fırat'ın doğusuna itmek olduğuna işaret ediyordu.
AKP ve DAİŞ'in danışıklı dövüşü
DAİŞ'in AKP muhalifi kesimlere karşı düzenlediği Diyarbakır, Suruç, Ankara katliamlarında emniyet ve istihbarat birimlerinin ihmal, göz yumma hatta destekleri, sınır hattında TSK'ya bağlı subay ve astsubayların DAİŞ unsurlarıyla telefon dinlemelerine takılan işbirlikleri muhtelif yargılamalarda ortaya çıkmıştı. Son olarak AKP'nin aynı tutumunu Gaziantep'te DAİŞ'in bir Kürt düğününde bir çocuğa bağladığı bombaları patlatarak yaptığı katliam karşısında da gördük. AKP hükümeti timsah gözyaşları ile saldırıyı Suriye'ye girmenin vesilesi yaparken, düğünde katledilen çocukların cenazesinde AKP'li Şahinbey Belediyesi'ne ait kıyafet ve şapkalar giyen bir güruh ellerinde Türk bayraklarıyla mezarlıkta provokasyon düzenliyordu.
Nitekim askeri operasyon başlar başlamaz 24 saat içinde Cerablus hiçbir direniş görmeyen ÖSO milislerinin eline geçti. Takip eden günlerde ise TSK ve ÖSO güçleri DAİŞ'in bulunduğu batıya değil YPG'nin bulunduğu güneye doğru harekete geçti ve çatışmalar yaşandı. Bu yazının yazıldığı 2 Eylül tarihi itibariyle uluslararası baskıların da etkisiyle TSK ve ÖSO güçleri batıya, DAİŞ'in elindeki bölgelere doğru hareketlenmeye başladıysa da hâlâ bu bölgelerde ciddi ölçüde çatışmalar yaşanmıyor ve DAİŞ, mevzilerini ÖSO'ya terk ederek geriye çekiliyor.
Mezhepçi çeteler eliyle DAİŞ'e karşı mücadele tiyatrosu
Bu koşullar altında DAİŞ açısından büyük bir kayıp söz konusu değildir. DAİŞ'in daha önce ikmal ve ticaret yolu olarak kullandığı Türkiye sınırı bir miktar güneye çekilmiş görünmektedir. Bu bölgelere konuşlandırılan Türkmen ve Arap unsurlar tekfirci ve mezhepçi ideolojiye sahiptir. Dün çokça yaşandığı gibi yarın da bu unsurların DAİŞ, El Nusra gibi yapılara geçmeleri, onlarla aktif işbirliği içinde olmaları büyük olasılıktır. PYD/YPG güçlerine yapılan saldırılar ise DAİŞ'i askeri açıdan rahatlatan niteliktedir. PYD/YPG güçlerini kuzeye yönlendirmek zorunda kalmakta, böylece DAİŞ'in başkenti niteliğindeki Rakka ve geçiş bölgesi El-Bab üzerindeki askeri baskı hafiflemektedir.
ABD emperyalizmi Suriye denkleminden çıkarılmalıdır
TSK'nın ve taşeron unsurların bölgedeki askeri varlığının hiçbir anti-emperyalist yönü yoktur. Bilakis ABD bu operasyonu meşru görmüş ve desteklemiştir. ABD, PYD/YPG güçlerinin Fırat'ın doğusuna çekilmesinde de Türkiye ile hemfikir durumdadır ve Kürtlere bu yönde baskı yapmaktadır. Diğer yandan ABD'nin müttefiki gördüğü iki gücün, TSK ile PYD’nin boylu boyunca çatışmaya girmesini istemediği, gerilimi kontrol ederek her iki gücü de kendi siyasi etki dairesi içinde tutmaya çalıştığı görülmektedir. Öyle ki Fırat Kalkanı operasyonunda sahaya çıkan askeri güçler NATO ordusu TSK, CİA beslemesi ÖSO'cular, ABD destekli Kürt grupları ve ABD ile Türkiye'nin yarattığı bir Frankenştayn olan DAİŞ'tir. Bu denklemin tarafları ABD ile ilişkilerinde köklü değişikliklere gitmediği sürece her türlü sonuç emperyalizmin lehine olacak, savaşın bedeli ise Türk, Kürt ve Arap halklarına ödetilecektir.
Devrimci İşçi Partisi'nin bu konuda önerdiği siyasal yaklaşım son derece önemlidir. DİP, halkların kardeşliğini ve anti-emperyalizmi birbirinden ayrılmaz ilkeler olarak savunuyor. Mezhepçi çetelere verilen desteğe ve bu temelde TSK'nın katılımıyla yürütülen Cerablus-Mınbiç operasyonuna karşı çıkıyor. Şu anda Kuzey Suriye coğrafyasında bir halklar boğazlaşmasını engelleyecek tek seçeneğin, Türkiye'nin NATO'dan çıkması, İncirlik üssünün kapatılması ve Rojava'dan her türlü emperyalist üs ve askerlerin kovulması ile sağlanabileceğini savunuyor. Gerçek tüm yalınlığı ile ortadadır, emperyalizmle birlikte yürünecek yol yoktur: Türk, Kürt ve Arap halklarının kardeşliği ve birliği temennilerle, empati çağrılarıyla değil halkların düşmanı emperyalizmle mücadele ederek, Suriye ve Ortadoğu denkleminden emperyalizmin çıkartılmasıyla sağlanabilir!
Cerablus-Mınbiç seferine hayır! CIA beslemesi mezhepçi çetelere desteğe son! Türkiye NATO'dan çıksın! ABD Rojava'dan kovulsun! ABD ile savaş, Kürtlerle barış!