Kahrolsun demokrasi 2
En elverişli gelişme koşulları içinde düşünüldüğünde kapitalist toplum, demokratik cumhuriyet biçiminde az çok tam bir demokrasi görünümündedir. Ama bu demokrasi, hep kapitalist sömürünün dar çerçevesi içine sıkışıp kalmıştır; bu yüzden, sonuçta hep azınlık için, yalnızca varlıklı sınıflar yalnızca zenginler için bir demokrasi olarak kalır.(Lenin, Devlet ve Devrim)
Mısır’da Sisi’nin darbesi ile İhvan iktidardan uzaklaştırılıp, İhvancı kitle eylemleri de cunta tarafından kanla bastırılınca Tayyip Erdoğan isyan etti. Hem Sisi’ye hem de darbeye darbe diyemeyen Batı’ya çattı. Erbakanvari bir çıkışla Batı’nın tutarsızlıklarından hareketle Türkiye dâhil tüm dünyanın demokrasiyi sorgulayabileceğini söyledi. Mesajı alan bazı İslamcı grupların Fatih Camii’nde açtığı pankartta “kahrolsun demokrasi” yazıyordu. Biz aynı başlığı bir sene önce demokrasinin aslında sınıfsal özü ile bir baskı rejimi olduğunu anlattığımız bir yazımıza atmıştık. İslamcılar bizim dediğimize mi geldi yoksa ortada başka bir durum mu var?
Doğrusu Erdoğan’ın Batı emperyalistlerinin demokrasi ve özgürlükler konusundaki ikiyüzlülüğünü eleştirmesine diyecek lafımız yok. Üstüne ekleme yapabiliriz. Peki Erdoğan’ın ikiyüzlülüğüne ne demeli? Erdoğan vaktiyle “demokrasi amaç değil araçtır” diyendir. İhvan’ın tarihsel liderlerinden Seyyid Kutub ise demokrasinin asla İslam’la örtüşmeyeceğini vaaz etmiştir. Erdoğan’ın da, İhvan’ın da demokrasiyi benimsemesinin iki sebebi vardır.
Birincisi Batı emperyalizmi ile kurdukları ittifak ilişkisidir. Biri kendine BOP eş başkanı demiş, eş başkanlığında işgal edilen Irak’ta bir milyon insan ölmüş, kendi ülkesine emperyalizme ve Siyonizme kalkan olacak radar sistemleri yerleştirmiş, öteki Mısır’da iktidara gelir gelmez ABD’nin izinden yürümeye başlamıştır. Her ikisi bir olup Esad’ı devirmeye çalışan Suriye muhalefetini emperyalizmin dümen suyunda tutarak ve Siyonizme karşı savaşan Hamas’ın füzelerini durdurarak “büyük şeytan”a sadakatlerini kanıtlamışlardır.
İkincisi demokrasinin sömürücü azınlığın çoğunluğa tahakkümünün siyaseten en maliyetsiz biçimi olmasındandır. Demokrasi sandıktan ibaret midir değil midir tartışması da buradan çıkmıyor mu? Evet bir anlamda demokrasi sandıktan ibarettir. Ama o sandık ancak sömürücü burjuva azınlığın iktidarını koruduğu müddetçe işlevini sürdürür. Sandık genel olarak burjuvazi için güvenilirdir. Çünkü bir patronun da işçinin de sandığa atacak tek oyu vardır. Ama patronun aynı zamanda işçilerin kimlere oy atmaları gerektiğini söyleyen gazeteleri ve televizyonları da vardır.
Eğer işçi sınıfının öncülüğünde bir devrim tehlikesi baş gösterirse faşizm de pekala burjuvazi tarafından uygar bir seçenek olarak tercih edilebilir. Edilmiştir de! Türkiye’de sandık tartışmasının burjuvazinin saflarında da yapılıyor olmasının sebebi sandıktan çıkan iktidarıyla AKP’nin sermayenin İslamcı kampını Batıcı-laik burjuva kampın aleyhine (Koç’a yönelik son maliye baskının da örneği olduğu gibi) kollamasındandır. Nihayetinde Lenin’in de açıkça ifade ettiği gibi burjuva demokrasisi hâkim sınıf içinde demokrasi, ezilen sınıf üzerinde diktatörlüktür. Hakim sınıfın bir kanadına yönelik diktatörlük uygulamak isterseniz bunun muhatabı tekelci burjuvazi ancak özel koşullarda, burjuva rakibi tarafından siyaseten mülksüzleştirilmeyi proletarya tarafından tamamen mülksüzleştirilmeye tercih ettiği durumlarda razı olur ki buna faşizm veya Bonapartizm diyoruz.
Sonuçta o pankartı açan “marjinal grup”, siyasal İslamcılarımızın tümünü yansıtmamaktadır. Onlar çoktan holdingleri, finans kuruluşlarıyla büyük burjuva olmuştur ve artık kızsalar da darılsalar da Batılı ağabeyleri gibi inanmış demokratlardır. Onlar gibi demokrasinin güvenliği için kendi vatandaşlarını hapseder, işkence yapar, katlederler. Basına sansür uygular ya da daha etkili bir yöntem olan para ve gelecek kaygısıyla basını oto sansüre yönlendirirler. Yine Batılı ağabeyleri gibi çıkarları gereği Katar, Suudi Arabistan gibi dikta rejimlerini desteklerken en ufak bir tereddüt duymazlar. Yaptıkları katliamlara asla ses çıkartmazlar. Bugün kardeşim diyerek desteklediklerini yarın satarlar. Batılı muadillerinden tek bir farkları vardır, tüm bu pislikleri yaptıktan sonra utanmadan bir de ağlarlar!
Erdoğan, sana diktatör denmesine kızıyorsun... Merak etme sen de en az Bush kadar, Obama kadar, Thatcher kadar, Blair kadar, Sarkozy ve Merkel kadar hatta Şaron ve Netenyahu kadar demokratsın!
Bu yazı gerçek gazetesinin Eylül 2013 tarihli 47. sayısında yayınlanmıştır.