Filistin Dostları’ndan Mavi Marmara katliamının 11. yıldönümünde İsrail Konsolosluğu önünde eylem
Emperyalizme ve Siyonizme Karşı Filistin Dostları, Mavi Marmara katliamının 11. yıldönümünde İsrail’in İstanbul’da bulunan konsolosluk binası önünde bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklama metnini okuyan Filistin Dostları sözcüsü, Mavi Marmara’nın, İsrail’in 1948’den bu yana gerçekleştirdiği katliamlar zincirinin bir halkası olduğunu vurguladı ve İsrail’in, yıkılmadıkça bunlara devam edecek bir terör devleti olduğunu belirtti. İsrail’in bu katliamları yapmaya cüret edebilmesinde emperyalizm ve bölgedeki gerici rejimler kadar, Filistin halkı ile sözde bir dostluk kurup, arka planda İsrail ile artan bir ticareti sürdüren, Filistin halkının boykot ve yaptırım taleplerini görmezden gelen Türkiye’deki istibdad rejiminin de payı olduğunu ifade etti. Türkiye’de Filistin halkının gerçek dostlarının Türkiye’nin emekçi halkı olduğunun altını çizdi.
Basın açıklamasında okunan metni siz okurlarımızla paylaşıyoruz:
Sayın basın mensupları, Filistin halkının dostu emekçi halkımız,
Bugün, 11 yıl önce Siyonist İsrail tarafından gerçekleştirilmiş bir katliamı telin etmek için buradayız. 31 Mayıs 2010 tarihinde, Filistin halkına yardım malzemesi götüren filonun bileşenlerinden Mavi Marmara gemisi, Siyonist İsrail’in askerleri tarafından Filistin’e doğru seyir halindeyken basıldı. İçindeki yardım görevlilerinden 10’u katledildi. 6 gemiden oluşan bu filo, Siyonist İsrail’in Gazze’deki Filistinliler üzerinde uyguladığı acımasız ve gayrimeşru ablukayı delerek, taşıdıkları 10.000 ton kadar yardım malzemesini ve iki trafoyu Filistinlilere ulaştırmaya çalışıyordu.
Mavi Marmara olayı, Ortadoğu’nun Nazi rejimi İsrail’in 1948’den bu yana süren katliamlarından sadece birisidir. 1930’larda Siyonist terör örgütlerinin İngiliz emperyalizmi ile kol kola gerçekleştirdiği katliamlardan, 1948’de Deir Yasin başta olmak üzere Nekbe’nin birer parçası olan katliamlarına, 1982’de Lübnan’daki Sabra ve Şatilla katliamına, 2008 ve 2014 yıllarındaki Gazze bombardımanlarına ve tüm bu yıllar boyunca Filistin halkına yönelik sistematik saldırılarına kadar tüm gördüklerimiz, Filistinliler başta olmak üzere bölge halklarının karşısında bir terör devletinin dikildiğini gösteriyor.
Varlığı katletmekle, etnik temizlikle, ırkçılık ve ayrımcılıkla özdeşleşmiş olan bu oluşum yıkılmadıkça, bu katliamlara yenilerini ekleyeceğini anlamak için kahin olmaya gerek yok! Nitekim son olarak içinde bulunduğumuz Mayıs ayında bu Siyonist oluşum Kudüs’teki etnik temizlik operasyonlarına sessiz kalmayan Filistinlilere tekrar saldırdı ve 250’den fazla Filistinli’yi katletti.
Bu gayrimeşru oluşuma, Mavi Marmara gemisine uluslararası sularda saldırıp yardım görevlilerini katletme, Gazze’de sivil halkı bombalama ve yine Gazze’de Büyük Geri Dönüş Yürüyüşü eylemlerine katılan sivilleri keskin nişancı ateşiyle öldürme cesaretini verenler kimlerdir? İleride tarih kitaplarının Nazi rejimi ile birlikte anacağı bu vahşeti kimler desteklemekte, kimler bunu engellemek için boş laflar dışında adım atmamaktadır?
Liste uzun! Kuşkusuz en başında da emperyalistler var. Mavi Marmara’dan sonra da, son Gazze saldırısından sonra da bunların ağzından hep aynı sözler duyuldu: "İsrail’in kendini savunma hakkını savunuyoruz!". Bu söz bir parola gibidir. Meali de şudur: "Siyonistleri kınar gibi bir takım sözler söyleyeceğiz, ama esasen katliamlarını destekliyoruz!". Peki ya Filistinlilerin kendilerini savunma hakkı? Toprakları işgal edilmekte olan bir halkın kendisini savunma hakkı yok mu? Ona gelince emperyalizmin sözcüleri sus pus oluyor. Çünkü biliyoruz ki, İsrail bunların bölgedeki karakoludur, temsilcisidir; üstelik bazılarının sandığı gibi batı emperyalizminin insan hakları aşkı, bölgedeki çıkarlarından hep daha geridedir.
Listenin ikinci sırasında gerici Arap rejimleri var. Bunlar, Filistin halkının bir an önce teslim olmasını, böylece hem İsrail ile ticaret yapabilmeyi hem de Filistin halkının mücadelesinin kendi sultaları altındaki emekçi halkları hareketlendirmesi tehdidini bertaraf edebilmeyi istiyorlar. BAE ve Bahreyn, sonrasında da Fas ve Sudan bu yolun yolcusu oldular. Mısır zaten Gazze ablukasının faillerinden. Suudi Arabistan ise normalleşme için sırada bekliyor. Bunlar İsrail ile normalleşirken, Filistin halkının bundan çıkarı olacağını söylüyorlardı. Siyonist İsrail, bunun kocaman bir yalan olduğunu ispatlamakta gecikmedi. Bugün Gazze’de katledilen 250 Filistinli’nin kanı tüm gerici Arap rejimlerinin eline bulaşmıştır.
Listenin sonunda, emperyalizm ve Siyonizmin Filistin’deki icraatlarına anca lafta karşı çıkıp, gerçekte ise hiç bir şey yapmayanlar var. Bunların en öne çıkanı ise, ülkemizdeki AKP istibdadıdır. Mavi Marmara konusunda AKP hükümetlerinin korkunç bir sicili vardır. Bu katliamdan sonra İsrail ile ilişkileri kesmiş görünüp, İsrail ile ticarî ve askerî ilişkileri sürdüren AKP hükümeti, 2016 yılının Aralık ayında İsrail ile o dönemde Türkiye mahkemelerinde görülmekte olan Mavi Marmara davasını düşürecek bir antlaşma imzalayarak İsrail ile işbirliğini bir üst seviyeye taşımıştı. Amaçları, İsrail’in Filistinlilerden çaldığı doğalgazın Avrupa’ya satışında rol alabilmekti. Mavi Marmara katliamında yakınlarını kaybedenlerin itirazları üzerine Erdoğan "giderken bana mı sordunuz?" diyebilmiş, AKP’li gazeteciler Mavi Marmara davasını savunanlara ekranlardan "manyak" deme cüretini kendinde bulmuştu.
Dahası da var! Bu antlaşmanın altında iki ülkenin başkentleri olarak Ankara ve Kudüs görünüyor, dolayısıyla Türkiye, aslında Kudüs’ün İsrail’in başkenti olduğu yalanını Trump’tan da önce zımnen kabul ediyordu. Aradan geçen beş yılda İsrail’in Filistin halkına yönelik yeni saldırıları nedeniyle ilişkiler görünürde yeniden bozulsa da, ticarî, askerî ve istihbarî ilişkiler bundan hiç etkilenmedi. En önemlisi, bölgede İsrail’in kalkanı, gözü kulağı konumundaki İncirlik Üssü, Kürecik radar üssü gibi merkezler faaliyetini sürdürdü.
Ama dahası da var! İçinde bulunduğumuz ay Şeyh Cerrah’a yönelik Siyonist saldırılar ve Gazze’nin İsrail tarafından bombalanması sırasında sert tepki gösterdiği iddia edilen AKP hükümetinin aslında saldırılar başlamadan önce, İsrail ile normalleşmenin ilk adımı olarak İsrail enerji bakanı Steinitz’i Haziran’da Türkiye’ye çağırmış olduğu anlaşıldı. Bunun adı suçüstü yakalanmaktır! AKP hükümeti bir kez daha İsrail ile temelde bir meselesi olmadığını, Filistin meselesinin de her yakıcılaştığında iç politika malzemesi yapacağı bir mesele olduğunu kanıtlamıştır.
Oysa yapılması gereken, İsrail ile tüm diplomatik ilişkilerin kesilmesi, İsrail ile yapılan ticarete bir son verilmesi, askerî ve istihbarî antlaşmaların feshi, Türkiye hava sahasının ve limanlarının İsrail uçak ve gemilerine kapatılması, Filistinlilere yönelik katliamlarda dahli bulunanlara yönelik yaptırımlara gidilmesi ve bunların varsa Türkiye’deki malvarlıklarının dondurulmasıdır. Ayrıca, Libya’da, Suriye’de, Ukrayna’da emperyalist taşeronların silahlandırılması bırakılarak, Filistin direnişinin silahlandırılması konusunda adımlar atılmalıdır.
Sayın basın mensupları, Filistin halkının dostu emekçi halkımız,
Mavi Marmara davasının gerçek sahipleri, son İsrail saldırısına karşı İsrail’in konsolosluk binalarının önünde, şehir meydanlarında, tersanelerin önünde, fabrika avlularında Filistin halkının yalnız olmadığını haykıran emekçi halkımızdır. Zira Filistin davası onların da davasıdır. İsrail’i her dilden, inançtan, memleketten Ortadoğu halklarının başına musallat eden emperyalizm Amerikan dolarıyla, NATO ile, İncirlik ve Kürecik üssüyle onları da esaret altında tutmaktadır. Filistin halkının emperyalizme ve Siyonizme karşı mücadelesi, onlar için bir fener vazifesi görmektedir.
Emperyalizme ve Siyonizme Karşı Filistin dostları olarak, nehirden denize özgür, demokratik, laik ve sosyalist bir Filistin’in kurulması için tüm Filistin dostlarını mücadeleye çağırıyoruz!
İsrail yıkılmadan, Emperyalistler kovulmadan, emekçi halka hürriyet yok!
Yıkılsın Siyonist İsrail devleti!
Nehirden denize özgür Filistin!
Emperyalizme ve Siyonizme Karşı Filistin Dostları
31 Mayıs 2021