Kürt halkı Newroz’da meydan okudu!
Diyarbakır Newroz’u devletin bütün engellemelerine, baskılarına, şiddetine rağmen yaklaşık bir milyon kişinin katılımı ile büyük bir coşku ve heyecan ile kutlandı. Sabahın erken saatlerinde akmaya başlayan halk iki ayrı kontrol noktasında zaman zaman fiziksel taciz boyutuna varan düzeyde deyim yerindeyse “didik didik” aramalara ve bir dizi engellemeye rağmen alanı tıklım tıklım doldurdu. Arama noktalarındaki uygulamalar o kadar absürtleşti ki; şenlik alanına sigara tabakası, kalem dahi alınmadı, Che tişörtleri, orak-çekiçli figürlerin olduğu giysileri ve objeleri olanlar (aralarında Devrimci İşçi Partisi’nin temsilcisi olarak bizim de bulunduğumuz!) saatlerce bekletildi, hatta Kürtlerin yerel kıyafeti olan şal u şepik giyenlerin girişine dahi engel olundu. Tam bir sömürge tablosu oluşturacak şekilde; alana girişte slogan atan kitleye polis biber gazı ve tazyikli su ile saldırdı.
Platformun ve davetlilerin yer aldığı protokol ile halkın bağlantısını koparmak için sahne önüne koyulmuş olan çift sıra barikat ve 3 metre yüksekliğindeki tel örgüleri aşmak isteyen gençlere müdahale bahanesiyle 200 çevik kuvvet polisi sahne önüne yerleştirildi ve tamamen psikolojik savaş taktiği olarak üç kez bu alana girdi ve çıktı. 100’ün üzerinde çocuk olmak üzere toplam 300’ü aşkın kişi, çoğu işkence ile olmak üzere gözaltına alındı.
Şenliğe Diyarbakır’ın çevre ilçelerinden, kırsal kesiminden de yoğun katılım oldu. Ayrıca Irak, Suriye, İran ve Avrupa’dan yabancı katılımcılar da bulundu. Şenlikte konuşma yapan Kürt siyasetçileri; barışa, Kürt Sorunu’nun çözümüne, Kürtlerin birliğine, Selahattin Demirtaş başta olmak üzere tutsak Kürt siyasetçilerin durumuna vurgu yaptılar. En çok dikkat çeken konuşma ise HDP eşbaşkanı Pervin Buldan’ın konuşması oldu. Buldan: "Biz HDP olarak Kürtler olarak 2013’teki Dolmabahçe Mutabakatı'nın da o mektubun da arkasındayız. Büyük barış için her türlü sorumluluğu aldığımızı ilan ediyoruz.” sözleriyle bir tür çağrı yapmış oldu.
Kürt siyasetçileri ne yapar, ne hesaplar, kiminle yan yana durur, yerel seçimlerde yaptığı gibi, her oylamada Kürt siyasetçilerin dokunulmazlığının kaldırılmasına oy veren, sınır ötesi işgal ve operasyon tezkerelerine AKP’den önce evet diyen CHP ile seçim ittifakı mı kurar, Kürt halkının katillerinin tescilli lideri Meral Akşener’in de içinde olduğu bir “kirli savaş” cephesinin parçası ya da adaylarını destekleme suretiyle destekçisi olmayı içine sindirir mi yoksa Erdoğan’ın hesaplarına ve manevralarına kanıp hiç olmazsa bir kısmıyla karşı kampa mı teveccüh eder, bunu zaman gösterecek. Ama Kürt halkı Amed Newroz’u ile; kadınıyla, genciyle, yaşlısıyla her koşulda, her şeye rağmen kendi kimliğine, kültürüne, diline sahip çıkacağını üzerine basa basa tüm dünyaya göstermiş bulunuyor.
Bu anlamda şenlikte Kürt dili ile, Kürt coğrafyasıyla, tutsak Kürt liderleri ile ilgili atılan sloganların da çoğunlukla Kürt halkının, Kürt coğrafyasının bağımsızlığına vurgu yapan sloganlar olması rastlantı değildi. Diyarbakır Newroz’unda özellikle gençlerin direncini, coşkusunu, heyecanını Kürt halkının, sadece devlete, egemenlere değil, halkın değerlerine, ödemiş olduğu bedellere sahip çıkamayan, onların parlamento gibi sistemin çarkları arasında öğütülmesine neden olan politik tutuma karşı da bir “kendini hatırlatma” olarak okumak gerekiyor.
Devrimci İşçi Partisi olarak biz ne Türkiye’de HDP’nin ne de Rojava’da PYD’nin izlediği, çözümü emperyalizm ve düzenle işbirliğinde arayan birtakım politikaları doğru bulmuyor, çok sayıda Türkiye sosyalist örgütünün de bu politikalara iltihak etmesini onaylamıyoruz. Ama Mazlum Doğan’ın ölümünün 40. yıldönümünde, bu Newroz’un da kanıtladığı gibi hâlâ mücadele azmiyle dolu bir halkın bütünüyle haklı davasının önemine ve Türk ve Kürt işçilerin birliğine ve halkların kardeşliğine inandığımız için yine de Kürt halkının özgürlük ve eşitlik mücadelesini saygıyla selamlıyoruz.