Kıdem tazminatına dokundurtmayız! İşçiler masaya yumruğunu vurmaya!

İşçi sınıfının uluslararası birlik, dayanışma ve mücadele günü olan 1 Mayıs’ı geride bıraktık. Ancak öyle bir dönemden geçmekteyiz ki, işçi sınıfının en büyük birliğine, birbiriyle en sıkı dayanışmasına ve yılmaz mücadele azmine çok ihtiyacımız var.

Senelerdir dillendiriyorlar: kıdem tazminatı fona devredilecek. Senelerdir başa gelen her AKP hükümetinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın konu ile ilgili çalışma yaptığı söylendi durdu. Elbette her defasında işçinin ve emekçinin nabzını yokladılar. Gerekçe olarak mevcut düzenlemede işçilerin büyük bir çoğunluğunun kıdem tazminatını alamadığını ileri sürdüler. Bu sefer meclise getirmeye kararlı görünüyorlar. Üstelik bir de tarih veriyorlar: Haziran.

İşçiler neden kıdem tazminatlarını alamıyor(muş)?

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu, kıdem tazminatı konusunun sürekli mahkemelere taşındığını, işçilerin alacaklarıyla mahkemelerin uğraştığını söylüyor. İşverenler ile çalışanların arasında sorunlar yaşandığını ve karşılıklı tehditlerin söz konusu olduğunu ifade ediyor. Son olarak çalışma bakanı, çalışma hayatının ahengini ve insanların yarına güvenle bakabilmesini sağlayacak bir düzenleme için sosyal diyaloğu zorlayacaklarını belirtti.

Mevcut düzenlemede kıdem tazminatı, işçiye patron tarafından 4857 sayılı iş kanunu gereğince ödenmek zorunda olan bir tazminat şeklidir. Eğer işçilerin sahip olduğu bu hak, sürekli mahkemelere taşınıyorsa, işçilerin alacaklarıyla mahkemeler uğraşıyorsa bunun tek bir sorumlusu vardır, o da patronlar ve onları kollayan sermaye hükümetleridir. Eğer çalışma bakanı bu sorunu çözmek istiyorsa kıdem tazminatını ödemek zorunda olduğu halde ödemeyen ve işçileri mahkemelerde sürünmek zorunda bırakan patronlara cezai yaptırımlar uygulasın. Ama tabii patrona öyle şey yapılır mı hiç? Sonra neme lazım çalışma ahengi bozulur, üretim azalır, ekonomi zayıflar. İşçinin hakkı sonra da hallolur nasıl olsa! Patron, işçinin mevcut yasalarla tanınmış bir hakkını gasp ederse elbette sorunlar yaşanır. Hükümet işçilerin haklarını sorunsuz bir şekilde elde edebilmelerini istiyormuş gibi görünmeye çalışıyor ama gerçek çok farklı! Biz söylemiyoruz, yeni düzenleme ile ilgili konuşurken çalışma bakanı baklayı ağzından çıkarıyor ve diyor ki: “…kıdem tazminatının yükümlülüklerinden ve birikmesinden kaynaklanan o sorunlardan dolayı işverenler kara kara düşünmeyecekler.” Uzun lafın kısası AKP hükümeti yine patronun yüzünü güldürmeye hazırlanıyor!

“Asgari ücrete zam” ve “taşerona kadro” dersleri

AKP hükümetinin işçi sınıfının çıkarına bir düzenleme yaptığı nerede görülmüş? Asgari ücreti 1.300 lira yapacağız dediler. Yaptılar ama nasıl? 1.300 liranın içerisine daha önce ayrıca verilen asgari geçim indirimini de dahil ettiler! Üstelik asgari ücret vergi dilimine de girdi. Asgari ücrete zam yaptılar mı? Evet, ama geri kalan her şeye de zam yaptılar, ücret zammının bir anlamı kalmadı. Bunun yanında bir de asgari ücretin patrona getireceği 274 liralık ek maliyetin, 110 lirasının hazineden karşılanacağı açıklandı. Devlet de hazinesini yoksul işçi ve emekçiden topladığı vergilerle oluşturduğuna göre tablo netleşiyor. Böylece asgari ücrete zammın koca bir yalan olduğu kısa zamanda ortaya çıkmış oldu.

AKP’nin seçim vaatlerinden birisi de taşerona kadro idi. Kadro demek bir işçi için güvence demek, taşerondan farklı olarak birçok haktan yararlanabilmek demek, geleceğe güvenle bakabilmek demek. AKP ne yaptı? Yeni bir statü icat etti: özel sözleşmeli personel, 3 yıllık ne işçi ne memur! Tabii işçiler önce sınava tabi tutulacak, kazanırlarsa 3 yıl daha çalışabilirler. Sonrası için hiçbir söz yok. Kiralık işçilik, özel istihdam büroları da bu yönelişin bir parçası. Kısacası AKP patronlarla birlikte işçilere karşı büyük bir savaş açmış durumda. Bu savaşın son kalesi de kıdem tazminatı.

Yeni kıdem tazminatı düzenlemesinde öngörülen değişiklikler neler?

Yeni düzenlemede öngörülen değişiklikler, geçtiğimiz Nisan ayında basına sızdı veya nabız yoklamak için sızdırıldı. Planlanan başlıca değişiklikler şunlar:

·         Kıdem tazminatının fona devredilmesi söylemi sık sık sigorta şirketleriyle ve bankaların bireysel emeklilik uygulamaları ile birlikte ele alınıyor. İşçinin kıdemini alabilmesinden ziyade fona yatırılan paraların borsada işlenmesiyle sigorta şirketleri ve bankaların zenginleşmesi hedefleniyor adeta.

·         Asgari ücrete zam düzenlemesinde olduğu gibi fona hazineden yardım yapılması da öngörülenler arasında. Yeni düzenlemede patronun yıllık kıdem tazminatı yükü %100’den %75’e çekilecek ve kalan %25’lik kesimi ise Hazine’nin (siz bunu işçi ve emekçiler olarak okuyun) ödemesi planlanıyor.

·         Kalkınma Bakanlığı tarafından önerildiği söylenen ancak daha sonra yalanlanan bir açıklamada ise kıdem tazminatı tutarının yarıya indirilmesi, yeni düzenlemenin bir parçası olabilir. Bu demek oluyor ki şu anda 1 yıllık kıdem ücreti 30 gün üzerinden hesaplandığı halde yeni düzenlemede 12 veya 15 gün üzerinden hesaplanacak.

Tabii yeni düzenlemenin esas hedefi iş güvencesini ortadan kaldırmak. Yukarıdaki değişikliklerin hiçbiri işçilerin çıkarına değildir. Hepsi patronların çıkarınadır, TÜSİAD’ın, MÜSİAD’ın çıkarınadır. Olası bir ekonomik krizde işçi çıkarmanın maliyeti olarak görülen kıdem tazminatının fona devredilmesiyle işçileri işten atmak patronlar için çok daha kolaylaşacak. İşte tam da bu sebeple kıdem tazminatını savunmak gerekiyor. İster fon desinler ister bireysel emeklilik sistemi, hepsi göz boyamak için. Esas hedef patronların ekmeğine yağ sürmek.

Kahrolsun diyalog, yaşasın mücadele!

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu yeni kıdem tazminatı düzenlemesini, işçi ve işveren sendikalarıyla, ticaret odaları ve borsalarla diyalog penceresi içinde konuşacaklarını söylüyor. Sizin diyaloğunuz batsın! İşçinin ticaret odalarıyla, borsayla konuşacak neyi olabilir? Diyalog konusunda sendikaların da tutumunun net olması gerekir. Yeni düzenlemenin hangi isteklerle planlandığı ortada. İşçi düşmanı bir hükümetin bakanıyla bir masa etrafında oturup işçilerin çıkarına bir yasa düzenlemeyi hayal ediyorsanız yanılıyorsunuz demektir. İşçi temsilcileri, derhal kalkın o masadan!

İşçinin kıdemi, genel grev sebebi!

AKP’nin işçi bürosu gibi çalışan Hak-İş, yeni kıdem tazminatı uygulamasını, kıdem tazminatının fona devredilmesini başından beri destekliyor. Türk-İş Başkanı Ergun Atalay, 1 Mayıs günü Çanakkale’de yaptığı konuşmasında hükümetin planlarına sadece sitem ediyor. Hükümet temsilcilerinin televizyonlara çıkıp morallerini bozduğunu, huzurlarını kaçırdığını söylüyor, o kadar. DİSK ise net bir şekilde grev yaparız diye açıklıyor tavrını. Evet, doğru yol bu. Ancak gerçek anlamıyla hayatı durdurmayan bir grev yapılamadıktan sonra grev sözcüğünü telaffuz etmenin pek bir kıymeti yok. Türk-İş yönetimine de, kendilerinin aksi yöndeki bütün çabalarına rağmen, son Türk-İş kongresinde kıdeme dokunulmasının genel grev sebebi olduğuna dair kararın bir kez daha kabul edildiğini hatırlatmak gerek.

Genç işçiler en öne!

Yeni düzenlemenin bir tuzağı var ki son derece tehlikeli: geriye dönük kazanılmış hakların korunması. Bu demek oluyor ki hali hazırda çalışan ve kıdem tazminatı almaya hak kazanan kıdemli işçilerin hakları korunacak, onlar kıdem tazminatlarını eski uygulamaya göre alabilecekler. Ancak bu uygulama bir kere işten çıktıktan sonra diğer bir işe başlarken onları da kapsayacak. Dolayısıyla kıdemli ve kıdemsiz işçi diye bölünmenin, mücadeleyi zayıflatacak oyunlara gelmenin bir âlemi yok! Evet, yeni düzenleme en çok yeni işe başlayacak olanları etkileyecek. Dolayısıyla işçiler arasında en genç olanlar, kavgada en öne! Yeni düzenleme, büyük bir çoğunluğu geleceğin işçi ve emekçilerini yani öğrencileri de ilgilendiriyor. Benzer şekilde Fransa’da işçi düşmanı yeni iş yasasına karşı lise ve üniversite öğrencilerinin binleriyle sokakları ve meydanları doldurması, tüm gençlere örnek olmalı.

Kıdem tazminatının gasp edilmesine karşı genel grev, genel direniş!

Kıdem tazminatının fona devredilmesi adı altında işçi sınıfının son iş güvencesini ortadan kaldırmak isteyenlere karşı işçi sınıfının en büyük birliğini kuralım!

Sendikaları şimdiden işyeri ve fabrika çapında toplantılar yapmaya zorlayalım. Kavga günü geldiğinde ne yapacağımızı şimdiden belirleyelim! Sendikanın olmadığı yerlerde kıdem tazminatının gaspına karşı mücadele edecek kıdem tazminatını savunma komiteleri kuralım!


Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Mayıs 2016 tarihli 79. sayısında yayınlanmıştır.