EEK Kampı izlenimleri - 2
(27-28/07/2011) EEK'in düzenlediği kampın ikinci gecesi, yoldaşlardan biri, antik çağlardan günümüze zaman kavramına yaklaşımları Marksist bir perspektifle ele alan yeni kitabı üzerinden bir sunum gerçekleştirdi. Zaman, evren ve tarihin hareketinin nasıl algılandığından, bunun sınıflar mücadelesiyle ilişkisinden ve doğru bir siyasi hattı kurup sürdürebilmek için öneminden bahsedilen sunumun ardından yapılan tartışma saat oldukça geç olmasına rağmen çok canlı geçti.
Kampın üçüncü günü olan 27 Temmuz'da katılım yaklaşık olarak yetmiş beş kişiye ulaştı. Sabah oturumu Türkiye'deki siyasi durum ve DİP'in pozisyonu üzerine yapılan sunumla başladı. Katılımcıların dikkatle dinleyip var olan durumu daha iyi kavramak için sordukları soruların ardından Arap Devrimi üzerine ikinci bir sunum daha gerçekleştirildi. Sabah oturumunda ele alınan konular akşamüzeri küçük gruplar halinde daha derinlikli olarak tartışıldı.Dördüncü gün, bir süredir İspanya'da çalışan ve oradaki mücadelelerin içerisinde yer alan genç bir yoldaşın yaptığı sunumla başladı. Öfkeliler hareketinden, sendikaların durumuna birçok bilgi yer alan sunumun en ilgi çeken yanlarından biri 'Meydanlar Hareketi' de denen ve açıkça Arap Devrimi'nden etkilemiş olan mücadelenin tavan noktasında İspanya'nın doksan yerleşim yerinde gösteri yapılmasının yanı sıra, bu yerleşimlerin her birinde halkın ekonomik ve politik krizi tartıştığı, ne yapmak gerekiyor sorusuna cevap aradıkları 'Meclisler'in kurulmasından bahsedilen kısımdı. Birbirleriyle temas halindeki bu Meclisler'in şimdilik ortadan kalktığı ama onları ortaya çıkaran kriz koşullarının devam ettiği vurgulandı.
Diğer yoldaşların da soru ve görüşleriyle katkı yaptığı bu oturumun ardından Avrupa'yı oldukça derinden etkileyen bu krizin yarattığı mücadele dalgası daha yakından ele alındı. Kitlelerin sadece hükümet partisine değil tüm politikacılara ve bütün bir politik sisteme olan öfkelerinden, kitlesel eylemleri bastırmak için polisin ve faşist grupların gerçekleştirdiği saldırıların kitlelerin bilincindeki illüzyonları dağıtmasından ve burjuva toplumunun iç çelişkilerinin bu çelişik yapıyı bir arada tutan devlet vasıtasıyla nasıl iktidar sorunu haline geldiğinden bahsedilen birçok sunum daha gerçekleştirildi.
Bu sunumların ardından, yaklaşık iki bin kişi çalıştırdığı için en büyük devlet işletmelerinden biri olan ve önümüzdeki dönemde özelleştirilmesi gündeme gelen Larko nikel fabrikasından beş işçinin yanı sıra ilaç sektöründen basına, çağrı merkezlerinden okul, üniversite ve hastanelere birçok değişik sektörde sendikal ya da işyeri temelli mücadelenin içinde yer alan yoldaşların katıldığı bir iç toplantı düzenlendi. Bu toplantıda daha çok EEK'in girişimi ile kurulan ve partili olmayan bir çok işçiyi de bir araya getiren ve mevcut sendikaların bürokratik ya da sekter yapılarından kaynaklı olarak ortak bir mücadele programı temelinde işçileri birleştirememesinin yarattığı sorunları militan mücadele içerisinde aşmayı hedef alan Bağımsız Sınıf Mücadelesi Merkezi'nin faaliyet ve yönelişleri ele alındı. Gece ise Yunanistan işçilerinin sınıf mücadelesi ve yaşam koşullarını konu alan bir film gösterimi gerçekleşti.
Ertesi gün olan 29 Temmuz sabahı sınıflar mücadelesi ve bu mücadelenin partiyle olan ilişkisi ele alındı. Zaman zaman teorik temelde, zaman zaman Yunanistan özelindeki somut örneklere, hatta partinin bu hareketlere katılımındaki ince taktiklere dahi inerek yürütülen tartışma oldukça canlı ve verimli geçti. Tartışmaya öğleden sonra küçük gruplar halinde devam edildi. Akşam ise üniversite ve liselerde faaliyet yürüten EEK gençliği daha önce aktardığımız gibi üniversite sisteminde yapılacak yeni değişiklikleri ve mücadele hattını ele alan bir toplantı yaptı.