Avrupa Konferansı tamamlandı: Türkiye’deki halk isyanı ile dayanışma kararı
Yunanistan’ın başkenti Atina’da Dördüncü Enternasyonal’in Yeniden Kuruluşu Koordinasyonu (DEYK-CRFI) ile RedMed (Kızıl Akdeniz) internet sitesinin ortak girişimiyle toplanan “Avrupa krizde: Devrimci enternasyonalist bir alternatif için” konferansı, ikinci günün çalışmalarıyla tamamlandı. Birinci gün Gazeteciler Sendikası’nın salonunda yürütülen çalışmalar ikinci gün siyasi mücadelelerdeki yeri ile ün salmış, 1973’te ünlü “Albaylar Cuntası” döneminde bir ayaklanmayla askeri diktatörlüğü sarsmış olan Politeknik adlı üniversitenin bir salonunda gerçekleşti.
İkinci günün ilk oturumu Rusya’ya ayrılmıştı. Avrupa’nın doğusundaki bu dev ülkeden konferansa yoğun katılım vardı. Rus Marksist örgütlerinin bir cephesi gibi çalışan AMO’dan, AMO’nun üyesi olan Rusya Komünistleri Birliği’nden, bağımsız bir gençlik örgütü olarak çalışan Komsomol’dan ve Alternativi adını taşıyan sol çevreden toplam altı temsilci konuştu. Rusya’ya ilişkin bu oturumun sonunda, bir gün önce Doğu Avrupa’ya ayrılmış oturuma yetişememiş olduğu için konuşması ikinci güne kalan Macaristan’ın Karl Marx Derneği yöneticisi bir konuşmacı kendi ülkesindeki mücadeleleri özetledi.
Öğleden sonraki ilk oturum, Avrupa’nın dışına doğru ilk adım oldu. Bu oturumda Ortadoğu ve Kuzey Afrika’ya ilişkin konular tartışıldı. İranlı bir katılımcı kendi ülkesindeki durumu, Tunuslu bir devrimci Tunus’taki mücadeleleri, Faslı genç bir işçi de Fas’ın yaşadıklarını anlattı. Yoldaşımız Sungur Savran ise Suriye devriminin nasıl adım adım emperyalizm ve bölge gericiliğinin emrindeki güçler aracılığıyla tasfiye edildiğini, ama süreç içinde devrimin nasıl bir yan ürün olarak Rojava’yı doğurduğunu izah etti. Rojava aracılığıyla da Kürt sorununun Türkiye’deki son evresi olan “çözüm süreci” olarak bilinen gelişmeyi, arka plan olarak Roboski (Uludere) katliamı ile Paris suikastını da ele alarak analiz etti.
Son oturumda konferans, Avrupa’nın komşusu bölgelerden dünyanın öteki bölgelerine doğru açıldı; başka kıtalardan konferansa katılmış olan temsilcilere söz verildi. Güney Afrika’dan bir beyaz, bir siyah konuşmacı, Mandela rejiminin sefaletini ve Marikana madencilerinin başlattığı mücadele dalgasını anlattı. DEYK-CRFI’ın Uruguay seksiyonu Partido de los Trabajadores (Emekçiler Partisi-PT) ile Arjantin seksiyonu Partido Obrero’nun (İşçi Partisi-PO) temsilcileri de kendi ülkelerindeki mücadeleleri özetlediler. Özellikle PO’nun burjuva partilerine karşı elde ettiği önemli başarılar salonun iyice heyecanlanmasına yol açtı.
Konferans, karar tasarılarının kabul edilmesiyle sona erdi. Genel karar tasarısı, Avrupa’nın yaşadığı derin kriz karşısında işçi sınıfı ve emekçilerin hangi program temelinde yürümesi gerektiğine ilişkin eksenleri tanımlayan bir metin. Konferans bu metni oybirliği ile kabul etti. Konferans aynı zamanda Türkiye’ye ilişkin bir karar tasarısını da oybirliği ve alkışlarla kabul etti. Karar, Türkiye hükümetini polisi halkın üzerine pervasızca saldırttığı için kınıyor, halkın bu saldırıya cesaretle göğüs germesini ve başta Taksim Gezi Parkı olmak üzere Türkiye’nin bir dizi kentinde meydanları özgürleştirmesini selamlıyor, işçi hareketini bu halk isyanını bir sınıf mücadelesi dalgasına çevirmeye çağırıyor ve bu büyük mücadeleyi burjuvazinin iktidarının yerine bir işçi-emekçi iktidarı kurmak amacıyla çalışmaya uygun bir an olarak niteliyor.
Konferans bunların dışında Tunus devrimi ile ve Rusya’daki siyasi mahkûmlarla dayanışma amacıyla iki ayrı karar tasarısını da kabul etti.
Kapanış, herkesin kendi dilinde söylediği Enternasyonal marşı ile büyük bir heyecana tanık oldu.
17 ülkeden temsilcilerin katıldığı, beş ülkeden skype ve benzeri yollardan katkı yapılan, 40 civarında parti, örgüt, sendika ve çevrenin temsil edildiği bu konferans, Avrupa’da kriz içinde burjuvazinin başlatmış olduğu büyük sınıf saldırısına karşı devrimci Marksist güçlerin işçi sınıfı hareketini ileri taşımasını mümkün kılacak bir dizi potansiyel olanak yaratmıştır. Bundan sonra yeni girişimler ile çalışma sürdürülecektir.