Salgın kontrolden çıkıyor, aşılamayı hızlandırın!
Koronavirüs vaka sayıları 1 Temmuz’da kısıtlamaların kaldırılmasının ardından hızla artarak resmî rakamlara göre 5 binden 20 binlerin üzerine yükseldi, ölümler ise 31 Temmuz itibarıyla 80 sınırına ulaştı. Bu da demek oluyor ki 1 ay bile olmadan vaka sayısı yaklaşık 4 kat artmış. Bu artışın nedenleri olarak; yapılan test sayısının yetersizliği, karantina-izolasyon önlemlerinin gevşetilmesi, kapalı alanlarda önlemler alınmaksızın toplanmalara (düğün vb.) yeniden izin verilmesi, özellikle Delta varyantın baskın olduğu ülkelerden gelen turistlerden aşı kartı ve test istenmeksizin ülkeye girişlerine izin verilmesi, aşılama oranımızın yeterli düzeyde olmaması, özellikle de günlük 1. doz aşılama sayımızın (hiç aşı olmamış kişilerin aşılanmasının) düşmesi sayılabilir.
Aşısızlar aşı olmak istemiyor!
Koronavirüse karşı en etkili silah kombinasyonu: maske ve mesafe önlemlerinin alındığı, test sayısının arttırıldığı ortamda toplumu hızlı şekilde aşılamak. Haziran’ın ortalarında günlük 1 milyon 400 bine kadar ulaşan 1. doz aşılama sayımız, son günlerde 100-200 binli sayılarda geziyor. Ülke olarak 1 doz aşılama oranımız %49, 2 doz aşılama oranımız ise %30. Oransal olarak dünyaya kıyasla çok kötü durumda olmasak da aşı randevusu açılmış ancak aşı olmayan yaklaşık 22 milyon insanımızın olduğu göz önüne alındığında tablo çok da parlak değil. Bu konuda suç hükümetin. Yılın başlarında aşı tedarikinde yaşanan sorunlar nedeniyle talebi artırmamak için aşı olmayı bilinçli olarak teşvik etmedi. Üstüne üstlük yeni teknoloji bazı aşıların güvenilirliğine gölge düşüren açıklamalarda bulundu. O günden bugüne de aşılamayı teşvik edici ciddi hiçbir politika yürütmedi. Oysa dünyayı etkisine alan, virüsün önceki varyantlarına göre çok daha bulaşıcı ve öldürücü olan Delta varyantının ülkemizde de kısa süre sonra baskın varyant olacağı düşünüldüğünde, toplumsal bağışıklığa erişmemiz için en az toplumun %85’inin aşılanması gerektiği hesaplanıyor. Buradan çıkan sonuç aşılama oranlarımızı hızla artırmamız gerektiği.
Hiç aşılananla, aşılanmayan bir olur mu?
Peki gerçekten aşı olanlar, olmayanlara göre daha avantajlı durumda mı? Aşılar işe yarıyor mu? Bunun için biraz rakamlara göz atalım. Ülkemizde, hastane ve yoğun bakımda yatan Koronavirüs hastalarının %95’inin, aktif hastaların ise %87’sinin aşılaması tamamlanmamış (hiç aşı olmamış veya yalnızca 1 doz aşı olmuş) kişiler olduğu açıklandı. Dünyadan da benzer örnekler vermek mümkün. Fransa’da Koronavirüs vakalarının %96’sı, İtalya’da ise ölümlerin %99’u aşılanmamış kişilerde görüldü. Bir başka veri ülkelerin vaka sayılarına göre ölüm oranları. Örneğin nüfusunun %56’sı tam aşılı olan İngiltere’de günlük 30 bin civarı vaka sayısına karşılık 100 civarı ölüm görülürken; nüfusunun %16’sı tam aşılı olan Rusya’da günlük 20 bin civarı vaka sayısına karşılık 800 civarı ölüm görülmekte. Günlük vaka sayılarına göre ölüm sayıları en yüksek ülkelerin (Brezilya, Endonezya, Hindistan gibi) aşılanma oranları düşük ülkeler olduklarını görüyoruz. Dolayısıyla aşılar çok büyük fark yaratıyor.
Hükümet aşı olmayı teşvik için aşılarla ilgili her türlü veriyi açıklamalı!
Biz, aşılama sürecinin en başından itibaren aşıların zorunlu olarak yapılmasını savunduk. Çünkü salgınlar toplumdaki her bir bireyi etkiler, her birimiz diğerimizden sorumluyuzdur. Bu sorumluluğumuzun gereği olarak aşı olmalıyız. Ancak bunu söylerken aynı zamanda, hükümetin vatandaşları aşı olmaya ikna etmek için bir an evvel harekete geçmesi gerektiğini, eldeki tüm imkânlarını bu işe seferber etmesi gerektiğini de her fırsatta söyledik. Ancak gelinen noktada hükümet, aşılamaya teşvik edici hemen hiçbir adım atmamakta, safsata bilgilere karşı aşı olmayı teşvik edecek güncel aşı verilerini ısrarla paylaşmamakta. Hükümet insanlardaki aşı ile ilgili yaygın tereddütleri ortadan kaldıracak tüm verileri açıklamalı, gerekli adımları derhal atmalıdır.
- Toplumsal bağışıklık sağlanana kadar izolasyon-karantina önlemleri sıkıca uygulanmaya devam edilmeli, vakaların tespiti için topluma yaygın test politikasına geçilmelidir. Sınır kapılarında yaygın test yapılmalı, aşı kartı uygulamasına geçilmelidir.
- Yeni sağlık personeli istihdamını da içeren, sağlık emekçilerinin insanca çalışacağı bir iş gücü planlaması temelinde ülke genelinde aşı seferberliği başlatmalıdır.
- Toplum sağlığı için elzem olan aşılama zorunlu olmalıdır. Ancak yalancı çobana dönen iktidar ikna edici değildir. Aşı olmayanların işiyle ekmeğiyle tehdit edilmesine hayır! Tüm veriler paylaşılsın! Aşılama kampanyası tabip odaları ve sağlık emekçileri sendikalarının denetiminde yapılsın!
- Dünyadaki herkes güvende olana kadar, hiçbirimizin güvende olmayacağımızın bilinciyle, aşıların üretimindeki patentin kaldırılması, tüm dünyaya eşit ve ücretsiz olarak ulaştırılması için işçi sınıfının uluslararası seferberliği için ileri!
Bu yazı Gerçek gazetesinin Ağustos 2021 tarihli 143. sayısında yayınlanmıştır.