Demokrasi mücadelesinin iki ayağı

Türkiye’de demokrasi mücadelesinin iki ayağı vardır. Birinci ayak sınıf mücadelesi ayağı, ikinci ayak ise Kürt ulusal hareketi ayağıdır.

Bu iki ayak altmışların sonlarında ve yetmişlerde tek bir yürüyüşün ayaklarıydı. Bu birliktelik yürüyüşü yani demokrasi mücadelesini ayakta tutuyor ve güçlü kılıyordu. O yıllarda demokrasi mücadelesinin örgütlenmesi ve mücadelesi tek kanalda ilerliyordu. Bu kanal sınıf mücadelesi kanalıydı. İşçi sınıfının sendikal ve siyasal mücadelesi ile ulusal haklar mücadelesi Türk ve Kürt devrimcilerinin, demokratlarının ortak örgütleri tarafından yürütülüyordu. Örgütlenmeler dağınık, çok başlı olsa da mücadele aynı kanal içinde ilerliyordu.

Yetmişlerin ikinci yarısından itibaren demokrasi mücadelesinin bu iki ayağı birbirinden ayrılmaya, ayrı yönlerde hareket etmeye başladı. 12 Eylül sonrasında Kürt hareketi ortak sınıf savaşımından koptu, salt ulusal demokrat bir karakter aldı.

                                                                         ***

Ayrışma yıllarından bu güne Kürt ulusal demokratik hareketi güçlendi, ulusal hak ve özgürlükler alanında çok ileri noktalarda savaşmaya başladı. “Üç beş çapulcu” şimdi burjuva devlet ile görüşmeler yapıyor. İşçi hareketi ve komünist hareket ise giderek geriledi, tarihinin en dip seviyelerine düştü. Sendikal örgütlenme yok seviyelerinde. Taşeronluk sistemleşti. Demokratik hak ve özgürlükler budandı.

                                                                             ***

Demokratik hak ve özgürlükler mücadelesi açısından çok kritik bir eşikteyiz. Ülke adım adım İslam ideolojili bir faşizme sürükleniyor. Bu noktada mücadelenin iki ayağının bir araya gelmesi gerektiği artık herkes tarafından görülür hale geldi. Demokratik hak ve özgürlükler mücadelesinin başarılı olması, faşist gidişata dur denmesi hayati bir önem kazandı.

Faşizm kazanırsa, sadece sınıf savaşı, demokrasi mücadelesi, sosyalizm mücadelesi değil; Kürt ulusal demokratik hareketi de kaybedecektir. Böyle bir durumda Kürt ulusal hareketinin devletle görüşmelerinden hak ve özgürlük elde ederek çıkması mümkün olmaz. Kürt ulusal demokratik hareketi içindeki bir kesimin bu gerçeği gördüğünü sanıyorum. HDP’ni Türkiye partisi yapma girişimleri ve son olarak Birleşik Haziran Hareketine (BHH) seçim işbirliği teklif etmeleri bunu gösteriyor.

                                                                             ***

Türkiye solunun dibe vuran ekonomik ve demokratik mücadelenin yeniden ivme kazanması için Kürt ulusal demokratik hareketin dinamizmine gereksinimi vardır. Ancak bu gereksinim sosyalist hareketin ideolojik ve örgütsel bağımsızlığından vazgeçilmesini gerektirmediği gibi Kürt ulusal hareketinin dışlanmasını hiç gerektirmez. Türkiye sosyalist hareketinin bu gerçeği anlamaya başladığının emareleri belirmeye başladı. İlk işareti kuruluş kongrelerinde Kürt Sorunu Kurultayı düzenleme kararı alan halkın Türkiye Komünist Partisi (HTKP) verdi. Ancak bu konuda henüz bir adım atmış değil.

Ardından, Birleşik Haziran Hareketinin (BHH) Türkiye Meclisi kararlarında yeni bir işaret belirdi. Meclis kararı anadilde eğitimi savundu. Üçüncü işaret ise Kürt hareketine en uzak noktadan geldi. Aydemir Güler ana dilde eğitim hakkını savunduklarını açıkladı. (Bkz. http://haber.sol.org.tr/yazarlar/aydemir-guler/artik-2015teyiz-104366).

Bu üç işaret umarım, sosyalistlerin Kürt ulusal hareketine en uzak olan sosyalistleri Kürt hareketi ile aralarındaki buzları eritme isteklerinin işaretidir. Şimdi aynı paralelde bir adımın, BHH’nin ana bileşenlerinden Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) tarafından da atılmasını beklemek gerekiyor.

Şimdilik görünen BHH bileşenlerinden bazılarının Kürt ulusal hareketi içindeki sosyalist damarı destekledikleri ve anadilde eğitime sıcak bakmaya başladıklarıdır. BHH Türkiye Meclisi kararlarında geçen “anadilde eğitim anlayışı” ve “emek dayanışması” sözcüklerini bu anlamda yorumlamak gerekir. Öncelikle anadilde eğitim hakkının BHH’nin tüm bileşenlerince kabul görmesi ve BHH metinlerinde açıkça yer alması ve propagandasının yapılması önemli olacaktır.

Bu adımlar elbette yeterli değildir. BHH, demokrat olmanın koşulu olan, Kürt ulusunun kendi siyasal kaderini kendisinin belirleme hakkını kabul noktasına gelmelidir. Meclis kararlarında yer alan “toprak kardeşliği” kavramı tek başına, ayrılma hakkına baştan ambargo koyan bir anlam taşımaktadır. Elbette egemen ulusun demokratlarının büyük merkezi-demokrat bir devlet içinde birlikte yaşamayı tercih etmeleri ve bunun propagandasını yapma hakkı vardır. Ancak öncelikle ezilen ulusun ayrılma da dahil tüm haklarını kabul ettiğini deklare etmesi gerekir. Demokrat olmanın koşulu budur. Bu hakkı tanımadan “toprak kardeşliğinden” söz etmek, ezilen ulusun kendi geleceklerine kendilerinin karar vermesi ilkesine uymaz.

Eğer BHH, Kürt sorununda bu noktaya varabilirse; bu tavır sadece Kürt hareketi ile BHH arasındaki buzların erimesine hizmet etmeyecek, aynı zamanda Kürt ulusal hareketi içindeki devrimci damara güç katacaktır. Kürt sosyalistleri ile Türkiye sosyalist hareketi arasındaki bağları güçlendirecektir.

                                                                  ***

Demokratik hak ve özgürlükler mücadelesinin iki ayağının bir araya gelmesi, senkron adımlar atması için 2015 seçim çalışmaları bir fırsat olabilir. Bu birlikteliği sağlamak için BHH ve HDP’nin CHP’den vazgeçmeleri gerekir. Halen her iki birliktelik içinde CHP ile seçim işbirliğini arzulayan ve arayış içinde olan bileşenler olduğu görülüyor. Bu arayışlar sürdükçe her iki bloğun bir araya gelmesi zor görünüyor.

BHH ve HDP seçim işbirliğine girerse, bu seçim bloğu onların dışındaki sosyalist, demokrat örgüt ve kişiler için de çekim merkezi olacaktır. Bununla birlikte tarafsız yığınlara vereceği güven, bu seçim bloğunun aritmetik toplamının ötesinde bir sinerjiye yol açacaktır.

Böylesi bir seçim bloğu BHH ve HDP-K içindeki sosyalistlerle, her iki bloğun dışında hareket eden sosyalist örgüt ve kişilerin eylem içinde temasını sağlayacağından, sosyalist hareketin birliği için de katkı sağlayabilir. Ancak dediğimiz gibi öncelikle her iki blok bileşenlerinin CHP peşinde koşmaktan vazgeçmeleri ve tavırlarını netleştirmeleri gerekir.