Bir geçiş talebi olarak kurucu meclis
Kurucu Meclis, 1789 Fransız Devrimi’nde ortaya çıkmış bir olgudur. Fransa’da devrimin anayasal bir cumhuriyetle taçlanmasında baş rolü oynayan parlamenter yapının adıdır. Fransız Devrimi’nden sonra tüm dünyada demokrasi mücadelesi veren halk kitleleri için kurucu meclis talebi büyük bir önem taşımış, halkın kendi geleceğini belirleme özleminin ifadesi olmuştur.
Tarihin şimdiye kadar yaşanmış en büyük işçi devrimi olan 1917 Ekim Devrimi’ne giden yolda da Kurucu Meclis talebi son derece önemli bir rol oynamıştır. 1917 yılının başlarında Emekçi Kadınlar Günü’nde patlak veren işçi eylemlerinin bir ayaklanmaya dönüşmesiyle Çar’ın devrilmesinin ardından burjuvazinin temsilcilerinin hâkim olduğu bir geçici hükümet kurulmuş ve bu hükümet yeni düzenin kurulması için bir Kurucu Meclis oluşturma sözü vermişti.
Bolşevikler ve Kurucu Meclis
Her ne kadar Çarlık rejimini deviren işçi sınıfının kolektif eylemi olmuşsa da Rusya’da burjuvazi iktidara yükselmiş ve esas olarak demokrasi yönünde değil devrimin aşağıdan gelen baskısını durdurma yönünde irade göstermişti. Burjuva Geçici Hükümet, Lenin’in burjuva demokrasisinin en ileri biçimi olarak tarif ettiği Kurucu Meclis’in toplanmasına ayak diriyordu. Kurucu Meclis’in devam etmekte olan savaş (I. Dünya Savaşı) bitmeden toplanamayacağını söyleyerek halkın demokrasi talebini belirsiz bir tarihe erteliyordu.
Şubat devrimi ile birlikte burjuvazi hükümet olmuşsa da devrimde işçi sınıfının karar organları olarak öne çıkan sovyetler (işçi, asker ve köylü konseyleri) bir ikili iktidar durumu yaratmıştı. Lenin, devrimin ardından Rusya’ya döner dönmez bu ikili iktidar durumunu tahlil etmiş ve Bolşeviklere, Geçici Hükümetin desteklenmesinden ibaret bir demokratik programın ötesine geçerek “tüm iktidar sovyetlere” şiarını benimsetmişti. Bolşevikler sovyetlerin iktidarı için mücadele ediyorlardı. Ancak işçi sınıfının öncüsünü örgütleyen Bolşevikler ne sovyetler içinde çoğunluktu, ne de halkın büyük çoğunluğunu oluşturan köylü kitlelerini peşlerinden sürükleyebiliyorlardı. Halk yığınlarında siyasal bilinç burjuva parlamentarizminin sınırlarını bütünüyle aşmış değildi ve bu durumda Kurucu Meclis, Bolşeviklerin de halk nezdinde burjuvazinin iki yüzlülüğünü teşhir etmek amacıyla benimsediği bir şiar oldu. Ancak Bolşevikler, Kurucu Meclis’in toplanmasını sovyetlerin siyasi eylemine bağlayarak diğer küçük burjuva muhalefet partilerinden ayrılıyordu. Bolşevikler halkın taleplerini elde etmesi için Kurucu Meclis’i pasif biçimde beklemelerini söyleyen akımlardan farklı olarak fabrikalarda işçi denetimini ve köylülerin toprak işgallerini savunarak halkın devrimci eylemini Kurucu Meclis’in tek güvencesi olarak savunuyordu.
Lenin “Rusya’da Siyasal Partiler ve Proletaryanın Görevleri” başlıklı makalesinde “Kurucu Meclisi toplamak gerekir mi?” sorusuna farklı partilerin verdiği cevapları şu şekilde tasnif etmişti:
“A- Kadetlerin (Burjuva anayasacılar) sağındakiler. Hayır. Çünkü bu meclis büyük toprak sahiplerine zararlı olabilir. Ortalık karışık, Kurucu Mecliste, köylüler, toprak sahiplerinin bütün arazilerini ellerinden almaya karar verebilirler.
B-Kadetler. Evet ama tarih saptanmaksızın. Bu konuda profesörlerle ve hukukçularla uzun uzun görüşmek gerekir, çünkü birincisi Bebel bile hukukçuların yeryüzündeki insanların en gericileri olduklarını söylüyordu ve ikincisi bütün devrimlerin deneyimi, halkın özgürlüğü davasının profesörlere güvendiği andan itibaren kaybolmuş olduğunu öğretiyor.
C- Sosyal Demokratlar ve Sosyalist Devrimciler. Evet, en yakın zamanda toplanmak gerekir. Toplantı tarihi saptanmalıdır. Daha önce ‘irtibat komisyonu’nda iki yüz kez bunun sözünü ettik ve hemen yarın iki yüz birinci kez ve artık son kez olarak yeniden sözünü edeceğiz.
D- Bolşevikler. Evet, en yakın zamanda. Ama, Kurucu Meclisin toplanmasının ve çalışmalarının başarısının bir tek güvencesi vardır: bu da işçi, asker, köylü vb. vekilleri sovyetlerinin gücünün sayıca artmasında ve kuvvetlenmesindedir; tek gerçek güvence olan işçi yığınlarının örgütlenmesi ve silahlanmasıdır.”
Lenin’in ve Bolşevikler sovyetlere dayanan bir iktidar için mücadele ediyorlardı. Ancak buna geniş halk kitlelerini de ikna edebilmek için proleter olmayan ama burjuva parlamentarizminin sınırlarını zorlayan (Lenin’in tanımıyla “burjuva cumhuriyetinde demokrasinin en yüksek biçimi” olan) Kurucu Meclis talebini savunuyor ve bu şekilde burjuvaziyi ve küçük burjuva muhalefetini teşhir etme olanağına kavuşuyordu. Böylece kitleler Kurucu Meclis için mücadele ederken sovyetlerin ve işçi sınıfının devrimci eyleminin tek gerçekçi alternatif olduğuna eylem içinde ikna olacaktı.
Öyle de oldu. Kitleler adım adım Bolşeviklerin devrimci programı doğrultusunda seferber oldular. Ekim Devrimi ile tüm iktidar sovyetlere geçti ve Lenin’in tüm berraklığıyla öngördüğü gibi Kurucu Meclis seçimleri ancak Sovyetlerin iktidarı almasının ardından yapılabildi. Kurucu Meclis seçimleri Ekim Devrimi’nden aylar önce belirlenmiş listeler üzerinden yapıldığından devrimden sonra işçi sınıfının siyasette kazandığı ağırlığı yansıtamadığı gibi işçi demokrasisinin organları olan sovyetler karşısında ileri bir demokrasiyi değil geri bir burjuva biçimini temsil ediyordu. Bolşevikler seçimlerde köylülüğe dayanarak çoğunluğu elde eden karşı devrimci partilerin devrimi boğmak için Kurucu Meclis’i kullanmalarına izin vermedi ve bu meclisi kapatarak sovyetlere dayanan işçi demokrasisini hakim kıldı.
IV. Enternasyonal ve Kurucu Meclis
Bolşeviklerin Kurucu Meclis meselesine yaklaşımı, burjuva devriminin sosyalist devrime dönüşmesinde kitlelerin mevcut bilinç düzeyinden hareket eden ama burjuvazinin gerçekleştiremeyeceği şekilde formüle edilen taleplerin önemini tüm açıklığıyla ortaya koymaktadır. Bu metod önce Komünist Enternasyonal’in Üçüncü ve Dördüncü Kongreleri tarafından komünistlerin yeni bir mücadele yöntemi olarak ortaya atılmıştır. Daha sonra da Ekim Devrimi’nin Lenin’le birlikte önderliğini yapan Trotskiy tarafından Geçiş Programı adıyla geliştirilmiş, sistemleştirilmiş ve IV. Enternasyonal’in programı olarak kabul edilmiştir. Geçiş Programı’nda öne çıkarılan biri dizi talebin yanında Kurucu Meclis sloganının özellikle geri ülkeler için geçerliliğini koruduğu tespiti yapılmıştır. Geçiş Programı’nda demokratik programın parçası olan Kurucu Meclis er geç sovyetler tarafından devrilmek üzere savunulmaktadır. Zira “demokratik devrimin bir sonuca varmasını ve böylece sosyalist devrim döneminin açılmasını yalnızca Sovyetler sağlayabilir.” (Geçiş Programı)
Kurucu Meclis perspektifi geri ülkeler dışında burjuvazinin bonapartist ve faşist eğilimler gösterdiği ülkelerde bonapartizm ve faşizme karşı burjuva demokrasisinin savunulması bağlamında, burjuvazinin yasama ve yürütmeyi gerici biçimde tek elde toplama girişimlerine, militarizme, başkanlık sistemine ve senato benzeri yapılara karşı çıkan bir yaklaşımla beraber öne sürülmüştür. IV. Enternasyonal’in bonapartizm ve faşizm tehdidinin yükseldiği Fransa için benimsediği “eylem programı”nda otoriter devlete karşı, 18 yaşını geçmiş olmak dışında hiçbir sınırlama olmaksızın oy kullanan seçmenler tarafından seçilen, geri çağırılabilir ve kalifiye işçi ücretinden fazla ücret almayan vekillerden oluşan, yasama ve yürütmeyi bünyesinde birleştiren demokratik bir meclis savunusu yapılmıştır. Fransa için eylem programında tüm bu demokratik önlemler Bolşevik mirasa uygun olarak faşizme karşı işçi ve köylülerin silahlanması ile birlikte savunulmuştur.
Kurucu Meclis şiarı bugün de sovyet türü proleter iktidar organlarının henüz olgunlaşarak idareyi eline alacak hale gelmediği durumlarda bir geçiş talebi olarak kullanılabilecek bir politik taktik olarak görülmelidir.
Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Mart 2014 tarihli 53. sayısında yayınlanmıştır.