Almanya seçimleri: Sınıf düşmanına öfke duymazsan kardeşine düşman olursun!
Almanya’da yapılan seçimlerde Merkel’in Hıristiyan Demokrat Partisi (CDU) %33 oyla birinci parti olurken Schröder’in sosyal demokratları (SPD) %20,5 ile ikinci sırayı aldı. Ancak her iki parti de ciddi şekilde oy kaybetti. Seçimin en çarpıcı sonucu ise faşist eğilimli AfD’nin oylarını 7,9 puan arttırarak %12,6’ya çıkarması ve üçüncü parti haline gelmesi oldu. İslamcı ve iktidar taraftarı medya sanki Erdoğan seçime girmişçesine Merkel’in 8,5 puan, Schröder’in ise 5,2 oy kaybetmesini bir zafer edasıyla propaganda ettiler. “Türk düşmanlığı pahalıya patladı” türünden manşetler attılar.
Oysa bu partiler oy kaybederken oylarını arttıran parti Türk, Müslüman ve genel olarak göçmen karşıtlığında söz konusu partileri geride bırakan AfD oldu. Bu olumsuz gelişmenin ceremesini hariçten gazel okuyan Erdoğan ve yandaşlarından çok, Almanya’da yaşayan Türklerin çekeceği açık.
Diğer yandan gündemde geniş yer kaplamakla birlikte Almanya seçimlerini Türkiye politikasının belirlediğini düşünmek için bir neden yoktur. Almanya’da siyaseti belirleyen her yerde olduğu gibi sınıfsal çelişkiler olmuştur. Bu iki parti iktidarda bulunduğu dönemde ekonomik krizin tüm faturasını işçi sınıfına yıkmıştır.
Kapitalistler kârlarını arttırırken, işsizlik ve güvencesizlik muazzam bir artış gösterdi. Son on yılda geçici işçi sayısı üçe katlanarak 822 bine ulaştı. Almanya ekonomisi diğer Avrupa ülkelerine göre daha fazla büyüyor (yine de yüzde 2 gibi yavaş bir ortalama ile) ancak işçilerin reel ücretleri 1999 yılı seviyesinin gerisine düşmüş durumda.
Nüfusun çoğunluğunu oluşturan emekçi kitleler haliyle faturayı iktidar partilerine kestiler. Ancak bu kitlelerin tercihleri soldan yana olmadı. Çünkü sol alanı kapsayan Yeşiller Partisi ile Sol Parti uzun yıllardır kimlikçi, sol-liberal politikalarla sömürü düzeninin demokratik muhalifleri rolüne soyunmuş durumda. Bu yüzden de kapitalistlere olan tepki doğal mecrasında sola akmak yerine aşırı sağa gidiyor. Çünkü sınıf politikası ile emekçilerin öfkesi patron sınıfına yöneltilmediğinde faşist demagoji tüm tepkiyi yabancılar, azınlıklar ve göçmenler üzerinde yoğunlaştırıyor.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Ekim 2017 tarihli 97. sayısında yayınlanmıştır.