Metal fabrikalarından haberler - Temmuz 2019
Metal Fabrikalarından Haberler'' köşesinden, metal fabrikalarında çalışan işçi arkadaşlarımızın deneyim ve mücadelelerini aktarmaya devam ediyoruz. Bu sayıda Bursa Tofaş, Renault, Akwell, Arçelik Çerkezköy televizyon fabrikası, Gebze Arçelik-LG Klima'dan metal işçisi arkadaşlarımızın yazdığı yazılara yer veriyoruz.
Sendikalı fabrikaya geçmek için değil bulunduğumuz fabrikayı sendikalaştırmak için uğraşmalıyız
Fabrikalarda sendikalaşmanın önemini gün geçtikçe daha iyi anlıyoruz. Aldığımız ücretlerle artık geçinemeyip ek iş yapar hale geldik. Asgari ücretle evinin kirasını zor öderken, çocuklarımızı okutmak için her şeyden kısar hale geldik, ekonomik kriz sadece biz işçileri vurdu. Çalıştığımız fabrikada ücretleri insanca yaşayacak koşullarda düzeltmediğimiz için birçok arkadaşımız belki daha fazla ücret alırım deyip başka fabrikalara başvuru yapar hale geldiler. Başka bir fabrikada sendika olduğu için gün aşırı oralara başvuru yapıyoruz. Ama önemli olan sendikalı fabrikalara geçmek değil, bulunduğumuz fabrikaya sendikayı getirmek için mücadele etmeliyiz. Ancak o zaman ücretlerimizi düzenletebiliriz. Sadece ücretlerimizi de değil hayatımızda da her şey daha iyi olur. Onun için sendikalı fabrikaya geçmek için değil bulunduğumuz fabrikayı sendikalaştırmak için uğraşmalıyız. Biz işçiler örgütlenmeli ve fabrikalara sendikayı getirmeliyiz. Çocuklarımızın geleceği için, rahatı için, daha güzel bir hayat için sendikalaşmalıyız.
Bursa Akwell’den bir işçi
Patronların krizi düşen kârları, bizim krizimiz geçim derdi
Patronların ağızından durumumuz kötü, yandık, bittik, ekonomik kriz var lafları eksilmiyor. Oysa açıklanan rakamlara göre patronlar her geçen gün kârlarını arttırırken, bizler ise elde avuçta bir şey yok, borçlardan nasıl kurtulacağız, nasıl geçineceğiz diye çare arıyoruz.
Önümüzde MESS ile yapılacak olan TİS görüşmeleri var. Şimdi bir MESS' e bağlı patronların 2 yıl önceki sözleşmeden beri yaptıkları kârlara bakalım, karşısına ise geçen sözleşmeden bu yana bu işyerlerinde çalışan işçilerinin ücretlerini koyalım, yoksulluk sınırının altında olan maaş, faturalara gelen zamlar, gıda fiyatları bunlar uzayıp gider. Durum gösteriyor ki asıl yanan, asıl krizi yaşayan, borç batağına batan, geçinemeyen biz işçileriz.
Patronlar böyle konuştukça, ücretlerimize saldıracak, İSİG harcamalarından kısacak, kıdem tazminatına saldıracak, işsizlik fonunu yağmalayacak, işten atacak. Nasıl patronların krizi düşen kârları, değer kaybeden hisseleri, ödenen işçi ücretleri oluyorsa; bizlerin krizi aldığımız düşük ücretlerdir, geçim derdidir, içinde bulunduğumuz borç batağı, güvensiz sağlıksız çalışma koşullarıdır.
Sözleşme ile birlikte ya patronların kendi krizinin yükünü sırtımıza alacağız ya da tüm çalışma koşullarımızı ve ücretlerimizi düzeltmek için mücadele ile kazanacağız.
Bu durumlar beklemeye gelmez, acilen fabrikalarımızda yeniden örgütlenmeliyiz, komitelerimizi kurmalı, gücümüzü göstermeye başlamalıyız. Patronların güç aldıkları partilerden, siyasetçilerden, yalaka sarı sendikalardan korkmadan mücadele etmeliyiz.
Gebze Arcelik - LG klima fabrikasından bir işçi
Zorluklar tek yumruk olursak aşılır
Türkiye genelinde sendikalı fabrikalarda toplu sözleşme dönemine yaklaşılırken işveren tarafından oynanan oyunlar HT Solar da baş göstermeye başladı. Ocak 2020 de yeni toplu sözleşme yapacak olan HT Solar da işverenin işçiler ve sendika temsilcileri üzerinde baskıları giderek artmaya başladı. Bu baskılar yıllık izin planlamasında onların istediği tarih aralıklarında olması ile başladı. Yıllık izinlerin bayram tatilinin bitmesinden 15 gün sonra başlatılarak işçiler üzerinde maddi bir baskı hissettirildi. Bu durum karşısında işçilerden tam destek alan sendika temsilcileri büyük uğraşlar sonucunda ara avans taleplerine olumlu sonuç aldılar. Daha sonra kendi yaptıkları planlama hatalarının bedelini işçilere kesmeye çalışan yönetime temsilciler dur dedi.
İşveren toplu sözleşme döneminin yaklaşmasından dolayı en ufak sorunlarda bile temsilcilere ve işçilere zorluk çıkartmaya başladı. Ancak bu zorluklar işçilerin birliği ve temsilcilerin gayreti ile giderilmekte. Buradan HT Solar işçilerine sesleniyorum. Bu zorlu dönemi ancak ve sadece birlik ve tek yumruk olarak kazanabiliriz.
Gebze HT Solar’dan bir işçi
Zamların karşısında maaşlarımız eridi
Her yeni ay bir önceki ayı aratıyor. Her şeye her gün zam geliyor. Her yeni ayda bir önceki ayı arar hale geldik. Zamlar özellikle tüketim mallarına geliyor. Şubat ve Mart ayı iyi olacak diyenlerden şu anda ses seda çıkmıyor. Beşinci ayda vergiye giriyoruz. Doların altının karşısında bizim maaşlarımız eridi. Biz borçlanırken patronlar ise ciro rekorları kırıyor. Biz her gün daha fakir hale gelirken onlar her gün daha zengin hale geliyor. Kapitalist düzen böyle, bu düzende çark hep böyle dönüyor. İşçiler hep bu çarkın altında kalıyor.
İşsizlik rekor düzeye çıkmış durumda insanlar işini kaybetmemek için sesini çıkarmıyor. Kriz yok deniyor. Ama eskiden ayın sonunu getiremez haldeyken şimdi ayın ortasını bile zor getirir haldeyiz. Şimdi yıllık izinler de gelmeye başladı. Yıllık izinlerde ailemizle tatile gidecek ne bütçe ne de para var. Tofaş’ta iki vardiya mesailerle geçiyor. Üretimde hiçbir şey değişmedi. Normal haliyle devam ediyor. Ama yıllık izinlerden sonra üretim yavaşlayacak gibi… Bu yavaşlamayı ya yaklaşan sözleşmeden dolayı ya da kriz dolayısıyla yapacaklar. Gene işten çıkmak isteyenler için kampanya başlatacaklar. Her zaman aynı hikaye üretim ve kâr rekorları kırarken zam yok ama işler değişince faturayı hemen işçiye kesiyorlar.
Bursa Tofaş’tan bir işçi
Vitrin olarak değil gerçekten koşullarımız düzeltilmeli
Haziran ayı itibari ile artık yazın geldiğini daha fazla anlamaya başladık. Bu ayla beraber sıcaklık herkesi daha fazla bunaltmaya başladı. Ama bizi dışarıdaki sıcaklardan daha çok bulunduğumuz fabrikaların içindeki sıcaklık derecesi bunaltıyor. Bu dönemlerde çalışma ortamları sağlımız açısından önemli. Benim çalıştığım fabrikada havalanmanın yetersiz olmasından kaynaklı hissedilen sıcaklık 40 dereceleri bulmakta. Bu da bizi vardiyalarda çok zorluyor. Tabii ki tek sıkıntımız sıcaklık olmuyor. Vardiya aralarında önümüze konulan kötü ve az yemekler de aslında bize patronun ne kadar değer verdiğini gösteriyor. Ama bu durum bazı dönemlerde değişiyor. Mesela geçtiğimiz günlerde fabrikaya yurtdışından müşteri denetimine geldiler. Tabi 3 gün önceden hazırlıklara başlandı denetim günü fabrikada normal insani koşullara geçmeye başladılar, çalışma temposu hiç olmadığı kadar normal koşullara çekildi. Yemekler hiç olmadığı kadar güzel geldi. Pideli köfteler litrelik kolalar salatalar gayet insani koşullardaydı. Biz işçiler müşterilere vitrin görevi görmek istemiyoruz. Hakkımız olanı istiyoruz çalışma ortamımızın işçi sağlığına uygun koşullara getirilmesini istiyoruz, maaşlarımızın insani koşullara getirilmesini, çalışma saatlerimizin insani koşullara getirilmesini, mola saatlerimizi istiyoruz. Bizi müşterilere vitrin olarak gösterenler haklarımızı vermeyecek biz işçiler olarak örgütlenmeliyiz. Sendikalaşmamız lazım.
Bursa ELS fabrikasından bir işçi
Yerin altına göğün üstüne çıktık ama cebimiz boş
Biz işçiler şu an büyük bir krizin ortasındayız. Etrafımızda emek sömürücüler, hakkımızı çeşitli bahanelerle gasp etmek isteyen zengin dolandırıcılar, tefeciler, kar hırslarını biz işçilerin hayatından önemli gören, bizleri değersizleştiren, yeni yeni yasalarla, kanunlarla bizleri birer köleye dönüştüren patronlar var. Şimdi daha büyük bir kar hırsıyla biz işçilere saldırmaya hazırlanıyorlar. Mesai ücretimizi ödemeyerek, sağlığımızı ve işçi güvenliğimizi görmezden gelerek, kıdem tazminatımıza, ihbar tazminatımıza göz dikerek, bizi aylarca çalıştırıp diledikleri bahaneyle diledikleri zaman işten atmaya çalışarak yapacaklar. Bakın bunlar el ele verip bize kemer sıktırmaya nasıl çalışacaklar!
Yerin altına göğün üstüne çıkan biz işçileriz ama cebimiz boş! Hakkımızı gasp eden bu bir avuç insana karşı biz büyük çoğunluğu oluşturan işçiler nasıl mı dimdik ayakta duracağız? Tabi ki tek bir yumruk olup sonuna kadar hakkımızı savunarak. Grevlerle, işgallerle direnişlerle kazanacağız. Biz işçilerin gücü birliğimizden gelir. Gerekirse fabrikaların sınırları içinde hapis olmadan. Fabrikanın duvarlarından, bacalarından taşarak. Atölyelerden, merdiven altlarındaki işletmelerden demet demet sokaklara taşarak. Hakkımız olanı alacağız. Metale, sanayiye, inşaatlara, doğaya ve ekmeğe can veren biz işçiler, hakkımız olanı üreterek kazanıyoruz ve mücadele ederek de kaybetmemeliyiz.
Çerkezköy Arçelik televizyon fabrikasından bir işçi
Bu yazı Gerçek gazetesinin Temmuz 2019 tarihli 118. sayısında yayınlanmıştır.