Tüm dünya işçilerinin ozanı: Nâzım Hikmet
3 Haziran Nâzım Hikmet’in aramızdan ayrılışının 60. yıl dönümü. Şiirleriyle, tiyatro oyunlarıyla, romanlarıyla şüphesiz yirminci yüzyıl edebiyatına damgasını vuran bu toprakların kültürel mirası. Eserleri 50’den fazla dile çevrilen bu mirasın etkisi, bu toprakları aşarak dünyanın dört bir yanında yankılandı. Küçük yaşlarından itibaren harcına katılan başkaldırı, kalemine ve bütün hayatına sirayet etmiştir Nâzım Hikmet’in. Millî Mücadele döneminde yoksul köylünün, sonrasında öğretmenlik göreviyle dolaştığı memleket insanının manzarasını cesurca anlatmıştır Nâzım Hikmet.
Nâzım Hikmet bu toprakların yüzyıllardır anlatılagelen hikâyesini, gerçeğini, işçisini, köylüsünü, destanını hem edebiyatının merkezine hem de politik mücadelesinin merkezine yerleştirmiştir. Nâzım Hikmet’in edebiyatı, onun aydın oluşunun bir ürünü değildir. Nâzım Hikmet kalemini edebi bir uğraş olsun diye değil, Karabük fabrikasındaki tesviyeci Hasan’ın, fakir köylü Hatçe Kadın’ın, Irgat Süleyman’ın, Baskıcı Ömer’in sesi olsun diye yazmıştır. Nâzım enternasyonalisttir. İspanya’da iç savaşın ardından Asturyalı madencilerin de sesi olmuş, İtalyan faşizminin sömürdüğü Habeşistan’ın da, Hiroşima’da yankılanan çocuğun sesi de… Ankara Etimesgut’u, İzmir Menemen’i ustaca anlattığı gibi güneşli buğday tarlasına benzettiği Bakü’yü, Roma’yı kartpostallardaki kusursuz hâliyle değil, Cartieri Popolari’siyle de (İtalya’da yoksulluğun kol gezdiği, gösteriden ve şaşaadan uzak halk mahalleleri) ustaca anlatmayı bilmiştir. Nâzım’ın edebiyatı 1917’de gerçekleşen ve atmosferini soluduğu Ekim devrimi ile harlandıysa da onun için ateşi yakan kıvılcım bu toprakların ilk devrimi olan 1417 isyanıdır. Nâzım Hikmet’in içindeki bu harlı ateş, onu komünist bir militan yapmış ve bir daha geri dönmeyecek şekilde yüzünü işçi sınıfına dönmüştür. Bu yüzden Nâzım Hikmet’i anlamak, insanlığın tarihini, bu zamana dek katedilen sosyal-politik süreçlerini, toplumu anlamaktan geçer.
“Bakmayın sarı saçlı olduğuma
Ben Asyalıyım.
Bakmayın mavi gözlü olduğuma
Ben Afrikalıyım”
Diyerek işçi sınıfının yerli ve aynı zamanda enternasyonal sesi olmuştur. Küçük burjuva aydınların içine düştüğü sanatsal kaygı Nâzım Hikmet’in endişeleri arasında hiç olmamış, kaygısı hep memleketteki hürriyet mücadelesi, işçi sınıfının bu düzeni nasıl değiştireceği olmuştur. Üstelik bunu hiç çekinmeden, her fırsatta dile getirmiş, sınıfını ve tarafını hiç de romantik bir biçimde değil, açık açık söylemiştir. 1923’te Türkiye Komünist Partisi’ne (TKP) üye olmuş, işçi sınıfının kaderiyle kendi kaderini ortaklaştırdığını romantizmin kırıntısına yer bırakmadan cesurca ifade etmiştir. Nâzım Bolşeviktir.
“Ben 1923’ten beri Türkiye Komünist Partisi üyesiyim; övündüğüm tek şey budur. Dünya tarihinde, çağının sorunları karşısında büsbütün yansız ve edilgen kalmış bir tek yazar göstermek kuşkusuz zor olacaktır. Yansız olduğu sanılabilir ve söylenebilir, ama nesnel olarak hiçbir zaman yansız olamaz.”
Nâzım Hikmet, kendisini romantik, devrimci bir aşk şairinden ibaret görenlerin aksine, burjuvaziye karşı savaşını yalnızca şiirlerinde vermemiştir. Üyesi olduğu TKP’nin 1925’ten itibaren içine girdiği burjuvaziyle ittifak politikasını eleştirmiş, daha çok işçi kadrolarından oluşan “Muhalif TKP” çizgisinin öncülerinden olmuştur. Stalinist bürokrasinin çizgisiyle uzlaşmamış, Komintern tarafından Trotskist olmakla ve ihanetle suçlanmıştır. Hayatının büyük bir kısmını hapiste ve sürgünde geçirse de Nâzım sosyalizm mücadelesinden bir adım geri durmamıştır. Tüm bu sebeplerden dolayı Türkiye burjuvazisi ve burjuva aydınları tarafından onyıllardır Nazım Hikmet’in “sivri” yanları törpülenmiş, komünistliği gizlenmiş, mücadelesi “romantik”lik olarak atfedilmiştir. Oysaki, kendisinin de farklı biçimlerde defalarca ifade ettiği gibi, onun komünistliği ile şairliği birbirine etle tırnak gibi bağlıdır. Sürgünde, hapis yıllarında ve karşılaştığı bütün zorluklarda tercihini hep mücadeleden yana yapan Nazım Hikmet, işçi sınıfının bu toprakları aşan bir edebiyatçısıdır. Ölümünün 60. yılında hayatının merkezine koyduğu mücadelesini unutturanlara inat, Nâzım Hikmet işçi sınıfının şairidir, komünist ağabeyidir. 3 Haziran 1963’te Nâzım Hikmet bu dünyadan gitmiş olsa da daveti hâlâ yankılanmaktadır: “yok edin insanın insana kulluğunu!”
Bu yazı Gerçek gazetesinin Haziran 2023 tarihli 165. sayısında yayınlanmıştır.