Filistin’in bağımsızlığı mı, geri dönüş hakkına ihanet mi?

Arap Devrimi, İsrail Siyonizmi’nin etrafındaki çemberi adım adım daraltırken, işbirlikçi Mahmut Abbas ve Tayyip Erdoğan kötü günler için Siyonizmi kurtaracak bir acil çıkış kapısı açıyorlar. Erdoğan Filistin’i savunuyor görünse de durduğu yer hâlâ emperyalizmin ve Siyonizm’in yanıdır.

 

Filistin yönetimi adına Mahmut Abbas, Birleşmiş Milletler’e Filistin’in tam üyelik başvurusunu iletti. Bu başvuru basında Filistin’in bağımsız bir devlet olarak tanınması olarak sunuldu ve tartışıldı. İsrail ve ABD, Filistin’in başvurusuna karşı çıkıyor. ABD, BM Güvenlik Konseyi’nde başvurunun oylanması halinde veto edeceğin açıkladı. Filistin’in talebinin kabul edilmesi için Güvenlik Konseyi’nde dokuz evet oyu gerekiyor ama aynı zamanda veto hakkı olan beş daimi üyeden (ABD, Britanya, Fransa, Rusya ve Çin) hiçbirinin bu hakkını kullanmaması lazım.

Türkiye ise Erdoğan’ın BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşma ile Filistin yönetiminin talebine desteğini açıkladı. Erdoğan bu tavrını son dönemde İsrail’e karşı geliştirdiği söylemi güçlendirmek için kullandı.

Peki Filistin halkı bu işe ne diyor? Gerçekten Mahmut Abbas’ın BM’ye yaptığı başvuru Filistin halkının taleplerini yansıtıyor mu? Mahmut Abbas Filistin halkı adına mı konuşuyor?

Filistin halkının önemli bir çoğunluğu, özellikle de Mahmut Abbas’ın kurduğu rejimden nemalanmayan yoksul kitleler ve sürgündeki Filistinliler bu karara mesafeli yaklaşıyor. Zira İsrail’i değil İsrail işgalini meşru görmüyoruz diyen Mahmut Abbas geri dönüş hakkını almak bir yana bu hakkı tarihe gömüyor. Eğer Siyonist yerleşimlerle delik deşik olmuş topraklarda bir Filistin devleti kurulursa İsrail tarafından topraklarından kovulmuş milyonlarca Filistinli bugün İsrail sınırları içinde kalan (Batı Şeria ve Gazze dışındaki) vatanlarına dönüş hakkından vazgeçmiş olacak.

Ayrıca Filistinli örgütlerin çatısı olan FKÖ bugüne kadar uluslararası alanda Filistin halkının meşru temsilcisi olarak görülürken Abbas bu manevra ile Filistin devleti adına tüm yetkiyi kendinde toplamayı planlıyor. Tüm bu sebeplerle gerek Hamas ve İslami Cihad gibi İslamcı direnişçi örgütler gerekse de solcu FHKC bu girişimi desteklemiyor. Durum böyle olunca da Erdoğan’ın Filistin dostluğu yine tartışmalı hale geliyor. Erdoğan Filistin’e destek adı altında aslında işbirlikçi Mahmut Abbas önderliğine destek vermiş oluyor.

Arap Devrimi, İsrail Siyonizmi’nin etrafındaki çemberi adım adım daraltırken, işbirlikçi Mahmut Abbas ve Tayyip Erdoğan kötü günler için Siyonizmi kurtaracak bir acil çıkış kapısı açıyorlar. Bugün İsrail ve ABD Abbas’ın bu talebine karşı çıksa da Siyonist devletin yıkılması demek olan tek bir Filistin karşısında iki devletli çözümü öteden beri pazarlık masasına koyan da yine onlardı. Erdoğan’ın konuşması Filistin’i savunuyor görünse de durduğu yer hâlâ emperyalizmin ve Siyonizm’in yanıdır.

 

Filistinliler yaptı mı olur, Kürtler yaptı mı olmaz!

Şu anda dünyada iki tane “Oslo barış süreci” var. Birincisi Filistin-İsrail, ikincisi ise Türkiye-PKK görüşmeleri. İlki ile ilgili olarak son dönemde önemli bir gelişme oldu. Başka sütunlarımızda okuyacağınız üzere, Filistin’in “işgal altındaki topraklar” olarak anılan kısmında kurulu olan Filistin Otoritesi devlet statüsü kazanmak üzere Birleşmiş Milletler’e başvurdu. Filistin Otoritesi bu konuda İsrail’e ne sordu, ne danıştı. Kendi inisiyatifiyle, tek yanlı olarak bir adım attı. AKP hükümeti, Başbakan Erdoğan’ın ağzından bunu Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda sonuna kadar savundu. Görülebildiği kadarıyla Türkiye’de hiç kimse Filistin’i tek yanlı olarak bu kadar önemli bir girişimde bulunması dolayısıyla eleştirmedi. Ama gerek hükümet, gerek düzenin her renkten sözcüsü Kürt hareketini “demokratik özerkliği” hiç kimseyle müzakere etmeden tek yanlı olarak ilan etmekle suçluyorlar. Neden Filistinliler tek yanlı olarak hareket edebiliyorlar da Kürtler edemiyor?