Bunları iyi tanıyın!
Suruç katliamının ardından ulusal yas ilan edilmesi yönünde bir beklenti oluştu. Ulusal yas ilan etme yetkisi başbakanlıkta. Başbakanlık şu ana kadar hiçbir girişimde bulunmadı. Bülent Arınç ise "böyle olaylarda her gün tek tek yas ilan edersek anlamı kalmaz" dedi. Oysa, zaten Suudi Kralı Abdullah 90 yaşında eceliyle öldüğünde 3 günlük ulusal yas ilan eden AKP hükümeti, yas ilanının bir anlamı vardıysa da çoktan onu yok etmişti. Resmen ulusal yas ilan edilmesinin somut bir faydası yok. Devletin üzerine düşen bu saldırının sorumlularını bulup cezalandırması. Sorumludan kastımız hiçbir şekilde canlı bomba olarak terör eylemini yapan ve kendisi de ölen 20 yaşındaki üniversite öğrencisi ve DAİŞ militanı Şeyh Abdurrahman Alagöz'ün kimliğinin açıklanması değil. Her adımı MİT tarafından izlenen Suruç'a kadar defalarca aranan ve göz hapsinde tutulan bu gençlerin maruz kaldığı terör saldırısını gerçekleştirenleri izlemeyen, aramayan, göz hapsinde tutmayan yani bu suça ortak olan devlet yetkililerinden bahsediyoruz. Bu anlamda ulusal yas ilan edilmesinden ziyade ulusal yas ilan edilmemesi daha anlamlı.
Suudi Kralı Abdullah için derhal 3 günlük ulusal yas ilan eden bu zatların, gençlerimizin katledilmesi karşısındaki duyarsızlıkları sadece küçük bir işaret. Diyarbakır'da patlayan bombanın ardından kitlenin tahliye edilmesini sağlayacaklarına, kitleye biber gazı ve tazyikli suyla saldıranlar bu terör saldırısında da yaralıları taşıyan araçlara ve kitleye gaz bombası atıyorlar. Birçok ilde yürüyüş yapanlara saldırıp cenazelere katılanlara plastik mermi ile saldırıyorlar. Erdoğan'a fahri doktora vermek, AKP'ye yalakalık yapmak için canhıraş uğraşan, hiçbir fırsatı kaçırmayan başta üniversite rektörleri ve senatoları (Mimar Sinan ve Muş üniversiteleri hariç Erdoğan'ın ikinci sıradan atadığı İ.Ü. rektörü Mahmut Ak'tan, "demokrat" Boğaziçi'ne kadar herkes suskun) katledilen öğrencileri hakkında ne bir taziye yayınlıyor ne de saldırıyı kınayan bir açıklama gerçekleştiriyor. Yani özetle devlet tüm kurumlarıyla terör saldırısının arkasında duruyor. Ahmet Davutoğlu ve Beşir Atalay, bu saldırı Türkiye'ye yapılmıştır diyor. Ama kendileri ve hükümetleri hiç de öyle davranmıyor. Saldırı Türkiye'ye yapılmışsa saldırıyı yapanla uğraşırsın. Oysa devlet, DAİŞ'in tekfirci terörünün hedef aldığı güçlere bir tekme daha vurmak için fırsat kolluyor. Bülent Arınç, HDP Parti meclisi üyesi ve Bursa milletvekili adayı Metin Kılıç'ın oğlu ve eşinin katledildiği saldırıda, alçakça "neden HDP yöneticileri yoktu" sorusunu soruyor. DAİŞ bombalarla, AKP'liler siyasetle saldırıyor.
İşçiler ve emekçiler bunları iyi tanıyın! Bunlar terörden bahsettiğinde, vatan, millet dediklerinde, dinden imandan bahsettiklerinde durun ve iki kez düşünün! Bunlar Tekel işçisinden atanamayan öğretmene, maden işçisinden grevci metal işçilerine kadar mücadele eden kim varsa terörist diye suçlamış olanlardır. Bunlar bir günde apar topar grev yasaklama kararı alanlardır. Tekstil patronlarının kongresine gidip piyasa canlansın diye sigortasız işçi çalıştırmanıza göz yumuyoruz diyenlerdir. Madenlerde iş cinayetine kurban gidenlerin yakınlarını yerlerde tekmeleyip, katil patronlarla ziyafet sofralarına oturanlardır. Kamera önünde "van minüt" diyip, hacca gidenlerin İsrail işgali altındaki Kudüs'e uğramalarını şart koşanlardır. Bunlar, halkı sefalet içindeyken saraylarda oturanlardır. Bunlar Obama’ların, Bush’ların, Merkel’lerin, Şaron’ların, Netenyahu’ların, Kral Abdullah’ların dostlarıdır. Bunlar yöneticileriniz, liderleriniz, devlet büyükleriniz değil, sömürücüleriniz ve katillerinizdir!