Fırat kalkanı bataklığa saplanıyor
Fırat Kalkanı operasyonu üçüncü ayına girerken, TSK destekli ÖSO grupları Azez ve Cerablus arasındaki bölgeyi kontrol etmeyi başardı. Ancak operasyonun gidişatı giderek karmaşık bir hâl alıyor. Ekim sayımızda harekât El Bab'a yöneldikçe, TSK ve ÖSO güçlerinin hem YPG'nin başını çektiği Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile hem de Suriye ordusu ile karşı karşıya gelebileceğini belirtmiştik. Erdoğan'ın sürekli olarak Rakka operasyonunda yer almak istediğini açıklamasına rağmen, Rakka yolu üzerinde stratejik öneme haiz El Bab'ın TSK/ÖSO güçlerinden önce Suriye ordusunun (ya da SDG'nin) eline geçebileceğini ve bunun Erdoğan'ın Suriye politikası açısından siyasi bir hezimet anlamına geleceğini söylemiştik.
Geçen zaman zarfında SDG Tel Rıfat üzerinden El Bab'a doğru yürüyüşünü sürdürdü, Suriye ordusu ise bölgedeki tahkimatını arttırıyor. Dâbık'ı TSK'nın doğrudan desteği ile zar zor alabilen ÖSO gruplarının ise bırakın Rakka'ya yürümeyi El Bab'a ulaşması bile oldukça şüpheli hale geldi. Fırat Kalkanı'nın en büyük destekçisi ABD bile bu durumu gördüğü için Rakka operasyonunda YPG'nin yer alacağını açıklamak zorunda kaldı. Bu durum Türkiye'nin kırmızı çizgi olarak kabul ettiği Afrin ve Kobani kantonlarının El Bab üzerinden birleşmesi olasılığını tekrar gündeme getirdi. Baştan beri söylediğimiz gibi Erdoğan ve AKP'nin Suriye politikasının önceliği Kürtleri engellemek olduğundan ve DAİŞ'le mücadele çoğu kez bir örtü işlevi gördüğünden gelişmeler iktidar cephesinde büyük endişe uyandırıyor. Nitekim TSK güçleri DAİŞ'i bırakıp El Bab'a giden yolda stratejik bir kasaba olan Tel Rıfat'ı ele geçiren SDG güçlerini vurmaya başladı ve işler daha da karmaşık hale geldi. Zira Suriye ordusu bu girişime Fırat Kalkanı'na katılan ÖSO güçlerini havadan vurarak cevap verdi. Bu sıcak çatışmalara Suriye'nin, Türk Hava Kuvvetleri'ne ait uçakların Suriye hava sahasını ihlal etmesi halinde vurulacağına dair açıklamalarının eşlik ettiği de unutulmamalı.
Kamuoyunda, tereyağından kıl çeker gibi girer, Kürt koridorunu önler, Rakka'ya yürürüz havası yaratarak halkı kandıran Erdoğan ve AKP iktidarı, Fırat Kalkanı'nda adım adım batağa saplanıyor. Hem Kürtlerle hem de Suriye ile boylu boyunca savaşa girme ihtimali son derece yakın bir olasılık haline gelmiş durumda. Bu savaş Türkiye içinde Kürt sorununu daha da kanlı bir mecraya sürükleyebileceği gibi Rusya'nın da askeri olarak Türk ordusu ile karşı karşıya gelmesi riskini barındırıyor. Erdoğan ve AKP'nin hamasi nutuklarla güttüğü maceracı politika kanlı bir çıkmaza sürükleniyor. Türkiye, Rusya ve Suriye ile karşı karşıya geldikçe ABD ve NATO'nun daha fazla nüfuzu altına girmesi, TSK'nın adım adım daha fazla emperyalizmin taşeronu olarak kullanılması söz konusu olacak. Tüm olasılıklar Türkiye'nin işçi ve emekçi halkının, bölge halklarıyla birlikte ödeyeceği bedelleri arttırıyor.
Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Kasım 2016 tarihli 85. sayısında yayınlanmıştır.