Ortadoğu iç savaşına doğru yeni adım: Yemen’de vekâleten savaş
Ortadoğu karşı devriminin yönetici yerli gücü Suudi Arabistan’ın önderliğinde bir dizi Arap ülkesinin hava kuvvetlerinin Yemen’in başkenti Sana’yı hava bombardımanına tutması, Ortadoğu çapında mezhepler ekseninde bir savaşın gittikçe yaklaştığını ortaya koyuyor. Bilindiği gibi, bundan bir süre önce Şii Husiler Yemen’in başkenti Sana’yı ele geçirmiş ve ülkenin yönetimine el koymuşlardı. Cumhurbaşkanı Abd Rabuh Mansur el Hadi başkent Sana’dan ülkenin güneyindeki ikinci büyük kenti ve uluslararası bir liman olan Aden’e kaçarak Husilere karşı bir savaş başlatmanın hazırlıklarını yapmaya başlamıştı. Körfez ülkelerinin başını çektiği askeri operasyon bu bağlamda düzenlendi. Operasyonun amacı Husileri geriletmek ve sonunda iktidardan düşürmek, Mansur el Hadi’yi yeniden iktidara getirmek.
Suudi önderliğindeki koalisyonun iddiası, Mansur el Hadi’nin ülkenin “meşru” cumhurbaşkanı olduğu. Bu karanlıkçı çetenin bölge insanının belleğinin unutkanlıkla malûl olmasını umarak konuştuğu açık. Hadi’nin kendisi Yemen’de 2011-2012 yıllarında yaşanan ve büyük Arap devrimi dalgasının önemli bir örneği olan devrimci kalkışmanın sonucunda ülkenin o dönemdeki başkanı olan Ali Abdullah Salih’in yerini Suudi’lerin “düzenli geçiş” stratejisi çerçevesinde, onların basıncıyla almıştı. Salih başkanken onun yardımcısı olan Hadi, böylece ülkenin başkanının anayasal çerçeve dışında görevinden alınması sayesinde başkan olmuştu. Kendisi Salih’i devirirken iyi, ama başkaları onu devirince o birden “meşru” başkan oluyor! Suudi yalanı bu kadar kuyruklu! Tevekkeli değil, kendisi de 1978’den 2012’ye kadar ülkeyi demir pençe ile yöneten Ali Abdullah Salih Sünni olduğu halde Şii Husileri destekliyor! İşte Arap dünyasının hâkim sınıf politikaları ve “devlet adamları”nın tıyneti bu kadar!
Suudilerin öteki Sünni Arap ülkelerini de peşlerine takarak giriştiği operasyon, doğrudan doğruya Yemen’in Ortadoğu çapında ülke ülke yapılmakta olan Sünni-Şii mücadelesinin yeni savaş tiyatrosu haline gelmesinin resmidir. Mısır devletinin adı açıklanmayan temsilcileri, hava bombardımanının ardından kara operasyonunun geleceğini söylüyorlar. Zaten hava bombardımanıyla aynı gün Mısır’ın Şarm-el-Şeyh kentinde Arap dışişleri bakanları toplanarak bu hafta sonu devlet başkanlarını bir araya getirecek bir zirvenin ön hazırlıklarını yapıyor. Zirvenin amacı on yıllardır hedeflenen ama gerçekleştirilememiş olan ortak Arap askeri gücünü oluşturmak. Arap Birliği beklenmeyecekmiş. Bunun anlamı şudur: iç politikasında Şii ağırlığı hissedilen ülkeler (Irak, Suriye, Lübnan vb.) dışlanacaktır. Yani Sünni ülkeler bu gücü kurmaya kararlıdır. Öyleyse, Sünni-Şii Ortadoğu iç savaşında Sünni ordusunun çekirdeği kuruluyor!
Ne kadar anlamlı bir olaylar zinciridir ki, bu hava bombardımanından sadece günler önce DAİŞ katilleri Sana’da iki camiyi bombalayarak 137 kişiyi katletmişti. Suudiler el altından destekledikleri katiller ordusu DAİŞ’e bireysel terörizm görevini veriyor, kendileri de devlet terörü uyguluyor. Çarşamba’yı Perşembe’ye bağlayan gece yapılan bombardımanda sekiz Yemenli çocuğun ölmüş olduğunu Uluslararası Af Örgütü açıkladı.
Körfez ülkeleri dışında Bonapartist karşı devrimci diktatörlük altındaki Mısır ile Fas ve Ürdün krallıkları gibi tümüyle emperyalist Batı yanlısı Arap ülkelerinin desteklediği bu askeri operasyona hem ABD, hem de AKP hükümeti desteğini açıkladı. Ne güzel değil mi? DAİŞ gidiyor Husilerin camilerini bombalıyor, ardından Suudilerin Husilere saldırısını ABD destekliyor. Ama ABD DAİŞ’e karşı savaş yürütüyormuş! Ne güzel değil mi? Tayyip Erdoğan alçak bir kapitalist despot olan Suudi kralı öldü diye Türkiye’ye yas tutturuyor. Ama Suudi parası ve desteğiyle Mısır devriminin önünü kesen Bonapart el Sisi’ye güya muhalefet ediyor. Şimdi de Suud’un yanı sıra Mısır’la birlikte aynı gerici cephede yerini alıyor.
Ortadoğu’nun başına bir felaket göstere göstere geliyor! Gerçek gazetesi yıllardır Şii İran’ı yenilgiye uğratmak için mezhep silahına sarılan Körfez-AKP gerici işbirliğinin yarattığı bu tehlikeye dikkat çekiyor. “Bunlar İslamcı kisvesi altında mezhep savaşlarını körüklüyor, camileri bombalayacaklar” yazdık. İşte camiler Cuma namazı sırasında bombalandı! Ne ilk ne de son! Suudi Arabistan kendi doğu eyaletlerinin Şii hâkimiyeti altına girmesinden korkuyor, çünkü petrolün çok önemli bir bölümü orada! İran’da Şii mollalar petrolün toprak rantını 35 yıldır yiye yiye semirdi. İki rantiye kapitalist sınıf birbiriyle Ortadoğu’nun zenginlikleri üzerinde kavgaya tutuşmuş. Zavallı Müslüman halkları Cuma namazında hedef tahtasına koyuyorlar.
Ortadoğu iç savaşı geliyor. Tarihin gördüğü en barbar savaşlardan biri olacak. Ne olacağını anlamak istiyorsanız DAİŞ’e bakın! Bu tehlike, Ortadoğu Sosyalist Federasyonu’nu barbarlık dışında kalabilecek, ona karşı bütün cephelerde savaşabilecek tek çözüm olarak somut bir ihtiyaç haline getiriyor.
Suudi önderliğindeki koalisyonun yenilgisi için mücadele etmek gerek. AKP hükümetinin bu kanlı Ortadoğu iç savaşı girişimine emperyalizmle birlikte verdiği desteği derhal geri çekmesini talep etmek gerek. Ortadoğu’nun karşı devriminin lideri Suudi rejiminin yıkılması için mücadele etmek gerek. Bütün bunlar için 7 Haziran’da AKP’ye ağır bir tokat atmak, onu yenilgiye uğratmak gerek. Bunun şimdiki yolu emekçilerin gücünü ülkenin batısında HDP’nin işçi emekçi adaylarının etrafında toplamaktır. Seçimden sonra da işçi sınıfının ayağa kalkması ve masaya yumruğunu vurması için mücadele etmektir.