Evet, siz SİHA diyorsunuz biz soğan diyoruz!
İstibdad cephesi seçimleri soğan ve patates diyenlerle vatan diyenler arasındaymış gibi göstermeye çalışıyor. Vatanı patatesle soğanla mı savunacağız diyorlar. Siz soğan diyorsunuz biz SİHA diyoruz, tank diyoruz diye akıllarınca maytap geçiyorlar. Bağımsızlıktan dem vuruyorlar. Bize diz çöktüremeyecekler edebiyatı tam gaz gidiyor. Bir dakika orada durun! Diz çöktüremeyecekler mi? Yani Erdoğan emperyalizmin karşısında diz çökmedi öyle mi? Hemen Türkiye’de milli egemenliğin ayaklar altına alındığı tartışmasız örnekleri hatırlayalım. Rahip Brunson olayı! Darbeci dediler. Erdoğan “bu can bu tende kaldıkça vermem” dedi Trump’ın bir tweeti ile ilk uçakla Washington’a gönderdiler. Mavi Marmara ihaneti! Siyonistler Gazze’ye giden Mavi Marmara yardım gemisine uluslararası sularda saldırarak 10 Türkiye vatandaşını katletti. 20 milyon Amerikan doları karşılığında İsrail’le anlaşan Erdoğan’ın talimatıyla dava düşürüldü, katiller aklandı. Anlaşma metninde Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak zikredilmesi de bu rezilliğe tuz biber ekti. Suudi Arabistan’ın İstanbul Levent’teki konsolosluğunda Cemal Kaşıkçı katledildi. Bu dava da ücreti mukabilinde derdest edilip katil Suud rejiminin mahkemelerine havale edildi. Son olarak 15 Temmuz’un baş sorumlusu ilan edilen, Libya’da Türkiye’nin askerlerini vuran, Hulusi Akar’ın yeri ve zamanı geldiğinde intikam alacağız dediği Birleşik Arap Emirlikleri de yine dolar karşılığı aklanıp paklandı. Varlık Fonu dükkân sizin denerek eski darbeci yeni dost olan emir hazretlerine sunuldu. Diz çöktüremedikleri halimiz buysa!
Şimdi gelelim bu konunun patates ve soğanla ilgisine… Türkiye’nin kendi mahkemeleri üzerinde bile egemenlik kuramadığı bu zillet tablosuna milli savaş uçağımız, uçak gemimiz, tankımız olmadığı için mi maruz kaldık? Hayır! Erdoğan, asker ve sivil müttefikleriyle birlikte iktidara tutunmak, istibdad rejimini finanse etmek için ülkenin döviz rezervlerini har vurup harman savurduğu için, Merkez Bankası net rezervleri eksi 10 milyar dolara düştüğü, SWAP hariç rezervler eksi 60 milyar dolara dayandığı, cari açıkta rekor kırdığımız için istibdad rejimi ekonomiyi adeta bir eroinman gibi dolara bağımlı kıldığı, dolarizasyonun yüzde 70’lere dayandığı, Türk lirasının değeri yerlerde süründüğü için bu durumdayız. Ve evet! Soğan da bu yüzden 30 liraları gördü. Çünkü süper zeka ürünü ekonomi modelleri yabancı sermayeye Türkiye’nin işçisini ucuz emek olarak sunmaya, memleketin birikimlerini Varlık Fonu aracılığıyla bunlar yetmediğinde mahkemeleri bile elinde dolarıyla gelene peşkeş çekmekten başka bir şey değildi. Modelleri safkan kapitalistti!
Enflasyonun dizginlerini bıraktılar yeter ki ekonomik daralma olmadan seçime gidelim diye düşündüler. İşçiye Türk lirası ile ödeme yapıp yurt dışına dolar ve avro ile satarız cari açığı kapatırız dediler. Epistemolojik kopuşunuzu sevsinler! Ama özünde olan şuydu: İşçiye karşı aslan kesilen istibdad rejimi yabancı sermayenin karşısında süt dökmüş kediydi. İşçi hakkını istediğinde polis copuyla jandarma kalkanıyla karşılaşıyordu. Ama yabancı sermaye Türkiye’den mal ithal ederken istediği indirimi kopartıyordu. Üretim zaten ithalata bağımlı. Dolayısıyla ihracat rekoru kırarken ithalatta daha büyük rekorlar kırdık ve cari açık dipsiz bir kuyu haline geldi.
Milli Muharip Uçağın İngiliz projesi olduğunu, Bayraktarlara İngiliz savunma bakanlığının himaye ettiğini, TOGG’un İtalyan arabası olduğunu, Altay tankının henüz yürüyemediğini, İspanyol malı çakma uçak gemisinin makine sistemlerinin arızalı olduğunu, Karadeniz’e bile çıkamadan Sarayburnu’na geri getirilip demir attığını, aslında bir çıkarma gemisi olduğu halde içine yeni nesil tankların giremediğini falan bunların hepsini boş verelim. Arızası düzeltilir, eksiği tamamlanır. Uçurulur yürütülür diyelim. Emperyalizmin dolar silahını hangisiyle vuracaksınız? Memleketin boynuna zincir vuran emperyalist para babaları, petrol şeyhleri, Siyonist katiller sarayda ağırlanıyor, önlerine ziyafet sofraları kuruluyor, tören kıtalarıyla karşılanıyor. Emekçi halkım soğan patates fiyatından şikâyet edince, geçinemiyorum diye feryat edince vatan haini oluyor öyle mi?
Gerekirse soğan ekmek de yeriz ama emperyalizme karşı gerçekten direneceksek. Ama hem elinde dolarla kapıya gelene kul köle olacaksınız, hem saraylarda ejder meyveleriyle, manda yoğurtlarıyla sefa süreceksiniz hem de halka soğan ekmek yiyin ama bizi destekleyin diyeceksiniz… Öyle bir dünya yok. Böyle bir dünya olmadığını da er ya da geç göreceksiniz. Her zaman karşınızda gönlünüze göre bir Amerikan muhalefeti olmayacak. İşçi sınıfı er ya da geç düzen siyasetinden koparak Türküyle Kürdüyle ayrı gayrı demeden birleşecek ve hesabını kendi soracak. O zaman bakmışız ki millete diz çöktürenler, memlekete zilleti yaşatanlar gitmiş olur, Nazım’ın Kuvayi Milliye Destanı’nda yazdığı gibi “bir şafak vakti değişmiş olur, bir şafak vakti karanlığın kenarından, onlar ağır ellerini toprağa basıp doğruldukları zaman”.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Mayıs 2023 tarihli 164. sayısında yayınlanmıştır. Bu yazıyı Gerçek'in podcast hesaplarından sesli olarak dinlemek için aşağıdaki resmin üzerine tıklayın.