İtalya’da sosyalist odak için girişim
İtalya belli bir süredir, Fransa ile birlikte Avrupa’daki siyasi çalkantıların merkez üssü haline gelmiş durumda. Ön-faşist Lega (Birlik) partisi ve bu partinin lideri Matteo Salvini hızla yükselirken, devrimci güçlerin buna cevap verememesi, hızla yükselen faşizme karşı İtalyan işçilerinin hazırlıksız yakalanması sonucunu vermişti.
İtalya’nın en önemli devrimci Marksist partisi olan PCL (Komünist İşçi Partisi) 2019 Eylül ayında yaptığı çağrıyla bu sıkıntıya bir çözüm bulabilmek için önemli bir girişimi başlattı. 6 Eylül’de belli başlı devrimci ve siyasi örgütlere, aynı zamanda taban sendikalarına yollanan çağrı, tüm güçlerin siyasi bağımsızlığını muhafaza edeceği biçimde, sınıf mücadelesi temelinde bir eylem birliği örgütlemek için bir koordinasyonda yan yana gelme önerisinde bulunuyordu.
3 aylık bir sürece yayılan görüşme ve örgütleme sürecinin ardından, çağrıya olumlu cevap veren siyasi güçler, bu koordinasyonun ilk adımını atmak için başkent Roma’da ortak bir kitle toplantısı organize ettiler. İlk çağrıcı olan PCL’in yanı sıra PCI (İtalyan Komünist Partisi) ve Sinistra Anticapitalista’nın (Antikapitalist sol) çağırıcısı olduğu etkinlik, Potere al Popolo (İktidar halka) ve PRC’nin (Komünist Yeniden Kuruluş Partisi) sol kanadının da dâhil olduğu çeşitli grupların katılmasıyla güçlendi. 7 Aralık’ta gerçekleşen etkinlikteki beklentileri fazlasıyla aşan katılımcı sayısı dahi çağrının yarattığı heyecanı kanıtlar nitelikteydi. La Repubblica gazetesinin yazdığına göre tüm salon dolarken, 150 kişi de yer bulamadığı için salonun dışında kalmıştı, çağırıcı örgütlerin militanları dışında bağımsız sendika militanları da salonda yerlerini almıştı.
Etkinlikte, açılış konuşmasını yapan PCL lideri Marco Ferrando, son yıllarda solun dilinden sınıfın kaybolduğunu ve solun kültürel sorunlara hapsolduğunu, etkinlikte bir araya gelenlerin ise işçi sınıfının muhalefetini örgütlemek için birlikte olduğunu vurguladı. Patron solu PD’nin (Demokratik Parti) Beş Yıldız Hareketi ile birlikte kurduğu yeni hükümetin Salvini’ye karşı bir kurtuluşmuş gibi sunulduğunu, oysa bu hükümetin, Salvini’nin daha güçlü dönmesine yol açacağını vurgularken, kendi hedeflerinin kitlesel ve sınıf eksenli bir muhalefet olduğunu belirtti. Ferrando 7 Aralık toplantısından itibaren beraber örgütlenmesi için üç kampanya önerdi.
İşsizliğin önlenmesi için, ücret kaybı olmaksızın çalışma saatlerinin azaltılmasına yönelik ulusal çapta bir kampanya, sendikal haklara saldıran şirketlerden başlayarak kamulaştırmalar için bir kampanya ve NATO’dan çıkılması, F-35 alımının iptal edilmesi ve sınır dışındaki tüm İtalyan askerlerinin geri çekilmesi için bir kampanya öneren Ferrando aynı zamanda Ocak sonu için tüm yerellerde beraber örgütlenecek bir eylem günü önerdi. Bütün bunlar için de bir koordinasyon kurulması teklifinde bulunan Ferrando, bu koordinasyon içinde ulusal çapta örgütlü de olsa yerel örgüt de, siyasi örgüt de olsa sendikal örgüt de, ilk gelen kimmiş sorusunu sormadan ya da büyüklüğe bakılmaksızın mutlak eşitlik temelinde ilişkiler kurulması gerektiğini ve koordinasyonun sınıf muhalefetini hedefleyen herkese açık olması gerektiğini belirtti. Ferrando’nun sözlerini bitirirken vurguladığı “ayrı yürüyüp birlikte vuralım” şiarı, diğer örgütlerin temsilcilerince de yinelendi.
Bu girişim ve aldığı coşkulu karşılık hem İtalya hem de Avrupa genelinde çok önemli sonuçlar verebilir. Faşizmin ve ön-faşizmin hızla yükseldiği, solunsa sadece kimlik sorunlarını konuştuğu bir ortamda işçi kitleleri alternatifsiz kalmış durumda. İşçi sınıfının siyasi ve sendikal örgütlerinin, sınıf mücadelesi temelinde ve siyasi bağımsızlığından taviz vermeksizin bir araya gelmesi, bugün gerçek yüzünü tam olarak gösteremeyen ama ön-faşizm biçiminde yükselmekte olan faşizme karşı güç dengelerini değiştirebilir. Birleşik İşçi Cephesi faşizme karşı mücadelede en önemli silahtır. İtalya’da devrimci sol bu yönde doğru bir adım atmış görünüyor.