Gebze M&T Reklam işçileriyle röportaj
Direnişleri 173. güne ulaşan M&T Reklam işçilerini direniş çadırlarında ziyaret ettik. Çadıra gittiğimizde yalnızca dört işçi vardı diğer işçiler işe iade davası için mahkemeye gitmişlerdi. Biz de ilk günden beri çadırdan hiç ayrılmayan işçilerle yaşadıkları sürece dair bilgi almak için bir röportaj gerçekleştirdik.
İlk olarak 8 yıldır M&T Reklam'da çalışan Sevim Gür bizi yanıtlıyor.
Gerçek Gazetesi: Bize biraz çalışma şartlarınızdan bahseder misiniz?
Sevim Gür: 8 yıldır M&T Reklam'da gündüz vardiyasında çalışıyorum. Gündüz vardiyası diyorsam öyle sekiz saat değil 10 saatlik bir vardiya bizimkisi. Yalnızca bununla sınırlı değil çoğu zaman 36 saat kesintisiz mesaiye kaldık. Asgari ücret alıyorum fakat yaptığım fazla mesai hiç bir işime yaramıyor çünkü 36 saate karşılık sadece 30 ya da 40 TL ücret ödüyorlar. Halbuki; fazla mesai yaparsak maaşımıza 300 TL mesai ücreti alabileceğimizi söylemişlerdi. Öyle olmadı. Bugüne kadar yalnızca bayramlarda erzak alabildik. Tuvalette geçirdiğimiz zaman bile hesaplanıp maaş kesintimize eklenirdi.
Mobbing çok fazla kullanılan bir yöntemdi işten atmak için. Örneğin bir kadın işçi kendi isteğiyle işten ayrılsın diye ve tazminat ödememek için erkeklerin çalıştığı birime verdiler. 8 yıldır bir kere zam yapılmadı maaşlarımıza. Namaz kılmaya gidemiyorduk gizlice gidiyorduk. Gizlice gidenleri tespit ettiklerinde işten atıyorlardı. Bizi işlerine geldikleri gibi kullandılar.
Gerçek Gazetesi: Peki sendikalı olmaya nasıl karar verdiniz?
Sevim Gür: Çalışma şartlarının ağırlığını daha fazla kaldıramadık. Başka çıkar yol göremedik ve sendikalaşmaya karar verdik. Daha önce 2006'da Türk Metal-İş'e üye olmuştuk fakat Türk Metal-İş bizi sattı. Taleplerimizi hiç önemsemiyordu. Biz de Birleşik Metal-İş'e üye olduk. Teker teker sendikalaştık ve bu süreç 1 yıl sürdü.
Gerçek Gazetesi: Sendikaya üye olduktan sonra ne tür zorluklar yaşadınız?
Sevim Gür: Üye olduğumuzu patron tarafından öğrendiğinde sendikadan istifa karşılığında 250-300 TL maaşlarımıza zam yapacağını söylemişti. İstifa etmeyince küçülmeye gittiği gerekçesiyle işten çıkardılar. Benim de yaşadığım buydu.
Gerçek Gazetesi: Sendikalaşma sürecini nasıl ilerlettiniz?
Çetin Bahadır: Ben evli ve 3 çocuk babasıyım. Üç yıldır bu işyerinde çalışıyorum. Çalışma şartlarımız o kadar kötüydü ki sendikaya üye olmaktan başka seçeneğimiz kalmadı.
Tamamen gizlice yürüttük bu süreci. İnsanlara güven vermiştik yeni başlayanlar bile üye oluyordu. Bir yandan da patron sendikalı olanların sayısını takip ediyordu sürekli. Sendika girmesin diye bu iş yerine işçileri başka başka iş kollarında çalışıyormuş gibi gösterdi. Ama gene de sendikalaşmanın önüne geçemedi. Çoğunluğa ulaştığımız zaman da küçülmeye gittiği gerekçesiyle bizi işten çıkardı. Bir yandan küçülme gerekçesiyle bizi işten atmış diğer yandan başka yerlerde yeni fabrikalar açıyor yeni yeni işçiler işe alıyordu. Yalan söylediğini çok iyi biliyorduk. Biz öncü işçiler olduğumuz için de ilk önce bizi işten çıkardı. 120 işçiyi işten çıkardı toplamda.
Gerçek Gazetesi: İşten atıldıktan sonra Birleşik Metal-İş ile mi aldınız çadır kurma kararını bu süreç nasıl gelişti sendika nasıl adımlar attı anlatır mısınız?
Bahar Gök: Öncelikle işten atıldığımızın ertesi günü fabrika önünde çadır kurma kararı aldık. Sendikaya da bu durumu bildirdik. Çadırı kurarken her hangi bir direnç yaşamadık sendika tarafından fakat ilk günden beri de sendikanın ciddi desteğini görmedik. Bizimle sürekli sınırlı sayıda kişilerle görüşmeye geliyorlardı. Çadırı kurduğumuz ilk günler ilgi ve coşku çok iyiydi. Patron da bu ilgiden ve bizim kararlığımızdan korkmuştu. Fakat süreç uzadıkça çadırda kalan işçi sayısı da azaldı. Birçok işçi kendine başka fabrikalarda iş bulmuştu bile. Sendika ise bizim çadırımızı ziyaret etmek dışında çok da bir şey yapmadı açıkçası bir de işe iade davamızı yürütüyordu. Öncü işçiler olarak biz işten atıldığımız için içeri de örgütlülüğü yürütecek kimse kalmamıştı. Sendikalılar vardı ama onlar da süreci ilerletecek durumda değildi. Patronun ağır baskısı altındaydı ve tehdit alıyorlardı sürekli. Biz de direnişimiz kırılmasın diye sendika ile koordineli bir şekilde eylem yürütmek ve başka adımlar atmamız gerektiğini sendikaya ilettik fakat sendikadan olumlu yanıtlar alamadık birtürlü.
Gerçek Gazetesi: Yani sendika direnişinize destek vermedi mi?
Bahar Gök: Zaten bu aşamadan sonra sendika bize daha mesafeli durmaya başladı. Yani biz adım atmaya yönelik talebimizi ne zaman yükseltsek sendika geri durmaya başlıyordu. Görüşmek istediğimizde iki ya da üç kişi ile görüşmelere geliyor, bir sonuç alınmadan gidiyorlardı. Açıkçası bizi önemsemiyorlardı. Halbuki biz Türk Metal-İş'ten bize sahip çıkmadığı için ayrılmıştık ama Birleşik Metal-İş de farklı davranmadı bize. Bu noktadan sonra yeni bir yol ayrımına girmiştik aslında. Sendikaya ne desek ''olmaz'' diye yanıt alıyorduk. Şu eylemi yapalım diyorduk '' o eylem burada olmaz'' ,'' her eylem her yerde tutmaz'' deyip bizi geri çeviriyorlardı. Hatta o kadar ileri gittiler ki aramızda işçileri kışkırttığımıza dair bizi suçlamaya başladılar. Örneğin: bana bir defasında ''dayanışma etkinliği yapalım maddi olarak çok zor durumdayız'' dediğimde; '' sen neden işçileri kışkırtıyorsun hangi örgütle bağlantılısın söyle'' deyip kızıp gittiler. Sendika çadırı kaldırmak ve direnişimizi bitirmek için bin bir bahane bulup bizim de motivasyonumuzu yok ediyor. ''Bu eylemi yapmanıza izin vermiyorum'' deyip bizi azarladıkları çok oldu.
Gerçek Gazetesi: Peki sonraki adımınız ne olacak?
Bahar Gök: Aslında biz tüm iradeyi sendikaya bıraktık. İçerdeki işçilerle yeni eylemler yaparak avantajlı olabilirdik ama inisiyatifi tamamen sendikaya bıraktık onlar da çadıra ziyaretçi gibi gidip geldiler. Şimdi son iki haftadır da bizi çadırı kaldırmakla tehdit ediyorlar. ''Arkadaşlar gelip direnişi bitireceğiz'' diyorlar. Bu kararı bizimle tartışmadan bu kararı alamazsınız biz sizin aldığınız bu kararı onaylamıyoruz dediğimizdeyse her türlü suçlamayla karşı karşıya kalıyoruz. Sendika bize rağmen bu adımı atmak da ısrarlı. Bizi eylem yapamaz hale getirdiler halbuki biz kalabalıktık. Ama biz sendikanın değil kendi kararımızı vereceğiz. Çünkü bir karar alınacaksa bu hepimizin kararı olmalıdır. Biz çadırımızı kaldırmayacağız sendikaya rağmen burada tüm haklarımızı alıncaya kadar inatla kalmaya devam edeceğiz.
Gerçek Gazetesi: Biz de Gerçek Gazetesi olarak sizin yanınızda olduğumuzu belirtiyoruz ve sizi sonuna kadar destekleyip yanınızda olmayı borç biliyoruz. Röportaj için hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyoruz.