İran ve Irak’ta emekçi kitlelerin acil ihtiyacı: Devrimci bir önderlik!

ırak

Donald Trump liderliğinde Amerikan emperyalizmi, geçtiğimiz Mayıs ayında İran’la 2015’te imzaladığı nükleer anlaşmadan tek yanlı olarak çekilmişti. Trump’ın tehditleri, yaptırım paketi devreye girmeden önce bile riyalin değer kaybetmesine ve yabancı sermayenin birer birer İran’ı terk etmesine yol açmıştı. Total, Airbus, Renault, Peugeot, Siemens gibi şirketler İran’dan çekilmişti.

Bunun ardından, Trump 7 Ağustos’ta İran’a yönelik yaptırımların ilk aşamasının başladığını ilan etti. Bu yaptırımlar İran'ın ABD doları satın almasını yasaklıyor, ülkenin çelik, kömür, alüminyum ticareti ile petrolden sonra ikinci büyük sektörü olan otomotiv sektörünü kapsıyor, yolcu uçakları ve uçak parçası ithalatını engelliyor. Riyal üzerinden ülke dışında gerçekleşen işlemlere kısıtlamalar getiriyor, ülkenin ABD’ye el yapımı halı ve gıda ürünleri ihraç etmesini yasaklıyor ve İran’ın devlet tahvili satmasına ve ülkenin dış borcuna bağış yapılmasına yasak getiriyor. ABD, İran’a yönelik ambargoyu ihlal eden ülkeleri de yaptırımlarla cezalandırıyor.

Yaptırım paketinin ikinci aşaması 5 Kasım’da devreye girecek, petrol ihracatını, gemicilik sektörünü, İran merkez bankasını hedef alacak. Genel olarak İran’ın enerji sektörüne yönelik yaptırımların geri gelmesi, ekonomisi büyük ölçüde petrole dayalı olan ülkeyi korkunç biçimde etkileyecek.

Yaptırımlardan asıl etkilenen ise molla rejimi ve İran burjuvazisi değil, emekçi İran halkı. Ambargonun öncesinde de yoksulluk ve işsizlikle boğuşan İran halkını, otomotiv ve enerji sektörüne yaptırımlarla birlikte daha büyük bir işsizlik dalgası ve ekonomik kriz bekliyor. İran’da 2018 yılının başından itibaren iki kez ayağa kalkan emekçi kitleler yalnızca ekonomik sorunlara değil, Ruhani hükümetine ve giderek sistemin kendisine de tepki gösteriyor. Yaptırımların ağırlaşması ile birlikte giderek ağırlaşan ekonomik krizin ve rejimin kendi içinde derinleşen siyasi krizin etkileri daha çok hissediliyor. Önümüzdeki aylar emekçi kitlelerin bir kez daha ayaklanmasını getirebilir.

Irak ise Temmuz ayının başından beri emekçi halkın isyanına sahne oluyor. Bir aydan uzun süredir devam eden gösterilerin seyri belli ölçüde yavaşlamış olsa da, kimse halkın öfkesinin dindiğini söyleyemez. Halk, büyük bir işsizlik sorunu ile karşı karşıya, ciddi boyutlara varan yoksulluk altında eziliyor ve bütün bunların yanında en temel ihtiyaçları karşılanmıyor. Özellikle yazın 50 dereceye yaklaşan hava sıcaklığında çok sık gerçekleşen elektrik kesintileri ve temiz su eksikliği yoksul halkın yaşamını dayanılmaz kılıyor. Kitleler karşılarında devlet güçlerinin seferber olmasına, isyanı şiddetle bastırma çabalarına rağmen bu sınıfsal sorunlara ve yolsuzluğa karşı mücadeleye devam ediyor.

31 Ağustos Cuma günü, isyanı başlatan gösterilerin yapıldığı Basra’nın halkı aynı taleplerle, özellikle de içme suyunun içilemeyecek kadar tuzlu olması sebebiyle sokaklara çıktı. Kitleler sokaklarda, vilayet binasının önünde polisle çatıştı. Temmuz sonunda isyanın baskısı altında Başbakan İbadi, yolsuzlukla suçlanan Elektrik Bakanı Kasım el Fahdavi’yi görevden almak zorunda kalmıştı. Ardından Ağustos sonunda, hükümetin Basra’da halkın tepki duyduğu sorunlarda payı olan yetkilileri cezalandırdığını söyledi. Ancak emekçi halkın gözünde bunların yeterli olmadığı açıkça görünüyor. Mayıs ayındaki seçimlerin ardından bir hükümet kurma çabaları devam ederken, sorunları çözülmeyen halkın tepkisi büyüyor.

2018 yılının başından bu yana Ortadoğu ve Kuzey Afrika kitlesel mücadelelerle sarsıldı. Tunus’ta, Ürdün’de, İran’da yalnızca altı ay arayla iki kere, Irak’ta, halk yoksulluğa, işsizliğe, temel ihtiyaçlarının dahi karşılanmıyor olmasına karşı ayağa kalktı. Coğrafyamızdaki bu ülkelerin hiçbirinde halk isyanının devrimci bir önderliğe sahip olmaması ise yakıcı ve acı bir gerçek. Arap devriminden sonra bir kez daha tarih sahnesine çıkan Ortadoğu’nun emekçi halklarının acil ihtiyacı, devrimci önderlik, enternasyonal işbirliği ve işçi sınıfının dünya partisidir!