MT Reklam işçisi Nurcan Otlu'yu kim nasıl öldürdü?
MT Reklam'ı hatırlamak için uzun uzun yazmaya gerek yok. Geçen sene sendikal örgütlenmenin önünü kesmek için 168 işçiyi atmışlardı. Bunun için “iş daralması”nı bahane gösterdiler. Gebze fabrikası önünde 168 gün çadır direnişi yapıldı, Düzce fabrikasının önünde ise hala çadır kurulu.
Bundan yaklaşık bir ay önce bir grup işçi daha atıldı. Nurcan Otlu o işçilerden biriydi. Şu an aramızda değil, öldü. Nurcan işten atıldı diye ölmedi. Cevap nasıl atıldığı ve atılmadan önce neler yaşadığında saklı. Bu bilgiler ışığında bakıldığında, Nurcan'ın neredeyse planlı bir iş cinayetiyle öldürüldüğü, yani ölümünün mukadderat olmadığı ortaya çıkıyor.
Her şey geçen yıl MT Reklam patronunun işçilerin sendikada örgütlendiğini duymasıyla başladı. Sömürü tezgahı için sendikanın ne anlama geldiğini iyi bilen patron, "iş daralması" bahanesiyle işçi atmaya başladı. MT Reklam patronu, bahanesi inandırıcı olsun diye enjeksiyon bölümünün duvarlarını ve çatısını yıktı. Yıkımın amacı, mahkemeye ve işçilere; "bakın, daralmadan sebep fabrikayı bile küçültüyoruz" diyebilmekti. Ancak, yıkılan bölümde üretim devam etti. İnce bir muşambayla kapatılan derme çatma bölümde, enjeksiyon makineleri çalışmaya devam etti.
Nurcan, o makinelerde çalışanlardan biriydi. Üç vardiya, kış gecesinin dondurucu soğuğunda bile çalıştırıldılar. İtiraz ettiklerinde, patronlar geçici bir durum olduğunu söyleyip konuyu kapattılar. Çalışma şartlarından ötürü birçok işçi hastalanıyordu.
Bu kötü şartlarda çalıştırılan işçiler, neden kendilerinin de atılmadığını soruyorlardı müdürlere. Çünkü o zamana kadar birçok işçi atılmıştı, enjeksiyon bölümünün listede olduğu biliniyordu. İşçiler kötü şartlara rağmen istifa edemiyordu. İstifa etmek demek, kıdem tazminatını ve işsizlik maaşını yakmak demekti. İşin aslı, patron istifa etmelerini istiyordu. Fabrikadan birçok işçi atmasına rağmen, soğukta çalışan enjeksiyon işçilerini bekletiyordu. Onları istifa etmeye zorluyordu. Nurcan gibi 13 yaşında çocuğu olan, yalnız yaşayan bekar bir anne için istifa ihtimal dahilinde bile değildi.
Nurcan, 13 yaşındaki kızıyla sahil kenarında gezerken esen akşam meltemiyle üşütüp hasta olmadı. Nurcan, çalışmaktan başka seçeneği olmadığı için, MT Reklam fabrikasının enjeksiyon makinelerinin başında, gece vardiyalarında yediği kış soğuğundan hasta oldu. Nurcan doktora gittiğinde, soğuk algınlığı teşhisi koyulup eve gönderildi. 13 Mart günü bir grup işçi daha işten atıldı. Zaten atılmayı bekleyen işçiler, 14 Mart'ta çıkış işlemlerini tamamlamak için fabrikaya geldiler. Ancak burada bir muhatap bulamadılar ve fabrikanın içine alınmadılar. Kimse çıkıp herhangi bir bilgi vermedi. Nurcan, soğuk bir Mart günü sabah 9'dan öğlen 3'e kadar kapıda bekletilip eve eli boş döndü. Aynı günün akşamında evde fenalaşıp hastaneye kaldırılan Nurcan'a aşırı üşütmeye bağlı akciğer iltihaplanması teşhisi koyuldu. Hastanede bir ay komada yatan Nurcan, 13 Nisan günü vefat etti.
Bu yazıda başlıkta sorulan soruya doğrudan bir cevap vermedik, gerek de yok. Nurcan'ın katili ve nasıl öldürüldüğü apaçık ortadadır. Soma'da madencileri bozuk maskelerle yaşam odaları olmadan yerin dibine göndermekle, Nurcan ve arkadaşlarını kışın ortasında gece vardiyasında açık havada çalıştırmak arasında fark yoktur. Sermayedarlar kendilerini masum addediyor olabilirler, fakat günümüzün kötü çalışma şartlarını yaşayanlar için, gerçek tüm çıplaklığıyla ortadadır. Nurcan kardeşimiz dahil, tüm iş cinayetlerinin hesabını işçi ve emekçilerin kendisi soracak!