Katalonya’da referandum
Avrupa Birliği dünyaya demokrasi ve medeniyet öğretmeye bayılır. Dünyanın dört bir yanındaki ülkeleri sık sık kınar, demokrasiye davet eder. Bu emperyalist bloğun içerisindeki önemli devletlerden İspanya’nın başında bulunan Mariano Rajoy, Venezüella’da ABD muhalefeti sokaklara dökülüp hükümet yanlısı gençleri yakmaya, helikopterlerden bombalar fırlatmaya başladığında sık sık basının karşısına geçip Venezüella hükümetini demokrasiye davet etmeyi ve muhalefetin istediği referandumu gerçekleştirmesini talep etmeyi adet edinmişti. Şimdi gün geldi, Rajoy’un yönettiği devletin sınırları içerisindeki Katalan halkı, İspanyol krallığından ayrılarak bağımsız bir cumhuriyet kurmayı oylamak için sandıklara gitme kararı aldı. Rajoy’un cevabı on binlerce kişilik işgal güçlerini Katalonya’ya yollamak, bağımsızlık referandumunun örgütlenmesinde etkin olan Katalan siyasetçileri sabaha karşı yapılan operasyonlarla tutuklatmak ve oy sandıklarını içindeki oylarla birlikte çalmak oldu. Bütün bunlar olurken Avrupa Birliği’nin liderleri dünyaya her gün demokrasi dersi verdiklerini unutup İspanya’nın iç meselelerine saygı duyduklarını, karışmayacaklarını açıkladılar. İşte bizim liberallerimize gündüz düşleri gördürten AB demokrasisi ele verirken talkını böyle yutuyor salkımı!
Referanduma giden günlerde iki taraf da büyük bir mücadeleye hazırlanmaya başlamıştı bile. Haftalar öncesinden referandumun lojistiğine darbe vurmak için sandık ve oy pusulası avına çıkan İspanyol hükümeti, 20 Eylül’de yapılan operasyonlarla özerk Katalan hükümetinin Ekonomi Bakanı Josep María Jové başta olmak üzere 14 kişiyi tutuklatmıştı. Bir sonraki adımı ise Mossos adı ile bilinen özerk Katalan polisine, özellikle Katalan İçişleri Bakanı’nın ve Emniyet Müdürü’nün bağımsızlık yanlısı olması sebebiyle güvenmeyerek İspanyol polisini haftalar öncesinden Barselona limanındaki gemilerde hazır tutarak müdahaleye hazırlanmıştı. Katalan basınında ve sosyal medyada “işgal güçleri” olarak anılan bu birlikler, referandumun internet üzerinden gerçekleşmesi ihtimaline karşı Katalonya’daki CTTI isimli, bizdeki BTK’ya tekabül eden kurumu cumadan pazartesiye kadar işgal etti. Bir sonraki adımda ise Katalanlar arasında “botifler” olarak anılan İspanya yanlılarına Barselona’da referandumdan bir gün önce bir eylem gerçekleştirdi.
Katalan cephesinde, hükümet AB liderlerine yönelik beyhude çağrılarda bulunmaya devam ederken, kitleler hem referandumun gerçekleşmesini hem de hükümetin referandum sonuçlarının arkasında durmasını sağlamak için üst üste adımlar attı. İlk aşamada Katalonya’daki sendikalar kendi kaderini tayin hakkını desteklemek için 3 Ekimde bir genel grev örgütleyeceklerini açıkladılar. Daha önce 1970’lerdeki Franco karşıtı eylemlerde büyük eylemler gerçekleştirmiş olan çiftçiler ise traktörlerle Barselona’ya inip, traktörlerini bir kez daha, bu sefer sandıkları korumak için getirmeye hazır olduklarını açıkladılar. On binlerce kişi seçim bürolarını muhafaza edebilmek için, cuma akşamından pazara kadar büroların yarısından fazlasını fiili olarak işgal ederek bu binaları iki gün boyunca terk etmediler.
Referandum günü olan 1 Ekim gelip sandıklar kurulduğunda olay yerine ilk giden Mossos birlikleri oldu. Referanduma zımni bir destek vererek, müdahale etmek yerine para cezası kesen Mossos’a alternatif olarak, haftalardır Barselona limanında bekleyen işgal kuvvetleri zorla bürolara girdi, birçok sandığı çaldı ve oy vermek için bekleyenlere saldırdı. Bu saldırılar sırasında Mossos ve işgal güçleri arasında da fiziksel çatışmaya varmayan tartışmalar yaşandığı gözlemlendi. Katalan hükümetinin kitlelere yaptığı “pasif direniş” çağrısı işgal güçlerinin işini kolaylaştırırken, kitlenin bu sınırları aştığı bazı örneklerde, örneğin Barselona’nın bir banliyösü olan Sabadell’de işgal güçleri geri çekilmek zorunda kaldı. İspanya’nın başkenti Madrid’de de referanduma destek eylemleri düzenlendi.
7 milyon nüfuslu Katalonya’da, hükümetin tahminlerine göre 3 milyon kişi referandum için harekete geçerken, ilk sonuçlara göre oy kullananların %90’ı, yani 2 milyonu aşkın kişi bağımsız cumhuriyete evet dedi. Katalonya Başbakanı Puigdemont da meclisin 48 saat içerisinde ülkenin bağımsızlığını ilan edeceğini açıkladı. Bu yazının yazıldığı 1 Ekim gecesi, Katalonya’nın yanı sıra, İspanya sınırları içerisindeki Bask şehirlerinde de büyük destek eylemleri başlamıştı. Her halükarda, 1 Ekim sonrası İspanya devleti Katalan kitleler için bir işgal gücü haline gelmiştir. Katalanların bağımsızlık mücadelesi, 3 Ekim itibariyle sınıfın da daha aktif biçimde devreye girmesi ile muhtemelen güçlenerek büyüyecektir. Bu mücadele büyük bir krizin içinden geçmekte olan AB için de sona giden yolda önemli bir adım olabilir.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Ekim 2017 tarihli 97. sayısında yayınlanmıştır.