Uyan, artık uykudan uyan!
Türkiye düne (25 Temmuz Cumartesi gününe) Hava Kuvvetleri uçaklarının Suriye’nin kuzeyinde DAİŞ (IŞİD) mevzilerini vururken bir yandan da Irak’ın Kürdistan bölgesindeki PKK kamplarının bombalandığı haberiyle uyandı. Daha öncesini bir yana bıraksak bile 2012 sonu - 2013 başından beri TSK ile PKK arasında fiili bir ateşkesin devam ettiği hatırlanırsa, PKK kamplarının vurulmasının siyasi bakımdan ne kadar büyük bir olay olduğu hemen ortaya çıkar. Türkiye, sadece Suriye sınırları içinde bir savaşa değil, aynı zamanda kendi topraklarında 30 yılı aşkın süredir devam etmekte olan, ancak son birkaç yıldır sessizliğe bürünmüş olan Kürt savaşına da yeniden sürükleniyor. Bunun geçmişte yapılan politik analizler ve benimsenen siyasi tutumlarla ilgili çok şeye ışık tuttuğu ortada. Ama bunları şimdi, savaş başlarken tartışmak doğru değil, vakti gelecek. Ne var ki ezilenlerin saflarındaki aldanma, önümüzdeki görevleri engelleyeceği için bu konularda gecikmeden uyarı yapmak görev.
Türkiye düne DAİŞ’in yanı sıra PKK kamplarının da vurulmasıyla uyanırken Cumhuriyet gazetesinin birinci sayfasında bütün bu haberlerin arasında bir haber yer alıyor ki, dünyadan haberi olan herkes bu haberi gözleri faltaşı gibi açık okuyacaktır. Sayfanın orta yerinde bir manşet: “PYD memnun oldu”. Kobani (Kobanê) Kantonu Dışişleri Bakan Yardımcısı İdris Nassan gazeteye demeç vermiş. Bakın bu memnuniyet özette nasıl ifade ediliyor: “Kobane Kantonu Dışişleri Bakan Yardımcısı İdris Nassan, Türkiye’nin IŞİD’i vurmasını memnuniyetle karşıladıklarını, bunun Türkiye ile YPG arasında koordinasyonu artıracağını söyledi.”
Daha şimdiden sorunun ana hatları ortaya çıkıyor. Kobani yetkilisi, Türkiye’nin IŞİD’i bombalamasının gerçekten sadece IŞİD’e karşı olduğuna inanmış ki bu demeci vermiş. Erdoğan’ın 2012’den beri Rojava ile uğraştığını, bu bölgede onun esas hedefinin kendileri olduğunu, IŞİD’i bombalamanın bile aslında Türkiye’nin ilk anda Cerablus’u kontrol altına alması için olduğunu anlayamamış. O kadar anlayamamış ki, arkasından Türkiye ile YPG arasında “koordinasyonun artacağını” söylüyor! Anlaşılan, bu arada Türkiye, ABD ile İncirlik üzerine anlaşacağı için bakan yardımcısı ABD ile aralarındaki koordinasyona şimdi Türkiye’nin de katılacağını zannederek memnun olmuş. Nitekim şöyle diyor:
“Türkiye’nin operasyonla ilgili bize bilgi vermesine gerek yoktu, çünkü hava operasyonuyla vurulan bölgeler YPG’nin kontrol alanı dışında. Bunu ABD ile koordine ettiklerini anlıyoruz. Bu yeterli.” Ezilen bir halkın temsilcisinin Türkiye’nin NATO ortağı ABD’ye bilgi verilmesini gerekli ve yeterli görmesi, ne kadar acı. Ama yanılsama zaten oradan başlıyor.
Nassan, mükemmel bir düz mantık ile esas çıkarsamasını da dile getiriyor: “ABD ile YPG arasında bir işbirliği var. YPG, uluslararası koalisyonun bir parçası. Şimdi bu gruba Türkiye de katılıyor. Bu mücadelede koalisyon ile birlikte olan YPG yönetimi ile Türkiye’nin bundan sonraki IŞİD karşıtı operasyonlarını koordine etmesi gerekecektir. Bu sevindirici bir adım.” Diyalektik ise, Türkiye gibi bir bölge gücünün denkleme girdiğinde denklemin ne hale geldiğini, somut durumun verilerinin değişip değişmeyeceğini düşünürdü önce. Nassan sadece 1 + 1’e 1 daha eklenince 1 + 1 + 1 sonucuna varıyor. Oysa bazen, yeni 1 eski 1’i iptal eder!
Kobani sorumlusunun bu sözleri gazeteciye söylediği 24 Temmuz günü ile gazetenin demeci yayınladığı 25 Temmuz günü arasında 24 Temmuz’u 25 Temmuz’a bağlayan gece var. Türkiye, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi toprakları üzerinde yer alan birçok PKK kampını bombalıyor. Hani bir söz vardır: çok çabuk ortaya çıkan yanılgılar için “daha mürekkebi kurumadan” denir. Nassan’ın sözleri, daha mürekkep kâğıda verilmeden yanlış çıkmış oluyor!
Nassan, ABD ile YPG arasındaki koalisyona pek güveniyor ya. ABD Savunma Bakan Yardımcısı Brett McGurk’ün resmi twitter adresi aracılığıyla dile getirdiği Türkiye’ye destek konusuna da bir göz atsa iyi eder. McGurk “PKK’nin Türkiye’deki terörist saldırılarını şiddetli biçimde mahkûm ettik, müttefikimiz Türkiye’nin öz savunma hakkına da bütünüyle saygı duyuyoruz” yazmış. Belki YPG’den daha fazla Türkiye ile işbirliğini önemsiyordur, kim bilir!
Şimdi, ABD’ye güvenilerek yapılan başka hesapların da gözden geçirilmesi gerekecek. İşin ciddiyeti ortaya çıktı. Umarız Rojava ve PYD yöneticisi hevaller bu andan itibaren hakikatle biraz daha az hayalci biçimde yüzleşirler.
Biz deriz ki, Rojava geçtiğimiz üç yılı Ortadoğu’nun ezilen halklarını emperyalizme ve tekfirciliğe karşı kendi etrafında toplamak ve ortak bir kurtuluşa doğru yürümek üzere toplamaya çalışsaydı, gelecek için Rojava’nın da, bölgenin diğer ezilenlerinin de şansı çok daha yüksek olurdu.
Ama hâlâ çok geç sayılmaz.