Venezüella: Darbe provokasyonlarına karşı birleşik cepheye!
Venezüella Chávez’in ölümünden sonra büyüyen bir kargaşanın içine girdi. Seçimlerden başarısız çıkan sağ kanat, adayları Capriles’in dışında Leopoldo López ve María Corina Machado adında birtakım önderlerin peşinde sokaklara düştü. Sokak çatışmaları sıradan bir hal aldı. Bolivarcı, yani Chavezci kitleler de sokağa çıkınca karşılıklı yaralamalar ve ölümler yaşanmaya başladı. Bolivarcılar, en başta devlet başkanı Nicolás Maduro, bütün bu girişimlerin son tahlilde bir askeri darbe kışkırtması olduğunda ısrarcı. Aşağıda kardeş partimiz, Dördüncü Enternasyonal’in Yeniden Kuruluşu Koordinasyonu (DEYK-CRFI) Arjantin seksiyonu, Latin Amerika’nın en büyük sol partilerinden biri olan Partido Obrero’nun Venezüella’da son günlerde yaşanmakta olan bitene ilişkin bildirisini sunuyoruz.
Yoldaşlarımızın yaklaşımına eklenecek bazı şeyler var. Bunlardan ilki ekonomi ile ilgili. Dünya ve Türkiye solunda “Bolivarcı” rejimi “sosyalist” olarak sunanların unuttukları bir nokta, karşılığı ödenerek yapılmış bazı kamulaştırmalar dışında, Chávez’in Venezüella’nın büyük burjuvazisinin ekonomik iktidarını sarsacak hiçbir ciddi adım atmadığıdır. Yoksullara petrol parası dağıtmak sosyalizm değildir. Bugün Venezüella kıtlıkla ve enflasyonla cebelleşiyor. Bunun çözümü burjuvazinin adım adım mülksüzleştirilmesi, banka sektöründen başlayarak sermayenin kamulaştırılmasıdır. “21.yüzyıl sosyalizmi” şimdi gerçeğin sınavından geçmektedir.
İkincisi, Bolivarcı kampın kendi içinde de ciddi bölünmeler yaşandığı gerçeğidir. Chávez taraftarlarının kendileri bile bir “iç sağ”dan söz etmektedir. Bugün kontrolün, Maduro’dan ziyade Ulusal Meclis Başkanı ve PSUV adlı birleşik Bolivarcı partinin lideri olan, özellikle silahlı kuvvetlerle iç içe çalışan Diosdado Cabello’da olduğu belirtiliyor. İşçi demokrasisini geliştiren adımlar atılmadığı, burjuva ordusunun sözde ilerici, gerçekte yağmacı, Chavezci rejim sayesinde her geçen gün daha çok zenginleşen kadrolarının üzerinde işçi sınıfının denetimi kurulmadığı takdirde darbeci sağa karşı savunma zayıf kalacaktır.
Üçüncüsü, yoldaşlarımız “işçi hareketinin devletleştirilmesi”nden söz ediyorlar haklı olarak. Bu yüzden de “Bolivarcı” rejimin darbeci sağa karşı savunmayı güçlendirmek istiyorsa, sadece mahallelerdeki “colectivo”ların kendine bağlı güçlerini değil, solda bulunan, işçi ve emekçilerin çıkarları uğruna mücadele eden bütün işçileri silahlandırmasını talep etmek gerekir.
Venezüella’yı bir Ukrayna haline getirmek isteyen sağa, Yatsenyuk veya Klitschko gibi emperyalizm yanaşması olan Leopoldo López’lere, María Corina Machado’lara karşı mücadele bütün solun davasıdır. Chavezçiliğe destek vermeden onunla darbeciliğe karşı birleşik cephe kurmak mümkündür. Bugün Venezüella’da devrimci Marksist tavır budur.
Birkaç yıldır Venezüella ve Chávez’çi proje belirgin bir biçimde çözülme sürecine girmiş bulunuyor. Venezüella’da mal kıtlığı, enflasyon ve büyük ölçekli bir uluslararası borç ile başa çıkabilmek için pratikte bir olağanüstü hal uygulanıyor. Burjuvazinin önemli bir kesimi, hiç durmamacasına büyümekte olan bir karaborsadan görülmemiş kârlar elde ediyor. Eyalet yönetimlerinin, hatta bakanlar kurulunun büyük bölümü silahlı kuvvetlerin eline geçmiş durumda. 2002’de petrolün özelleştirilmesi girişimini yenilgiye uğratmış olan Bolivar hareketi bugün sadece sözde bir anti-emperyalizm düzeyine gerilemiş bulunuyor. Bunun karşılığında işçi hareketinin devletleştirilmesinde ve toplu sözleşme özgürlüğünün pratikte ortadan kaldırılmasında en uç noktaya ulaşmış bulunuyor. Sınıf mücadeleci aktivistlere karşı gerçekleştirilen suikastler cezasız kalmaya devam ediyor, bağımsız mücadelelere girişen hareketleri devlet zorla bastırıyor.
Sağ muhalefetin bu olağandışı krizi kendi çıkarları doğrultusunda istismar etme girişimi, son dönemde yapılan genel ve yerel seçimlerde yenilgiye uğradı. Bu yenilgi daha önceden var olan bir çatlağı derinleştirerek darbeci bir çıkış yolunu belirgin bir biçimde kışkırtan kanadın hukuk düzeni dışında yer alan eylemlerini harekete geçirdi. Başında başkanlık seçiminde aday olmuş olan Capriles’in bulunduğu uzlaşmacı kanadın belediyelerdeki kriz ya da sokakların güvensizliği gibi konulardaki yakınlaşma çabaları hiçbir işe yaramadı. “Aşırı sağ” adı verilen kanadın beklentisi, ya bir olağanüstü hal rejimi, ya Chavezçilerin bir askeri darbesi, ya da Ukrayna’da olan bitene benzeyen bir uluslararası diplomatik müdahaleyi kışkırtacak olağanüstü bir siyasi çıkmaza yol açmaktır.
Hükümetin devrilmesi kolay gerçekleşecek bir şey olmasa da sağcıların provokasyonunun zaferi Venezüella’nın ve Latin Amerika’nın bütününün emekçileri açısından bir gerileme olur. Ancak, burada esas sorumluluk Bolivar’ın bayrağı altında saklanan sivil ve askeri kliğe düşecektir. Tekrar tekrar öngörmüş olduğumuz bu koşullar altında darbeci provokasyonları kınama ve bunların yenilgiye uğratılması için hareket geçme çağrısı yapıyoruz. Ama bunu hükümete en ufak bir destek vermeden, beceriksizliğini ve son on yıl boyunca petrol sermayesi ile ittifakı kurmuş olmasını kınayarak yapıyoruz. İşçi sınıfını kendi içinde bir siyasi tartışmaya ve darbeciliğe karşı işçi sınıfının kendine özgü yöntemleri ile, yani toplantılar, mücadele planları, grevler, işyeri işgalleri, yol kesmeler ile ve emekçilerin taleplerinden oluşan bir programla mücadeleye çağırıyoruz.
Partido Obrero
(İşçi Partisi)