Başyazı: Emekçi halkın etinden et kopartma ittifakı!
Mehmet Şimşek’in, nam-ı diğer İngiliz Mehmet’in yaptığı açıklamalar insanı hayrete düşürüyor. Memleketin gerçeklerinden tamamen habersiz bir uzaylı gibi konuşuyor. Türkiye’de asgari ücret düşük değil diyor. Açlık sınırının asgari ücreti sollayıp geçtiği, asgari ücretin büyük şehirde kirayı bile karşılayamaz hâle gelmeye başladığı bir Türkiye’de bunu söylüyor. Yurtdışı çıkış harcına yaptığı zammı izah ederken “imkânı olan yurtdışına çıkabiliyor zaten biz de imkânı olandan vergi alacağız” diyor. İnsanlarımızın eğitim, aile ziyareti şu ya da bu sebeple yurtdışına imkânlarını zorlayarak, çoğu zaman da borçlanarak çıktığı bir ülkede bunu söylüyor. Vergide adaleti sağlayacağız diyor ama imkânları derya deniz olan Koçların, Sabancıların, yerli yabancı tekellerin, işçinin ödediği gelir vergisinden daha az oranda vergi ödediği ülkede, bu adaletsizliği gidermekten bahsetmiyor.
EYT’yi muhalefetin popülist iteklemesiyle çıkardık diyor. Milyonlarca insan sanki yıllarca alınteri dökmemiş, emekliliği hak edecek sigorta primlerini fazlasıyla ödememiş gibi, işçinin hakkı olanı sanki kendi verdikleri bir lütufmuş gibi sunuyor. Gıda arzını arttırarak enflasyonu düşüreceğiz diyor. Bunun için üretimi desteklemek yerine, siloları ithal buğdayla doldurup yerli üreticiyi eziyor. Çiftçiyi perişan ediyor ama hayat pahalılığı hız kesmeden artmaya devam ediyor. Uluslararası olarak hazırlanan ve kara para aklayan ülkeleri gösteren gri listeden çıkmayı bir zafer olarak sunuyor ama ülkeyi nasıl bir kara para cennetine dönüştürdüklerinden bahsetmiyor. Nasrettin Hoca’nın eşeğini kaybedip bulma fıkrasını anlatıyor. Ama emekçi halkımızın gülecek hali kalmadı!
Mehmet Şimşek sanki uzaylı gibi konuşuyor dedik ama ne Mehmet Şimşek uzaylı ne de ülkeyi uzaylılar istila etmiş ve yönetiyor. Memleket sermayenin ve emperyalizmin istilası altında. Mehmet Şimşek ve onu görevlendiren Erdoğan, uzaydan değil yerli ve yabancı tekellerin yönetim ofislerinden, Londra, Frankfurt ve New York finans merkezlerinden ısmarlanan bir kemer sıkma programını uyguluyor. Bu program öncelikle işçi sınıfını hedef alıyor ama halka halka genişliyor, kamu emekçisini, küçük esnafı, yoksul köylüyü, memleketin doktorunu, mühendisini, avukatını, kısacası halkın ezici çoğunluğunu bir ekonomik cendereye sokuyor. Kemer sıkmayan sadece büyük patronlar! Tam tersine onlar kemerlerini gevşetiyorlar çünkü emekçi halkın kanını emerek büyüttükleri göbekleri pantolonlarına sığmıyor!
Küçücük bir azınlığın semirdiği, büyük emekçi çoğunluğun sömürülerek eza çektiği bu manzaraya isyan etmemek mümkün mü? Elbette ki değil. Ama bu göründüğü kadar kolay da değil. Çünkü emekçi halkın öfkesi birleşmiyor. Irkçılık, mezhepçilik, göçmen düşmanlığı ile halkın bu haklı öfkesi saptırılıyor. Hatta halkın öfkesi birbirine dönüyor ve emekçi çoğunluk bin parçaya bölünerek küçücük bir azınlık olan sermaye karşısında güçsüz kalıyor. Halk düşmanları öfkeyi saptırdıkları gibi söndürmek için de türlü tuzaklar kuruyorlar. Burada da toplumsal öfkeyi yatıştırmak üzere CHP devreye giriyor. Erdoğan’ın son yerel seçim hezimetinden sonra partide ve kabinede büyük revizyon yapılacağı konuşuluyordu. Birkaç il başkanlığı ve üç bakanlıkla sınırlı kaldı. Ama herkes şunu kaçırıyor: Erdoğan esas büyük revizyonu CHP’yi iktidara gizli ortak haline getirerek yaptı. Biz bu bakanlığa “narkoz bakanlığı” adını takalım. Bu dönemin en kritik bakanlığı bu! Erdoğan ve Şimşek, Orta Vadeli Programla halkın etinden et koparırken CHP’nin işi siyasi narkoz vererek toplumsal tepkiyi uyuşturmak!
Son seçimde hezimete uğramış Erdoğan, tüm topluma acı reçeteyi açıklama cüretini, ilk günden “erken seçim istemiyoruz!” diyen Özgür Özel’e borçlu. Son dönemde halk erken seçim isterse olur diye konuştuğuna bakmayın. O da gaz almak için… Sistemi öyle güzel kurmuşlar ki iki seneden önce meclisten erken seçim çıkma ihtimali yok. Neden mi? Çünkü son seçimde ilk defa seçilen milletvekillerinin kıyak emeklilik haklarına sahip olması için iki sene mecliste görev yapmaları gerekiyor. Bu süre dolmadan memleket yansa bu menfaat düşkünlerine erken seçim için el kaldırtamazsınız!
Sermaye sınıfı nasıl da ayrı gayrı demeden birleşiyor! Birbirine etmediği hakareti bırakmayan AKP ve CHP nasıl da para babalarından talimat geldiğinde, mesele sermayenin çıkarları olduğunda el ele veriyor! O halde bizim de düzen siyasetinin tuzaklarına düşmemek ve emekçi halkın birliğini sağlamak için mücadele etmemiz, safları sıklaştırmamız gerekiyor. Gaz alma mitinglerinden uzak durup sendika ve konfederasyon ayrımı yapmadan, Birleşik İşçi Cephesi’ni inşa ederek işçi sınıfının tüm güçlerini meydana indirmek, işçi sınıfının örgütlü gücünün etrafında kamu emekçilerini, küçük esnafı, yoksul köylüyü, memleketin doktorunu, mühendisini, avukatını, aydınını, sanatçısını birleştirmek gerekiyor. Düzen muhalefetinin narkozunun etkisinden sıyrılıp uyanık kalmak gerekiyor. Uyanık duran, fitneyi, bölünmeyi reddeden, birleşen ve gücünün farkına varan emekçi halkı istibdadın sopasıyla korkutamazsınız! Ekmek ve hürriyet için ayağa kalktığında halkın coşkun akan selini durduramazsınız!
Bu yazı Gerçek gazetesinin Temmuz 2024 tarihli 178. sayısında yayınlanmıştır.