İşçi dostu görünüp patron ağzıyla konuşmak
Patronlar işçilerin kıdemine bir süredir göz dikmiş durumda. Hükümet son birkaç yıldır, arada bir gündeme getiriyor, nabız yokluyor, sermayenin talebini yerine getirmek, işçinin elindeki son iş güvencesi kozu olan kıdem tazminatını gasp etmek için fırsat kolluyor. Bu sırada mevcut sistemin kötülüklerini, yeni sistemin işçilerin lehine olacağına dair fikirleri papağan gibi tekrarlayıp duruyor. Şu anki sistemde yaşanan sorunların sorumlusunun var olan yasalara dahi uymayan patronlar, onları denetlemeyen hükümet ve yaptırım uygulamayan yargı olduğunu Gerçek sitesinde ve gazetesinde defalarca yazdık, kıdeme göz dikenlerin sözlerinin ikiyüzlülüğünü teşhir ettik. Ama bu zamana kadar Mayıs ayında hükümetin kıdem tazminatı konusunu tekrar gündeme getirmesiyle birlikte Yıldırım Koç'un Aydınlık gazetesindeki köşesinde yazdığı türden fikirlere pek de rast gelmedik.
Yıldırım Koç sanki bir telaş içinde, adeta okuyucularını bombardımana tutar gibi Mayıs ayı boyunca bu konuda beş yazı yazmış. Aydınlık'ta yazdığı her üç yazıdan birini kıdem tazminatına ayırmış. Diyor ki Yıldırım Koç, kıdem tazminatı işverenler tarafından işçiyi ehlileştirmenin, sınıf mücadelesini engellemenin bir aracı olarak kullanılıyormuş. Çünkü kıdem tazminatı birçok işçi için en önemli birikim olduğundan işçiler o birikimi kaybetmemek amacıyla mücadeleden geri duruyormuş. Çünkü patronlar bir eyleme kalkıştıkları zaman işçileri tazminatsız işten atıyormuş.
Patronlar kıdem yükünden kurtulmak istiyor. Onlar yalan dolanla işçiyi işten atsa bile iş mahkemeleri çoğu zaman işçilerin lehine sonuçlanıyor ve patronlar eninde sonunda o tazminatı ödemek zorunda kalıyor. Çünkü bugün işçilerin işten atılmalarına "sebep olan" eylemlerinin tümü meşrudur, haklıdır ve hatta patronların yasadışı uygulamalarına karşı yasal haklarını savundukları için çoğu zaman tümüyle yasaldır da. Neden eyleme geçiyor işçiler? Sendikalaştıkları için işten atılan arkadaşları olduğunda. En temel anayasal hakları olarak sendika seçme özgürlükleri ayaklar altına alındığında. Patronlar krizin faturasını işçilere kesip işten attığında. Ödenmeyen fazla mesaileri olduğunda. İnsanlık dışı çalışma koşulları dayatıldığında. Ve buna benzer bir dizi durumda. Bunlara karşı yapılan eylemlerin hangisi haksız bulunabilir? Dahası on binlerce metal işçisi 2015'te haftalarca dev fabrikalarda fiilen üretimi durdurup, işyerini terk etmediğinde onlara kıdem tazminatı nasıl bir engel oluşturmuştur. Üstelik son dönemin en görkemli eylemlerine imza atan bu işçiler kıdem tazminatını alma bakımından şansı yüksek bir kesimi oluşturmaktadır. Buna karşılık, eylemlerinde, grevlerinde, işgallerinde kıdem tazminatının bir engel oluşturduğu da görülmüş değil.
Yine güncel bir örnek var karşımızda. Bugün cam işçileri grev yasağına karşı mücadele ediyor. En temel anayasal haklarından biri olan grev haklarını savunmak için çeşitli eylemler yapıyor. Şişecam yönetimi bu satırların yazıldığı sırada bir açıklama yayınlayarak işçileri grev yasağını protesto etmek için yaptıkları eylemlere devam etmeleri durumunda haklı fesih yapmakla yani tazminatsız işten atmakla tehdit etti. Cam işçileri pek de öyle Yıldırım Koç'un söylediğine uymuyor, kıdemlerini düşünüp mücadeleden geri durmak bir yana aksine sınıf mücadelesinin bugün en önünde yürüyen kesimini oluşturuyor. Bu tehdit karşısında da "kıdemi yakma" endişesi duymadan gerekli cevabı derhal verdi: "Biz bu yola çıkarken arkamızda eşimize, çocuğumuza söz verdik. Kazanmadan dönmeyeceğiz. Tek bir arkadaşımız dahi işten çıkarılmak istenirse hep birlikte tek yürek olacağız. Kimse cam işçisini hafife alıp sabrını ve gücünü sınamasın."Bize düşen görev de açıktır: Şişecam patronunu ve onun çıkarlarını koruyup kollayan hükümeti teşhir etmek, bu mücadelede tek haklı tarafın Şişecam işçisi olduğunu anlatmak, cam işçisi ile dayanışmayı örmektir.
Yıldırım Koç'un kıdem tazminatının "zararları"na ilişkin öne sürdüğü bir başka nokta da işçilerin kıdemlerini düşünüp işyerinden kendi istekleri ile ayrılamamaları. Diyor ki: "Örneğin, işçi çalışma hayatına yeni atılmıştır; bulduğu ilk işe girer. Deneyimsiz olduğu için verilen ücret düşüktür. Birkaç yıl içinde deneyim kazanır, ustalaşır. Eğer ücreti istediği gibi artmazsa, yeni iş arar. Bulduğu işte alacağı ücret daha yüksek bile olsa, kıdem tazminatını yakmamak için işten ayrılamaz ve düşük ücretle çalışmayı kabullenir. Örneğin, işçi işinden çeşitli nedenlerle memnun değildir; ancak işten ayrılarak kıdem tazminatını alabilmek için yeterli koşullara da sahip değildir. İstifa ederek çekip gitmez. Mecburen işyerinde kalır."
Yıldırım Koç herhalde başka bir ülkede yaşıyor. En son Şubat 2017 işsizlik rakamları açıklandı. İşsizlik resmi rakamlara göre bile %12,6 seviyesine çıkmış durumda. Gençler arasında işsizlik çok daha yüksek. 2016 başında asgari ücrete yapılan sözde zamla birlikte artık yeni işçi ile kıdemli işçi arasındaki ücret farkı büyük oranda kapandı, neredeyse bütün işçilerin ücreti asgari ücrette eşitlenmeye başladı. Dolayısıyla Türkiye'de işçiler pek öyle işyeri değiştirip daha iyi ücrette, daha iyi şartlarda yeni işler bulacaklarını düşünmüyor, daha ziyade "nereye gitsen aynı" diyor. Bilinçli ya da bilinçsiz ama bireysel olarak bir yerlerde kendisini kurtaramayacağını biliyor.
Bir de son nokta: Kıdem tazminatı aslında patronların maliyetlerinin küçük bir kısmını oluşturuyormuş. Sanırız bu, "kıdem tazminatı nedeniyle patronlar istedikleri gibi işçi çıkaramıyor, bu yüzden kıdem yükünden kurtulmak istiyor" diyerek kıdeme dokunulmasına karşı çıkanlara yani bize de bir cevap. Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu'nun açıkladığı (TİSK) 2015 yılı istatistiklerine göre toplam işgücü maliyetlerinin arasında kıdem tazminatının payı %4,38'miş. Az mı? Değil! Koskoca zenginliğin içinde üç kuruşun hesabını yapan patronlar bu maliyetten de kurtulmak isterler. Ama bir yandan da %4,38 evet az! Çünkü 2008 krizi döneminde çok daha fazla işçiyi işten çıkarmak istediklerini, kıdem tazminatı maliyetleri nedeniyle çıkaramadıklarını patronlar kendileri söylemişti. Yani istedikleri kadar çok işçiyi çıkarmış olsalardı kıdem tazminatı toplam maliyetler içinde daha yüksek bir oranı oluşturacaktı. TÜSİAD 2010 yılı raporunda açıkça yazdı. 2008-2009 kriz yıllarında yeterince işçi çıkartamadık, iş gücü piyasasının esnekleştirilmesi yani kıdem tazminatının kaldırılmasını içeren reformlar yapılması lazım dedi. Patronlar ne istediğini açık açık söylüyor da niye Yıldırım Koç sanki kıdem tazminatı patronların işine yarıyormuş gibi bir hava yaratmaya çalışıyor? Vatan Partisi ve Aydınlık'ın Erdoğan'a destek veren politikasının sendikal alandaki yansıması da kıdem tazminatını tam da saldırı altındayken eleştirmek şeklinde ortaya çıkıyor. Evet, kıdem tazminatı yeterli bir iş güvencesi değildir. İşçi sınıfı daha fazlasını hak etmektedir. Ancak işten atmak yasaklanıncaya kadar, tüm işçiler için mutlak iş güvencesi sağlanıncaya kadar kıdem tazminatına dokunmak genel grev sebebidir.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Haziran 2017 tarihli 93. sayısında yayınlanmıştır.