Siyonist İsrail saldırılarıyla bölgeyi savaşın eşiğine getiriyor
25 Ağustos gününün ilk saatlerinde, Siyonist İsrail, Lübnan’ı savaş uçakları ile bombaladı. Siyonist ordunun sözcüsü Danyel Hagari, yaptığı açıklamada, Hizbullah’ın sabah 5’te Tel Aviv’i vurmak için büyük çaplı bir füze saldırısı hazırlığı içinde olduğunu, ve bunu engellemek için İsrail’in “önleyici” bir saldırıda bulunduğunu söyledi. Bu hava saldırısının ardından ABD emperyalizmi de her zaman yaptığı gibi Beyaz Saray sözcüsü aracılığıyla İsrail’i desteklemeye devam edeceklerini açıkladı. Hizbullah ise İsrail’in saldırılarına şu ana kadar gerçekleştirdiği en büyük füze ve dron salvosu ile karşılık verdi ve 320 füzenin yanı sıra bir dizi dron ile misillemede bulundu.
Misillemenin doğrudan hedefi ve başarısına dair, alışılageldiği üzere, bir dizi farklı rivayet basında dolaşıyor. Lübnan Hizbullahı Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ın saldırılar sonrası yaptığı açıklamaya göre hedef alınan asıl nokta, Tel Aviv yakınlarında bulunan ve Mossad’ın karargahının da yer aldığı Glilot üssü. Yoğun füze saldırısının Demir Kubbe savunma sistemini bloke etmek için kullanıldığı, bu esnada dronların üssü hedef aldığı aktarılanlar arasında. İsrail üssün isabet almadığını iddia etse de, Hizbullah’ın saldırılarının ne oranda başarıya ulaştığı belirsizliğini koruyor. Fakat İsrail’in provokasyonları sürerken, bu sefer yaşananlar İran’ı da içerebilecek daha büyük ölçekli ve daha uzun süreli bir savaşın işaret fişeği olabilir.
Tam da bu sebeple, saldırıların detaylarına odaklanmanın ötesinde, sapla samanı birbirinden ayırmak gerekiyor. İsrail’in Lübnan bombardımanı sebepsiz bir kışkırtma da olabilir, ABD emperyalizminin istihbarat desteğiyle saptadıkları gerçek bir Hizbullah saldırısına karşı bir hamle de. Hangisi doğru olursa olsun, Hizbullah’ın Siyonist İsrail güçlerini hedef alması haklı ve meşrudur. Meselenin özü budur. İsrail’in Hizbullah komutanı Fuad Şükür’ü Beyrut’ta hedef alarak öldürmesi sonrası, misillemede bulunmak Hizbullah’ın meşru hakkıdır.
Bu şartlar altında, soyut bir barış lafzının altında, Gazze’de soykırımcı bir saldırı yürüten İsrail ile Siyonizme karşı direnen güçleri eşitlemeye çalışan herkese emekçi halkımız şüpheyle bakmalıdır. Hele de bunu mezhepçilik ile yapanları, Sünnisiyle Şiisiyle direnenlerin saflarına fitne sokmayı hedefleyenleri gördüğünde emekçi halkımız emperyalizme ve Siyonizme hizmet eden bu mezhepçi yaklaşımları kesinlikle reddetmelidir. İsrail’in yenilgisi emekçi halkımızın ve tüm dünya halklarının çıkarınadır. Siyonizm karşıtı cepheye fitne sokanlar ise emekçi halkın düşmanıdır. Bize düşen, mezhepçilik belasına fırsat vermemek ve Türkiye’yi İsrail’e kalkan olma utancından kurtarmaktır. Bunun yolu da Kürecik Üssü’nün kapatılmasından mücadele etmek ve İsrail’in arkasını kollayan ağabeyi NATO’dan çıkıp, NATO’yu yıkma mücadelesini yükseltmekten geçiyor.