Fabrikalardan Haberler
Gerçek Gazetesi'nin her ay düzenli olarak yayınladığı "Fabrikalardan Haberler" köşesi Ekim ayında da Tuzla'dan, Bursa'ya, turizm'den, metal sektörüne çeşitli fabrikalardan, iş yerlerinden işçilerden gelen haberlerle dolu. Örgütlenmekten başka yolumuz yok
23 Ekimdeki mahkemeye hazırlanıyoruz
Sendikalı olduğumuz için işten atıldığımız İstanbul Pendik'te bulunan fabrikamızda günlerdir direnişimizi devam ettiriyoruz. Direnişimizde pek çok adım ve evre geçirdik, pek çok baskıya maruz kaldık. İşverenimizin bizi attığı yetmiyormuş gibi hiçbir delil olmaksızın bize açtığı davalara gidip geliyoruz. Bizim açtığımız işe iade davasının ilk duruşmaları da farklı gruplar ve günler olmak üzere görüldü. Mahkemenin ikinci aşamasının ilk duruşması ise 23 Ekim'de Kartal Adliyesi’nde gerçekleşecek. Tüm emekçileri birlikte bu hukuksuzluğa karşı mücadele etmeye çağırıyoruz.
Serapool direnişinden bir işçi
İTÜ’de söylemin uygulamaya geçirilememe hali
Ben İTÜ’de çalışan bir taşeron temizlik işçisiyim. Taşeron işçiliğin tanımını tam da burada, hakkımızda “satın alma yöntemiyle gelen arkadaşlar” diye bahsedildiğinde anladım aslında. Taşeron demek, alın terinin ihaleye çıkarılıp piyasalaştırılması demekmiş, biz işçileri bölmek demekmiş.
Taşeron işçilerin İTÜ yönetiminin gözünde hiçbir değeri yok, örneğin bizim dışımızda birçok yönetici, idari amir, personel okulun kreşinden lojmanına kadar faydalanabiliyorken; okulda en ağır işleri yapan, hatta kimi yöneticilerin özel işlerinde dahi çalıştırılan biz taşeron işçiler okulun sağlık hizmetlerinden dahi faydalanamıyoruz. Örneğin İTÜ’de sağlık hizmeti veren Mediko’ya gittiğimizde “ Biz size bakamıyoruz” cevabıyla karşılaşıyoruz. Bizden kat kat daha fazla maaş alanlar, personel servisini kullanıyor, bizim personel servisini kullanmamız, ekstra yol parası aldığımız gerekçesiyle engelleniyor. Ekstra yol parası diye bize verdikleri ise sadece 40 lira. İlim irfan yuvası denen bir yerde bu muameleyle karşılaşmak, bunları yaşamak zorumuza gidiyor. Ben emeği sömürülen, alın teri ihaleye çıkartılan bir taşeron işçisi olarak bu yazıyı yazdım. Okuyan herkesin bu yazıdan bir ders çıkartması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü İTÜ, bizi zor koşullarda ucuza çalıştırarak kendi sloganını hayata geçiremediğini gösteriyor. “Asırlardır Çağdaşlık”
İTÜ’den taşeron bir işçi
Sorunlarımızı çözmemiz gerekiyor
Kurumsal bir şirkette çalışıyorum. Toplam dokuz saat çalışma saatim var. Bir saati molada harcanıyor. Fakat bir saat molamı tam olarak kullandığım söylenemez. Üstelik sadece tek bir departmana da bağlı değilim. İşi çok olan veya bir anda yoğun olan bölümlere yardım etmek de ayrı bir yüktür benim için. Bunları yazma sebebim engelli kadrosunda olmam. Daha sağlıklı bir insan olsam belki bu kadar şikâyetçi olmam. Çok geç kapanış yapıldığı için ve temizlik görevlisi de az olduğu için bir takım işler benimle birlikte diğer çalışma arkadaşlarımı da etkilemekte. Maaş olarak iyi bir miktar kazansam da benden daha sonra işe başlayan çoğu insanla tecrübeli eleman olarak aynı kazanç içinde bulunmaktayım. Bunu da bir haksızlık olarak görüyorum. Kendimi tabii ki işçi olarak, emekçi olarak görüyorum. Bu sebeplere bir çözüm bulunması gerekiyor. Hak, emek böyle gasp edilmemeli!
Ataşehir’den bir turizm işçisi
Patronun keyfi uygulamalarına ancak örgütlü olursak karşı koyabiliriz
Ben İstanbul Tuzla semtinde bulunan İdevit Seramik fabrikasında çalışıyorum. İdevit aslında mücadeleci işçilere yabancı sayılmaz, çünkü patronu işçi düşmanı Serapool Fabrikası'nın sahibinin kardeşi. İşçilerin çalışma koşulları açısından bakıldığında şartlar tıpkı Serapool gibi, iyi değil. 10-15 arasında kadın işçi çalışıyor. 10 kişi de Suriyeli işçi çalışıyor. İşçiye maaş ve asgari geçim indirimi veriyor başka sosyal hakları yok. Buraya daha önceden sendika getirmek istemiş işçiler fakat 30 kişinin hepsinin çıkışını vermişler. Benim çalıştığım dönemde de kalıphanede işçiler ücretlerin adaletsizliğinden dolayı üç gün iş durdurdu. Fakat patron, işine gelmeyen çıkar gider diye işçiye kapıyı gösterdi. Buradaki işçilerde de örgütlenme olmadığından patron keyfi uygulamalar yapıyor. Hayatın getirmiş olduğu ekonomik zorluklar, işçiyi onlar için biçilen bir yaşama itiyor.
İdevit Seramik'ten bir işçi
İşverenden gözdağı, bizden mücadele!
2011 yılı beşinci ayın 15'inde Me-Par Nakliyat'ta oto çeker bölümünde tır şoförü olarak işe başladım.
30 Haziran 2011'de kullandığım aracın plakasına 200 lira ceza gelmiş. Bu cezayı ödemişler. Ceza ödendikten sonra ben Me-Par Nakliyat'ta beş ay daha çalıştım ve bu zaman diliminde bana cezayı ödemem konusunda hiçbir şey söylenmedi.
31 Aralık 2011'de Afyon'dan Bursa'ya seyir halindeyken Eskişehir İnönü'de tek taraflı kaza yaptım ve beni 3 Ocak 2012'de işten attılar. Çelik Kobra denilen bir firmada aracı tamir ettirmişler ve masrafı olan 12.500 lirayı bana icra yoluyla gönderdiler. Bu durum mahkemeye taşındı ve davayı kazandılar. Dava şu an temyizde, kararın sonucu ne gelecek bekliyorum. Bu arada bunlar yetmezmiş gibi bir de 200 liralık bir ceza için 2014'te itiraz ettim, 2015'te aynı dosyayı yine işleme koymuşlar. Bursa 13. İcra Dairesi'nde yine bu dosyaya itiraz ettim.
İşverenin yapmak istediği, işçileri, emekçileri ezmek. ''Ben sermayeyim, benimle iyi geçinin iyi geçinmezseniz sürünürsünüz.'' diyor.
Biz bu işyerinde, Gürsoy Me-Par Nakliyat'ta Tümtis Sendikası olarak örgütlenme yapmıştık. İki sefer yetki aldık fakat sözleşmeyi gerçekleştiremedik.
İşverenin itirazı üzerine 60 günde sonuçlanması gereken bir dava neredeyse bir yılı geçti sonuçlanmadı, hâlâ Yargıtay'dan sonuç bekliyoruz. 172 gün direniş yaşadık bir sonuç alamadık, mücadelemiz mahkeme yoluyla devam ediyor. Başaracağımıza inanıyorum.
Me-Par'da çalışmış bir işçi
Sendikalı olduğumuzu duyunca tazminat vermeye razı oldular
Yaklaşık 6 yıldır Tuzla’daki Kimya Sanayicileri Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan Toksel Makina’da çalışıyorum. Fabrikamızın bu yılsonunda taşınacağı haberini aldığımızdan beri tedirginiz. İlk bu haber geldiğinde, işletme müdürü, bizimle yaptığı toplantıda ''Hiçbirinize tazminat vermeyiz'' demişti. Daha sonra bizim sendikalı olduğumuzu duyunca ve de sendika fabrikamızda hızla üye sayısını arttırınca, bayramdan önce bir toplantı daha yaparak bütün haklarımızın eksiksiz ödeneceğini, isteyen herkesin diğer fabrikada da çalışabileceğini söyledi. Biz bu olayda, sendikanın lafının bile patronlara nasıl geri adım attırdığına şahit olduk. Şu anda ise bütün prosedürleri uygulamaya çalışıyor, talep ettiğimiz her şeyle ilgileniyorlar. Bu kazanımda, elbette ki bundan birkaç ay önce farklı şehirlerde hakları için greve çıkan metal işçilerinin payı var. Toksel Makina sendikalaşma deneyiminden bütün işçilere sesleniyoruz: Sendikalı olun, güçlü olun.
Toksel Makina’dan bir işçi
Bu davadan dönmeyiz
Bir tarafta işçiyi asla düşünmeyen yönetim, bir tarafta işçiyi parayla satın almaya uğraşan Türk Metal, bir tarafta da derdine çare arayan işçi...
Bize eylem döneminde istediğimiz sendikaya geçme hakkımızın olduğunu söyleyen fabrika şimdi Türk Metal ile el ele vermiş, herkesi Türk Metal'e döndürmeye çalışıyor. En son oynanan oyun, Türk Metal'e geçenlere Kurban Bayramı'nda 150 TL'lik erzak çeki dağıtımı. Türk Metal'e geçen ve Türk Metal'de olan bütün işçilere çek verilirken boşta ya da herhangi bir sendikaya bağlı bulunan işçilere bu çek verilmedi ve fabrika yönetiminden ses çıkmadı.
Türk Metal'e geri dönüşler oldu ve bu dönüşlerin büyük çoğunluğu küçük şehirlerden gelen ve gerçekten çalışmak zorunda olan insanlar. Çoğu kişinin psikolojisi bozuldu. Giderek artan mobbing uygulamaları, Türk Metal temsilcilerinin sahte yakınlaşmaları, yapmacık tavırları çekilmez hâle geldi.
Aylardır işçi sirkülasyonu var fabrikada. Gelen durmuyor, duran da biraz kendini toplayıp çıkmanın peşinde. 18-40 yaş aralığında insanlar işe başlıyor. Büyük bir kısmını çoluğunu çocuğunu büyütmüş eve katkıda bulunmak isteyen kadınlar oluşturuyor. İşe her başlayan da “Bu kadar olduğunu tahmin etmiyorduk” diyor.
Yukarıdan gelen baskıların yanı sıra Birleşik Metal'in ilgisiz ve pasif tavrı da Türk Metal'e dönüşlerin sebebi oldu. Ama emekçinin davası ortada duruyor. Bu davadan dönmeyiz diyen arkadaşlarımla 2017’ye kadar büyük bir yol kat edeceğiz. Zafere giden yolda çekilen çile kutsaldır.
Kocaeli-Gölcük Ford Otosan'dan bir işçi
İşçiye gelince ne hukuk ne de adalet!
Ben Bağcılar’da bir metal işçisiyim. Fabrikada seri üretim yapıyoruz, çok dalgınlık oluyor. Zaten önlem falan yok. İş kazası geçiren oluyor. İş kazası geçirdiğimizde patron bir gün izin veriyor. Kendi adamını peşimize takıp, hastanede iş kazası dememizi engelliyor. Hastane zaten patronun dostu. Nerede hukuk? Nerede adalet? İşçiye oldu mu, tüm yasalar fasa fiso. Yasalar sadece göstermelik. Vatandaşlık değil, kölelik sistemi bunun adı.
Bağcılar’dan bir metal işçisi
Büyüyen onların sermayeleri, küçülen ve sömürülen biz işçileriz
Selam olsun çeliği emeği ile dövenlere, selam olsun metal ateşini yakanlara, grevlerle selam duranlara ve duracak olanlara! Dünden bugüne umudu topraklara saçanlara! Renault’dan Tofaş’a büyük metal grevinde Türk Metal çetelerine fabrikaları dar edenlere! Pres Metal’den biz de varız bu haklı mücadelemizde!
Tofaş’a, Renault’ya ve Mako’ya yedek parça üretiyoruz. Fabrikamız 2014/2015 Bursa kalite ödülü aldı, işçiler ise asık, yorgun, üzgün, hayat şartlarının kırışıklıklarını aldı yüz ifadelerine fazla mesailerle. Türkiye'de yedek parça üretiminde üçüncü olduk. Büyüyen onların sermayeleri, küçülen ve sömürülen biz işçileriz. Bir de başımızda kaizen ( sürekli iyileştirme ) diye bir bela var. Yani büyümelerin akıl küpleri biz işçiler, kaizen denen şey ise fabrikada üretim alanlarında fabrikayı daha fazla nasıl kârda ve verimde tutarız, nasıl işçiler arasında rekabet yaparız düşüncesiyle oluşturulan bir bela! Yılda en az iki kere kaizen yapmak zorundayız. Ödül olarak bir akıllı telefonla veya bir televizyonla avutuyorlar bizleri. Onlar ise sermayesine sermaye katıyorlar. Ayrıca gece vardiyasında çalışıp bir de üstüne dört saat mesai eklenmesi kaza riskini arttırıyor. Onlar için üretim hızlansın yeter. Uykusuz kalmışsın, çocuklarının eşinin yüzünü görememişsin ne önemi var! Cuma günleri Cuma namazına giden işçilerin bir saat mesailerini kesiyorlar. Sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya için örgütlenmeye, mücadeleye…
Bursa'dan Pres Metal işçileri
Yeni modelin üretimi başladı, hem mesailer hem baskılar arttı
Türk Metal kendi üyelerine 150 TL hediye çeki verdi. Bu hediye çeklerini işyerindeki temsilcilik odasında vermeye kalkınca tepkiyle karşılaştılar. Yönetim tabii ki bu tür şeylere sessiz kalıyor. Alttan alta Türk Metal'e geri dönüşlerin olmasını umuyor. Çelik İş ise yetersiz bir görüntü sergiliyor. Son dönemde Koç'un fabrikaya gelmesinin ardından yeni modelin üretimi başladı. Sürekli mesaiye kalıyoruz. Vardiyada dört gün üst üste gece dörtte işten çıkılıyor. Savunma almalar devam ediyor. En son bayramda üç gün mesaiye gelen oldu. Dörtte paydos vardı, arıza oldu diye altıya çektiler. Kalmayanlara tutanak tuttular. Bu tutanaklardan bir şey çıkacağı yok ama işçilerin gözünü korkutuyorlar. Yeni giren işçilerin pek çoğu yoğunluğa ve baskıya dayanamıyor, ayrılmayı düşünüyorlar. İşçiye yeniden direnç katacak bir sendikaya ihtiyaç var.
Bursa Tofaş'tan bir işçi
Türk Metal'in son çırpınışları
Renault'da gittikçe tükenen Türk Metal yeni sendikacılar atamış. Hepsi de eylemlerde ön planda olup Türk Metal’e hakaret, küfür eden adamlardan oluşuyor. Akıllarınca kaleyi içten fethedecekler ama böyle yaparak kendilerine ve seçtiklerine daha çok cephe aldığımızı düşünemeyecek kadar da akılsızlar. Birleşik Metal'e geçişler hâlâ devam ediyor. Çoğunluğu sağladık. Kafamız artık rahat. Yılbaşında iki haftaya yakın duruş gözüküyor her sene olduğu gibi. Ağustosta olduğu gibi birlik beraberliğimizi koruyarak ve güçlendirerek yeni yıla gireceğiz. Sağlam adımlarla yürüyoruz. Güzel günler göreceğiz güneşli günler hem de çok yakında!
Bursa Oyak Renault'dan bir işçi
Birleşik Metal'e katılan Oyak Renault işçileri hoşgeldiniz!
Ağır ağır geldiler, sonra her gün geldiler, artarak geldiler, kadınları, çocukları ve alkışlarıyla, yoğurt mayalar gibi geldiler, pişkin ekmekleri bölüp de paylaşır gibi su gibi ateş gibi her gün yeni ağızlar eklendi ağızlarına, yeni yollarla tanıştı ayakları, her gün yeni kabuklar çatladı yeni kulaklar işitmeye başladı söylediklerini. Ve adını değiştirecekler bu köle düzeninin...
Hoş geldiniz Oyak Renault'nun kararlı ve yiğit işçileri, sınıf kardeşlerim. Bundan sonra söz söyleme sırası bizlerde. Müsaade edilmez deneni müsaade beklemeden yaptınız, olmaz deneni oldurdunuz. Yıllardır kanımızı emen MESS! Titre! Metal işçisi birleşerek büyüyor. Çaldığın alın terinin hesabını sormaya, hak ettiğini almaya geliyor. Bundan sonra söz de karar da bizim!
Bursa Prysmian'dan bir işçi
Bursa’dan bir metal işçisisinden Metal İşçisinin Sesi şiiri
Mücadele ver ateş bize
En büyük can suyunu ver
Toprağa işle bizi kavgayla
Aç kalsak da yılmadan
Lazım bize çelik yumruklar
İnsan ateş ver yarınlar için bize
Şanlı bir kavga var zulme karşı
Çelik eğilir çarkın dişlerinde grev ile
İnsan korkma görülen ki.
Sevdan görülen ellerin
İnan nasırlı ellerin gücüne ve
Ne de kork o zulmün ateşinden
İşçiler ateş verin metaleşçiler ateş verin metale
Ne eğilelim ne de çürüyelim bu sömürü çarkında
Son kavgaya hazırız
En son biz de varız bu kavgaya
Sen neredesin nasırlı ellerinle çelik yumruk
İnan ki toprağa, inan ki suya, inan ki yeşerelim kavga da..
Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Ekim 2015 tarihli 72. sayısında yayınlanmıştır.