Başa gaz kapsülü atan kimlerdense, kurşun sıkan da onlardan
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın Diyarbakır programı sırasında içinde bulunduğu aracın arka camında ve baş hizasında bir kurşun izi tespit edildi. Kurşun geçirmez cama sahip olan araçta bu tür bir izin olması Demirtaş'a suikast girişiminde bulunulduğuna işaret ediyor. Saldırı esnasında herhangi bir ses duyulmaması ise susturuculu bir silah kullanılmış olma ihtimalini gündeme getiriyor.
Demirtaş'a yönelik suikast iddialarına Diyarbakır Valiliği'nden hızlı şekilde yalanlama geldi. İzin bulunduğu yerde herhangi bir silah atış artığına rastlanmadığı söylendi. Valilik tarafından yapılan bu açıklama Demirtaş'ı ve HDP'lileri rahatlatmalı mı? Onlarca gün Diyarbakır'ın ilçelerini abluka altına alan, emrindeki özel harekat polisleri, Suriye'deki tekfirci çetelere özenerek tekbir getirip, havaya silah atışı yaparak kutlama yapan, yine yönettiği il sınırları dahilinde Esedullah Tim adı altındaki ne idüğü belirsiz kontrgerilla timlerinin sokaklara ırkçı tehditlerle yazılamalar yaptığı ve sivilleri katlettiği bir Valilik makamının açıklamasına güven duyabilmek mümkün mü?
Üstelik daha bir hafta öncesinde yine aynı Valilik emrindeki polisler HDP'nin diğer Eş Başkanı Figen Yüksekdağ'ın başına hedef alarak gaz kapsülü fırlatmamış mıydı? Bu partinin il ve ilçe yöneticileri ile milletvekillerine saldırmamış mıydı?
Silah artığı yoktur diyerek kestirip atanlar, suikast girişiminin de sorumlularını bulma görevinden kaçacaklarını düşünüyorlar. Oysa tam da meselenin üzerini kapatmaktaki aceleciliğiyle, tetiği kim çekmiş olursa olsun, Erdoğan ve AKP'nin iktidarı ile onun Diyarbakır'daki sömürge valisi kaçınılmaz olarak baş şüpheli mertebesine yerleşiyor.