Başyazı: İstibdad rejimi kimi eziyor? Kimin güvenliğini koruyor?
Baskıcı ve keyfi yönetim olan istibdad rejimi, OHAL’i, KHK’ları, grev yasaklarını, hakkını arayan işçiye, kamu emekçisine sıkılan gazı, vurulan copu, gözaltıları, tutuklamaları, kayyımları hep aynı gerekçeyle savundu: Milli Güvenlik! Yani hepimizin, tüm milletin güvenliği için zorunlu imiş tüm bunlar.
Peki insanlar acından ölürken, siyanür içip intihar ederken, pazarda pahalılıktan şikâyet eden, memleketi kuruttunuz diye isyan eden kadını, misafirliğe gittiği evde jandarma-polis ortak operasyonuyla gözaltına almanın milli güvenlikle ilişkisi nedir? 16 milyon insan açlık sınırında, 48 milyon insan yoksulluk sınırının altında yaşarken hâlâ asgari ücretliye yüzde 8 zam öneren; işçi, emekçi, memur daha maaşını almadan kesilen vergilerle toplam verginin üçte ikisini ödüyorken şirketlerin 11 milyar vergi borcunu bir kalemde silen bu iktidar hangi milleti koruyup kollamaktadır? Emek verip, prim ödeyip, hak ettiği emekliliği isteyen EYT’li milyonlar vatan hainidir de, Varlık Fonu’ndan 1,6 milyar lira aktarılarak batık inşaat projesi kurtarılan Ali Ağaoğlu mu vatanı kurtaracaktır? EYT’liye, asgari ücretliye, acından ölen vatandaşına ekmek bulamayan ama 450 milyar dolar dış borç için her yıl 20 milyar dolar faiz ödeyen, 7 milyon işsiz varken, işçinin emekçinin alınteriyle biriken işsizlik fonundan her yıl en az 10 milyar lirayı patronlara teşvik adı altında peşkeş çeken bir iktidar kimin menfaatini ve güvenliğini korumaktadır?
Termik santralleri yandaş holdinglere satan sonra bu şirketlerin kârları eksilmesin diye halkı zehirleyip çevreyi katletmeleri için 2,5 yıl ek süre veren bu iktidar gerçekten milletin can güvenliğine değer veriyor mu? Deprem toplanma alanlarına AVM yaptıran, deprem için toplanan vergileri amacı dışında kullananlar, Türkiye’nin en kalabalık nüfusunun yaşadığı İstanbul ve çevresinde insanları doğal afetin karşısında insan yapımı bir katliam olasılığı ile karşı karşıya bırakmış durumda. Bu bir “milli güvenlik” sorunu değil mi?
Defalarca karakola başvurup koruma isteyen kadınlar yine de göz göre göre cinayete kurban gidiyorken, kadına yönelik şiddete karşı kadınlar sokaklara çıktığında polisten gaz yiyor, üzerlerine plastik mermi sıkılıyorken, işyerinde, sokakta, kurslarda, öğrenci yurtlarında taciz tecavüz kol geziyorken, Emine Erdoğan’ın konferansları dışında icraatı olmayan bir iktidarın altında hangi kadın kendini güvende hissedebilir?
Amerikan Başkanı Trump’ın hakaretlerini sineye çeken, onunla dost olmakla övünen, kendisine küfürlü şiir yazan İngiltere başbakanını baş tacı eden Erdoğan, 13 bin 173 Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına hakaret davası açarak mı bu milletin onurunu koruyor? İncirlik’teki Amerikan üssünden kalkan tanker uçaklar 15 Temmuz’da meclisi bombalayan F-16’lara yakıt nakli yapmış, ekonomi dolara teslim olmuş, Trump ülkenin ekonomisini mahvetmekle tehdit ediyor ise, Türkiye üyesi olduğu NATO’nun zincirleriyle kıskıvrak bağlanmış ise güvenlik tehdidi sınırların dışında mı içinde mi?
İktidar, solcuların mitinglerini yasaklıyor, Kürtlerin belediyelerine kayyım atıyor da kendi seçmenlerini krallar gibi mi yaşatıyor? Türk-İş başkanı ne kadar yandaşlık yaparsa yapsın AKP’li yıllar boyunca yasaklanan grevlerin dörtte üçü Türk-İş’in grevleriydi! AKP’ye oy vermek kimseyi açlık sınırından kurtarmadı! Ekmek ve hürriyet ya hepimiz için var; ya da hiçbirimize yok!
Kapitalist toplumda her şey gibi milletin üzerine çökmüş istibdad karanlığının da, sınıfsal bir özü var. İstibdad halkın üzerinde sermayenin ve emperyalizmin çıkarlarını korumak için baskı kuruyor. Milli güvenlik, vatan, millet edebiyatı bu baskı rejiminin kılıfıdır.
Zülfü Livaneli, gurbetteki işçilerin Alman sermayesini semirtmek için çektiği çileleri anlatırken “yetmiş iki millet insan soyunu işçi deyip bir hesaba yazdırdık” demişti. Bugün istibdad rejimi, bir avuç sermaye sahibine sefa sürdürüp, 80 milyona kendi memleketinde gurbeti yaşatıyor! O yüzden bugünün Türkiyesinde Türküyle Kürdüyle, Alevisiyle, Sünnisiyle işçilerden, emekçilerden, ezilenlerden ayrı bir millet de milli güvenlik de yoktur!
Devrimci İşçi Partisi işte bu yüzden her milletten memleketten işçileri, emekçileri, gençleri ve kadınları istibdada karşı ekmek ve hürriyet için birleşmeye, örgütlenmeye ve mücadele etmeye çağırmaktadır!
Bu yazı Gerçek gazetesinin Aralık 2019 tarihli 123. sayısında yayınlanmıştır.